Bilimsel ve felsefik çalışmalar yaşam felsefesine dönünce yaşamsal çıkmazlar yaşanmaya başlandı. Akıl-Kur'an-Sünnet üçgeninde aklın vahiy ile, vahyin akıl ile olan ilişkisinde akıl vahiyden üstündür demek aklı din haline getirmek olur ki bu akla zulümdür. Zira aklı yaratanın ALLAH olduğunu kabul eden "MÜSLÜMAN" düşünürlerin aklı, vahyin önüne almaları gariptir. Nitekim vahiy Yaratıcının sözüdür/aklıdır. Ancak yaratıcıdan ilahi nefha taşıyan insan yani yaratılan/mahluk olan akıl etmeyecek mi? Burada elbet muhatap insandır. İnsan düşün dünyasındaki yeri ve sınırı nedir?
"Akıl vahiyden üstündür" diyenlerin temel tezleri olan "Akıl evrenseldir vahiy yereldir, yerel olanın evrensel olana tabi olması gerekir" görüşlerinde usül hatası vardır. Zira akıl mahluktur yani yaratılmış olandır. Vahiy mahluk değildir zira Allah kelamıdır. Bu anlamda yaratıcının aklı vahiydir ve vahiy mahluk değildir, zira bu anlamda vahiy tümeldir. Evrensel olandır. Akıl, ilahi vahye göre elbette yereldir. Yaratılmış olanın (mahluk olanın), Yaratıcı olana (mahluk olmayana) tabi olması zaruridir. Buna göre aklı evrensel kabul edip vahyi yerele almak, yerel olanın evrensel olana tabi olması gerektiğini söylemek akli bir metodolojik hata olur.
Akıl, parçayı anlamaya çalışan bir akıl değildir. Akıl Yunanca intellektir. Yani resmin tamamını görmeye ve anlamaya çalışan bir akıldır. Kur'an'da bu bazen lüb, bazen nühadır. Parçanın bizi götüreceği resme odaklar. Bilimin ilgi alanı algılanan varlıklar, dinin ilgi alanı algılanan varlıklar ötesini de kapsar. Dolayısıyla din bilimi de içine alan geniş tümel bir kavramdır.
Aklın dinin her verisini (deney, gözlem ve ispat ile) doğrulaması beklenemez. Çünkü aklın sınırlarının olduğu bilimsel bir gerçekliktir. (zira akıl nedir sorusunun hala tam yapılabilmiş nesnel bir tanımı yoktur) bu anlamda dinde esas olan iman/inançtır.
Din imandan gelir, iman Allah'ın sonsuz güç sahibi olduğunu kabul eder ve sonsuz güç sahibi olan Tanrı sonsuz ilim sahibidir ve mükemmel yaratıcıdır. Bu yüzden iman, inandığı şeyi sorgular ama bu sorgunun sınırını bilir zira mükemmel yaratıcılık her şeyde mükemmellik getirir. Akıl bu sınırı da idrak edecek yetidedir. Bilim bu varlık âlemini inceler o halde Allah'ın yarattığı bu varlık aleminde kusur yoksa bilim bize doğru verileri verecektir. Bunu idrak sürecinde eksik ve hata da akıldan kaynaklı bir hata olur ki akıl bunu da yineleyecek yetidedir.
Bilim tamamen akla bağlı işler, din ise aklı ve kalbi beraber işletir. Dolayısıyla din ile bilim çelişmez olsa olsa birbirini tamamlar. Akıl da vahiyle çelişmez. Akıl vahyi anlamaya ve kavramaya çalışır bunun için de aklını kullanır. Vahye tabi olan bir akıl, bunları anlayacak idrak ve meleke ile yaratılmış olduğu için onun üstünlüğünü kavrar. İŞTE KUR'AN'DA bunu kavrayamayan akla tüm bunları vahiyle hatırlatması/ikaz etmesi bu sebepledir. Nitekim Kur'an'ı Kerim'deki "Siz akletmez misiniz?", "Niçin aklınızı kullanmıyorsunuz?", "Siz hiç düşünmez misiniz?", "Düşünüp öğüt alan yok mu?", "Akıl edenler için dersler vardır", "Belki onlar düşünürler" (Hud 51, Nahl 12, Enbiya 66, Kasas 60, Kamer 17, Zuhruf 2-3, Bakara 242, Nisa 82, Kehf 54, Nahl 44) gibi tümceler Kur'an'ın muhataplarına kullandığı hatırlatmalardır. İnsanoğlu hiç bunu düşünmez mi? Hiç bunu düşünmez misiniz? sorusunun cevabı Kur'an'ın kendisindedir. İlahi vahyi tasdik etmektir ve bu manada İlahi vahyin üstünlüğünü kabul edebilmektir akletmek. Vahyin mesajını kavrayabilmektir akletmek. Peygamberin Kur'an'ı açıklayıcılığını kabul ve tasdik etmektir akletmek. Bu yüzden burada bilgi sünnettedir. Başka bir deyişle sünnet bilgi iledir.
Buradaki düşünme ikazı ayetlerin bütününe bakıldığı zaman gayet açık ve nettir. Peygamberimizin Kur'an'ı anlatma ve açıklama görevi vardır ki bu ilahi bir kanundur ve yine bu öğreti ancak ve ancak sünnet iledir.
Buna rağmen aklı putlaştırıp kendi zekasına tapan 'akıl ve zeka' ise maalesef bundan mahrumdur. Sanırım bu konularda çok daha ince düşünmek gerekir. Emin olun bu düşün sayesinde toplumların özgürlüğü, refahı, mutluluğu, merhameti, adaleti, düzeni ve eşitliği artacaktır. Ve yine emin olun bireyin mutluluğu da bu düşün ve akılda saklıdır.
UZUN BiR YAZI DİZİSİNİN son sözü olarak, İlahi vahye tabi olabilmek, vahyin üstünlüğünü kabul edebilmek, mesajını kavrayabilmektir akletmek. Peygamber'in Kur'an'ı açıklamasını, örnek olmasını ve mesajını tasdik etmektir akletmek. Ve bu akletmek vahiy-sünnet ilişkisinde bilgi sünnet iledir, ve vahiy bilginin kendisidir.
Sözün Özü:
AKIL, İNSANIN GÖNLÜNDEDİR.
Vesselam…
- Elbise Kuramı-2 / İnsan elbisesinde saklıdır / 10.05.2024
- İCMA VE İCTİHAD / 26.10.2022
- Geylani okulunda Ehl-i Beyt ekolü / 10.08.2022
- Geylani Okulu / 29.07.2022
- Bir tasavvuf anatomisi / 22.07.2022
- Antroposen Çağı / 30.06.2022
- Holosen / Mavi Cennet / 09.06.2022
- Bir Deniz Masalı/ Günebakan Şiiri / 09.05.2022
- Sakız orucu bozar mı? -2- / 19.04.2022