Akran Zorbalığı: Sessiz Acının Sessiz Çığlığı
Akran zorbalığı, yalnızca bireyleri değil, toplumun geleceğini de etkileyen bir sorundur. Zorbalığın önüne geçmek; çocuklara güvenli, sevgi dolu ve kabul edici bir çevre sunmakla mümkündür. Her çocuk, olduğu gibi değer görmeli ve bunu hem evde hem okulda hissetmelidir.
10.09.2025 10:19:00
Bayram ÇOŞGUN
Bayram ÇOŞGUN





Akran zorbalığı, çocuklar ve gençler arasında, genellikle okul ortamında ama aynı zamanda dijital alanlarda da görülen, tekrarlayan ve kasıtlı zarar verme davranışıdır. Bu zarar; fiziksel bir itme, sözlü bir hakaret, sosyal dışlama ya da sanal ortamda yapılan aşağılayıcı paylaşımlar şeklinde olabilir. Zorbalık, yalnızca fiziksel değil, duygusal bir şiddettir ve çoğu zaman dışarıdan fark edilmesi güç, içten içe büyüyen bir yaradır.
Akran Zorbalığı Neden Olur?
Zorbalığın arkasında çoğu zaman görmezden gelinen sosyal ve duygusal sebepler yatar. Evde yeterince ilgi görmeyen, sevgisiz büyüyen ya da şiddet ortamında yaşayan bir çocuk, kendi güçsüzlüğünü başkaları üzerinde baskı kurarak örtmeye çalışabilir. Aynı şekilde, toplumun "güçlü olan kazanır" mesajını verdiği ortamlarda, farklı olanı ezmek bir "güç gösterisi" gibi algılanabilir.
Zorbalık Nasıl Önlenir?
Akran zorbalığını önlemek, yalnızca kurallar koymakla değil, tüm paydaşların birlikte hareket etmesiyle mümkündür. Okullar, bu konuda rehberlik hizmetleriyle aktif rol üstlenmeli, öğretmenler sadece ders anlatan değil, öğrencilerini gözlemleyen ve onların duygusal durumlarını fark eden bireyler olmalıdır.
Aynı şekilde, öğrencilerin de empati becerileri geliştirilmelidir. Çocuklara sadece akademik bilgi değil; saygı, hoşgörü, farklılıklara açık olma ve şiddetsiz iletişim de öğretilmelidir. Çünkü bir çocuk, karşısındaki arkadaşının canını yaktığında ne hissettiğini anlayabiliyorsa, zorbalık yapmaz.
Peki Aileler Ne Yapmalı?
Aile, çocuğun ilk ve en güçlü dayanağıdır. Bu nedenle, zorbalıkla mücadelede en büyük görev ailelere düşer:
İletişim Kurun: Çocuğunuzla günlük sohbetler edin. Sadece "okul nasıl geçti?" değil, "Bugün seni en çok ne mutlu etti? En çok ne üzdü?" gibi açık uçlu sorularla duygularını paylaşmasına fırsat tanıyın.
Gözlemleyin: Çocuğunuzun davranışlarında ani değişimler varsa –sessizleşme, okula gitmek istememe, iştahsızlık, uykusuzluk gibi– bu bir zorbalık işareti olabilir. Göz ardı etmeyin.
Yargılamayın: Çocuğunuz zorbalığa uğradığını anlatıyorsa onu suçlamayın. "Sen de fazla alıngansın" gibi cümleler, onu daha da içine kapatır. Dinleyin, anlayın ve destek olun.
Empati Öğretin: Çocuğunuz zorbalık yapan tarafta olabilir. Bu durumda öfkeyle yaklaşmak yerine, neden böyle davrandığını anlamaya çalışın. Empati kurmasına yardımcı olun, duygularını doğru ifade etmenin yollarını öğretin.
Okulla İş Birliği Yapın: Durumu öğretmenleriyle paylaşın, birlikte çözüm yolları üretin. Unutmayın, hiçbir çocuk bu süreci tek başına atlatmak zorunda değil.
Sessiz Kalmak, Zorbalığın Bir Parçası Olmaktır
Akran zorbalığı, yalnızca bireyleri değil, toplumun geleceğini de etkileyen bir sorundur. Zorbalığın önüne geçmek; çocuklara güvenli, sevgi dolu ve kabul edici bir çevre sunmakla mümkündür. Her çocuk, olduğu gibi değer görmeli ve bunu hem evde hem okulda hissetmelidir.
Akran Zorbalığı Neden Olur?
Zorbalığın arkasında çoğu zaman görmezden gelinen sosyal ve duygusal sebepler yatar. Evde yeterince ilgi görmeyen, sevgisiz büyüyen ya da şiddet ortamında yaşayan bir çocuk, kendi güçsüzlüğünü başkaları üzerinde baskı kurarak örtmeye çalışabilir. Aynı şekilde, toplumun "güçlü olan kazanır" mesajını verdiği ortamlarda, farklı olanı ezmek bir "güç gösterisi" gibi algılanabilir.
Zorbalık Nasıl Önlenir?
Akran zorbalığını önlemek, yalnızca kurallar koymakla değil, tüm paydaşların birlikte hareket etmesiyle mümkündür. Okullar, bu konuda rehberlik hizmetleriyle aktif rol üstlenmeli, öğretmenler sadece ders anlatan değil, öğrencilerini gözlemleyen ve onların duygusal durumlarını fark eden bireyler olmalıdır.
Aynı şekilde, öğrencilerin de empati becerileri geliştirilmelidir. Çocuklara sadece akademik bilgi değil; saygı, hoşgörü, farklılıklara açık olma ve şiddetsiz iletişim de öğretilmelidir. Çünkü bir çocuk, karşısındaki arkadaşının canını yaktığında ne hissettiğini anlayabiliyorsa, zorbalık yapmaz.
Peki Aileler Ne Yapmalı?
Aile, çocuğun ilk ve en güçlü dayanağıdır. Bu nedenle, zorbalıkla mücadelede en büyük görev ailelere düşer:
İletişim Kurun: Çocuğunuzla günlük sohbetler edin. Sadece "okul nasıl geçti?" değil, "Bugün seni en çok ne mutlu etti? En çok ne üzdü?" gibi açık uçlu sorularla duygularını paylaşmasına fırsat tanıyın.
Gözlemleyin: Çocuğunuzun davranışlarında ani değişimler varsa –sessizleşme, okula gitmek istememe, iştahsızlık, uykusuzluk gibi– bu bir zorbalık işareti olabilir. Göz ardı etmeyin.
Yargılamayın: Çocuğunuz zorbalığa uğradığını anlatıyorsa onu suçlamayın. "Sen de fazla alıngansın" gibi cümleler, onu daha da içine kapatır. Dinleyin, anlayın ve destek olun.
Empati Öğretin: Çocuğunuz zorbalık yapan tarafta olabilir. Bu durumda öfkeyle yaklaşmak yerine, neden böyle davrandığını anlamaya çalışın. Empati kurmasına yardımcı olun, duygularını doğru ifade etmenin yollarını öğretin.
Okulla İş Birliği Yapın: Durumu öğretmenleriyle paylaşın, birlikte çözüm yolları üretin. Unutmayın, hiçbir çocuk bu süreci tek başına atlatmak zorunda değil.
Sessiz Kalmak, Zorbalığın Bir Parçası Olmaktır
Akran zorbalığı, yalnızca bireyleri değil, toplumun geleceğini de etkileyen bir sorundur. Zorbalığın önüne geçmek; çocuklara güvenli, sevgi dolu ve kabul edici bir çevre sunmakla mümkündür. Her çocuk, olduğu gibi değer görmeli ve bunu hem evde hem okulda hissetmelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
















































































