Son birkaç yılın olaylarına şöyle bir bakmak neler tezgahlanmak istendiğini anlamaya yetiyor. Özellikle din eğitiminin askıya alınması, laiklik görünümü altında İslam'ın hedef alındığı izlenimi veren eylemler, gelecek için endişe uyandıracak, kuşku verecek boyutlara ulaşıyor. Bu cümleden olarak her fırsatta bölücülük yapıldığı dikkatlerden kaçmıyor. Kahredici bir umursamazlık, gizli hiyanetle birleşiyor. Ülkeyi huzursuzluğa, anarşiye düşürmek yolunda akla gelmedikk yollara başvuruyor. Bu arada insanlarımızı birleştiren en kuvvetli bağ olan İslam'a yönelmeyi de ihmal etmiyor.
İmam-hatip okullarının milletin isteğine rağmen engellenmesi, Kur'an kurslarının kapatılması üzerine haddim olmayarak bir şiir yazmıştım. Baştan iki dörtlüğü şöyleydi:
Yıllar yılı ekinini biçtiğim
Boz bulanık sularını içtiğim
Vatan deyip yüreğimi açtığım
Anadolu'm, bir hal geldi başıma.
Bağrımdaki yarayı dağla benimle
Ağla Kızılırmak, ağla benimle.
...
Yiğitler gurbete gitti yatıya
Çoluk çocuk göç ettiler batıya
Ala baykuş konmak ister çatıya
O kızıl musibet düştü peşime.
Bu bir şikayetti. Vatanseverlerin birleştiği bir gerçeğin ifadesiydi. Dahası, feryattı. Böyle bir başlangıcın sonunda neler getirebileceği düşüncesinin doğurduğu endişeydi. "Ala Baykuş"un, o uğursuzun memleket ufuklarına kara bulutlar gibi çökmek isteğinin verdiği korkuydu.
Gerçekten Rusya'nın dağılmasından sonra tarih olma akıbetine duçar kalan kömüniter sistem aramızdaki bir avuç "mal bulmuş mağribi" edalının heyecanla sarıldıkları bir hayal oluverdi. Bugüne kadar milyonlarca insanın kanına giren, insanlığın kıymet verdiği vatan, millet, dil, din, bayrak, aile, ortak kültür... hepsini yıkmayı hedeflemiş bu eli kanlı rejimin ülke geleceğine hakim olma niyeti artık iyiden iyiye sırıtmaya başladı.
Bu uğurda her fırsatı kullanıyor. Her hassas noktadan girmeye çalışıyor.
Milletin kıymet verdiği İslami değerler üzerine daha fazla gidiyor. En basit şeyleri istismar ediyor. Geçenlerde kendisini sanatçı sayan bir şarkıcının bir halk türküsündeki "Uyan uyan sabah oldu/Namazını kıl Fadime'm" deyişindeki "namazını kıl" cümlesini "su başına gel" şekline sokarak okuduğunu işitenler, sanırız hayretler içinde kalmışlardır. Ancak bu değiştirmenin ardında neler olabileceğini düşünmemişlerdir. Hasbanın biri de çıkmış "Yarim giymiş beyaz azye/ Cuma namazından gelir" türküsünün dizelerini "Salına salına gelir" diye okuyor. Herhalde çağdaş "yar" Cuma namazından değil; ya meyhaneden, ya da diskotekten gelir, düşüncesinde olmalı.
Her iki olay son derece basittir. Ama milletin ortak kültürü içinde en tabii halleri yansıtan dini motiflere tahammül edilemediğinin, onları hafızalardan silme gayretinin bir görüntüsü sayanlara hak vermemek, geleceği görmemek olur.
"Ala Baykuş"un ön safta geldiği İslam düşmanlığı eski deyişle "suret-i haktan görünerek" akılları öyle karıştırıyor ki. Eleştirile eleştirile cılkı çıkmış, iler tutar yeri kalmamış Darwin Nazariyesi gibi fosilleşmiş teorileri bilimsel gerçekler olarak okullara sokmaya çalışıyor. Buna karşılık kimse düşünmüyor. Darwin nazariyesi her şeyden önce bir teoridir. Ne kadar doğru sayılırsa sayılsın, kesin bir bilimsel gerçek nazarıyla bakılamaz. Bırakınız İslam'ın Kur'an-ı Kerim'le getirdiği yaratılış gerçeğini; fizik, kimya, biyoloji, arkeoloji, paleontoloji gibi pek çok ilim dalının ortaya koyduğu bilimsel gerçekler bu nazariyenin geçersiz olduğunu ortaya koymuştur. Böyle iken bazı çok bilmiş etkililerin, yetkililerin hala üzerinde durması gafletten öte bir mana taşısa gerektir. Görülmüyor mu ki, yıllardır manevi eğitimin gözardı edilmesi sonucu yetişen gençlerden bir kısmı, dini değerleri hiçe sayan, fırsatçı, üretici olmaktan çok tüketiçi, sorumsuz, memleket meselelerine ilgisiz ve eyyamcı. Günü gün etmekten başka kaygısı olmayan. Olanca tahriplere karşı hala yaşayan birleştirici manevi değerlere pek ilgi duymayan. Böyle bir sonucun memleket geleceği bakımından ciddi boyutlara ulaşmasından korkulur.
Toplum fertlerini ortak idealler, müşterek değerler etrafında birleştirme konusunda din derecesinde etkili hiçbir yaptırım yoktur. Bu gerçeği çok iyi bilen hiyanet, altını çizerek tekrar etmek gerekirse, mesaisinin ağırlığını İslam düşmanlığına vermiş görünüyor. "Ala Baykuş" da bundan faydalanma peşinde. Çatıya tünemeye çalışıyor. Ama Allah'a hamdolsun, şahinler de eksik değil.
İmam-hatip okullarının milletin isteğine rağmen engellenmesi, Kur'an kurslarının kapatılması üzerine haddim olmayarak bir şiir yazmıştım. Baştan iki dörtlüğü şöyleydi:
Yıllar yılı ekinini biçtiğim
Boz bulanık sularını içtiğim
Vatan deyip yüreğimi açtığım
Anadolu'm, bir hal geldi başıma.
Bağrımdaki yarayı dağla benimle
Ağla Kızılırmak, ağla benimle.
...
Yiğitler gurbete gitti yatıya
Çoluk çocuk göç ettiler batıya
Ala baykuş konmak ister çatıya
O kızıl musibet düştü peşime.
Bu bir şikayetti. Vatanseverlerin birleştiği bir gerçeğin ifadesiydi. Dahası, feryattı. Böyle bir başlangıcın sonunda neler getirebileceği düşüncesinin doğurduğu endişeydi. "Ala Baykuş"un, o uğursuzun memleket ufuklarına kara bulutlar gibi çökmek isteğinin verdiği korkuydu.
Gerçekten Rusya'nın dağılmasından sonra tarih olma akıbetine duçar kalan kömüniter sistem aramızdaki bir avuç "mal bulmuş mağribi" edalının heyecanla sarıldıkları bir hayal oluverdi. Bugüne kadar milyonlarca insanın kanına giren, insanlığın kıymet verdiği vatan, millet, dil, din, bayrak, aile, ortak kültür... hepsini yıkmayı hedeflemiş bu eli kanlı rejimin ülke geleceğine hakim olma niyeti artık iyiden iyiye sırıtmaya başladı.
Bu uğurda her fırsatı kullanıyor. Her hassas noktadan girmeye çalışıyor.
Milletin kıymet verdiği İslami değerler üzerine daha fazla gidiyor. En basit şeyleri istismar ediyor. Geçenlerde kendisini sanatçı sayan bir şarkıcının bir halk türküsündeki "Uyan uyan sabah oldu/Namazını kıl Fadime'm" deyişindeki "namazını kıl" cümlesini "su başına gel" şekline sokarak okuduğunu işitenler, sanırız hayretler içinde kalmışlardır. Ancak bu değiştirmenin ardında neler olabileceğini düşünmemişlerdir. Hasbanın biri de çıkmış "Yarim giymiş beyaz azye/ Cuma namazından gelir" türküsünün dizelerini "Salına salına gelir" diye okuyor. Herhalde çağdaş "yar" Cuma namazından değil; ya meyhaneden, ya da diskotekten gelir, düşüncesinde olmalı.
Her iki olay son derece basittir. Ama milletin ortak kültürü içinde en tabii halleri yansıtan dini motiflere tahammül edilemediğinin, onları hafızalardan silme gayretinin bir görüntüsü sayanlara hak vermemek, geleceği görmemek olur.
"Ala Baykuş"un ön safta geldiği İslam düşmanlığı eski deyişle "suret-i haktan görünerek" akılları öyle karıştırıyor ki. Eleştirile eleştirile cılkı çıkmış, iler tutar yeri kalmamış Darwin Nazariyesi gibi fosilleşmiş teorileri bilimsel gerçekler olarak okullara sokmaya çalışıyor. Buna karşılık kimse düşünmüyor. Darwin nazariyesi her şeyden önce bir teoridir. Ne kadar doğru sayılırsa sayılsın, kesin bir bilimsel gerçek nazarıyla bakılamaz. Bırakınız İslam'ın Kur'an-ı Kerim'le getirdiği yaratılış gerçeğini; fizik, kimya, biyoloji, arkeoloji, paleontoloji gibi pek çok ilim dalının ortaya koyduğu bilimsel gerçekler bu nazariyenin geçersiz olduğunu ortaya koymuştur. Böyle iken bazı çok bilmiş etkililerin, yetkililerin hala üzerinde durması gafletten öte bir mana taşısa gerektir. Görülmüyor mu ki, yıllardır manevi eğitimin gözardı edilmesi sonucu yetişen gençlerden bir kısmı, dini değerleri hiçe sayan, fırsatçı, üretici olmaktan çok tüketiçi, sorumsuz, memleket meselelerine ilgisiz ve eyyamcı. Günü gün etmekten başka kaygısı olmayan. Olanca tahriplere karşı hala yaşayan birleştirici manevi değerlere pek ilgi duymayan. Böyle bir sonucun memleket geleceği bakımından ciddi boyutlara ulaşmasından korkulur.
Toplum fertlerini ortak idealler, müşterek değerler etrafında birleştirme konusunda din derecesinde etkili hiçbir yaptırım yoktur. Bu gerçeği çok iyi bilen hiyanet, altını çizerek tekrar etmek gerekirse, mesaisinin ağırlığını İslam düşmanlığına vermiş görünüyor. "Ala Baykuş" da bundan faydalanma peşinde. Çatıya tünemeye çalışıyor. Ama Allah'a hamdolsun, şahinler de eksik değil.
Mücteba Uğur / diğer yazıları
- Savaşa alkış tutmak mı / 26.09.2001
- Konulu Kur'an-ı Kerim tefsiri / 23.09.2001
- Bir öğrenim yılı daha başladı / 16.09.2001
- Hava üzerine / 12.09.2001
- Dolar hutbesinin düşündürdükleri / 08.09.2001
- Bitmeyen hikâye yolsuzluk / 31.08.2001
- Suç işleme oranı artıyor / 07.08.2001
- Sivil hayata sıçrayan başörtüsü haksızlığı / 03.08.2001
- Tarafsızlık mı, ihanet mi? / 27.07.2001
- Cuma namazı kadınlara da farz mı? / 25.07.2001
- Konulu Kur'an-ı Kerim tefsiri / 23.09.2001
- Bir öğrenim yılı daha başladı / 16.09.2001
- Hava üzerine / 12.09.2001
- Dolar hutbesinin düşündürdükleri / 08.09.2001
- Bitmeyen hikâye yolsuzluk / 31.08.2001
- Suç işleme oranı artıyor / 07.08.2001
- Sivil hayata sıçrayan başörtüsü haksızlığı / 03.08.2001
- Tarafsızlık mı, ihanet mi? / 27.07.2001
- Cuma namazı kadınlara da farz mı? / 25.07.2001