Vefatının 80. yıldönümünde iki farklı tablo yaşandı Türkiye'de.
Bir tarafta Anıtkabir'i dolduran milyonlar, Atatürk'e olan sevgilerinin artarak devam edeceğini gösterdi.
Diğer yanda ise Atatürk'e arka arkaya hakaret haberleri geldi.
Çoğu provokasyon amaçlı olan Atatürk'e hakaret girişimlerinin en şiddetlisi şüphesiz, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı ayyuka çıkmış Kadir Mısıroğlu'nu ziyaret etmesi oldu.
'Şeyhülislam (!) Ali Erbaş'tan pası alan Mısıroğlu durur mu, 'Mustafa Kemal bir devlet kurmuş değildir. Rejimi değiştirmiştir. Bizim devletimiz vardı. Rejimi şeriattı, gâvurluk yaptı" diyerek Atatürk'e hakaretlerine yenilerini ekledi.
Haklı olarak herkes Erbaş'a, bu ziyareti neden 9 Kasım'da, neden Diyanet İşleri Başkanı sıfatıyla yaptığını sordu.
Yanlışına izah getirirken, 'kul hakkından' dem vuran, özrü kabahatinden büyük Sayın Erbaş lütfen cevap versin:
Ya Atatürk'ün kul hakkı ne olacak?
Ve Atatürk'ü seven milyonların kul hakkı ne olacak?
Eğri oturup doğru konuşalım, Kadir Mısıroğlu gibi bir adamı 10 Kasım arifesinde ziyaret eden bir Diyanet İşleri Başkanı, bunun Atatürk'e hakaret için bir fırsata çevrileceğini hesap etmelidir.
İşgal edilen her makamın bir sorumluluğu vardır, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir makamın sorumluluğunu taşıma liyakatinde olan herkes bunu idrak edebilmelidir.
Bunu idrak edilemiyorsa, en azından o zaman sessiz sedasız o görevden çekilme erdemini göstermelidir insan.
Ali Erbaş'ın yapması gereken budur.
Koltuğa mı yapıştı?
Hükümet cephesinde Erbaş'ı savunan bazı açıklamalar geldi.
Bunlar şaşırtıcı değil.
Ancak, Ali Erbaş'ın hükümeti kendini savunur bir duruma mahkûm etmemesi gerekirdi.
Bir cephede yaklaşan yerel seçimlere hazırlanan, bir cephede FETÖ'yle mücadele eden, bir cephede dış politikadaki sorunlarla ilgilenen, bir cephede ekonomideki sorunlarla boğuşan hükümet ve dolayısıyla da Cumhurbaşkanlığı, şimdi de Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a arka çıkmak zorunda kalmıştır.
Dolayısıyla resmi sıfatıyla Mısıroğlu'nu ziyaret ederek görevinin sınırlarını aşarak vahim bir yanlışa imza atan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, hükümet açısından da AK Parti ve Cumhurbaşkanlığını zora sokarak büyük bir hata yapmıştır.
Akbaş'ın yanlışının bedelini AK Parti yerel seçimlerde kim bilir kaç puan kaybederek ödeyecektir.
Bundan sonra görevde kaldığı her gün, eleştiri okları hükümete yöneleceği için Ali Erbaş, istifa etmelidir.
Bu şekilde hem yanlışlarından dolayı oluşan toplumsal tepki dinecektir, hem de Atatürk düşmanı Kadir Mısıroğlu'yla ömrünün sonuna kadar vakit geçirebilecektir.
Orhan Dede / diğer yazıları
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Oylar AKP’ye zoraki gitmiş! / 12.08.2023
- Ya o rüzgâr hiç esmezse… / 11.08.2023
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Oylar AKP’ye zoraki gitmiş! / 12.08.2023
- Ya o rüzgâr hiç esmezse… / 11.08.2023