XVIII VE XIX. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğunun Balkan Topraklarındaki uluslar, Avrupa Büyük Devletlerinin desteği ile bağımsızlıklarını elde ederler. Balkan uluslarını destekleyen devletlerin başında öncelikle Rusya ve Avusturya_Macaristan İmparatorlukları vardır. Fakat Milliyetçilik akımları neticesinde kurulan bu devletler, Kısa bir zaman sonra Avusturya-Macaristan imparatorluğunu etkilemeye başlar. Çünkü bu İmparatorluk ta, Osmanlı İmparatorluğu gibi çok uluslu bir devlettir.1913 yılı içerisinde Bloklaşan Avrupa Büyük Devletleri, Balkan Devletleri üzerinde çıkarlarına göre uyguladıkları siyasa ile onları birbirlerine düşürürler. Bu savaşta Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Bulgarlarla savaşa tutuşmuş olan Sırbistan'ın ezilmesini ister. Bu iş için Bulgar Krallığı ile Sırbistan'a karşı bir anlaşma imzalamak ister. Hatta anlaşma yapılmadan önce de Avusturya Bulgaristan'ın galip gelmesi için askeri destek verir. Fakat bağlaşığı olan Almanya ve İtalya bu desteğin yapılamasına mani olurlar. Neticede Avusturya- Bulgaristan anlaşması gerçekleşmez. Bunun üzerine Avusturya, Sırbistan'ın, Bulgaristan'ı ezmesini önlemek için Osmanlı -Bulgar anlaşmasının sağlanması için çalışır. Fakat bu siyasetinde başarılı olamaz. Neticede Bulgarlar toprak kaybeder.Balkanlılar arasında ki savaş geliştikçe Sırbistan ve Romanya Devletlerinin yaptıkları Slavcılık propagandaları Avusturya Macaristan İmparatorluğunun güney bölgesi halkını meydana getiren Slavları aşırı derecede etkiler. Viyana ve Budapeşte bu durumdan rahatsız olur. Avusturya Macaristan İmparatorluğu, Slav propagandalarını önleyerek ülke bütünlüğünü korumak için Sırbistan'ı mutlak surette ezmeyi kararlaştırır. Bu nedenle askeri hazırlığa başlarken, Sırbistan'a karşı uyguladığı askeri ve siyasi düşünce konusunda Almanya'yı ikna etmeye çalışır. Osmanlı ve Bulgar Devletlerini de, Sırbistan'a karşı askeri bir anlaşmada birleştirmeye yönelik bir siyasa izler. Ama bu siyasi girişimlerinde başarılı olamaz. Balkanlarda toprak bütünlüğünü korumak gayesi ile yürüttüğü bu siyasa sırasında, balkanlarda ve ülkesinin güneyinde gelişen Slav milliyetçiliğinin en büyük mimarının Rusya olduğunu fark eder.Rusya 1912-1913 yıllarında, Bağlaşıkları ile anlaşarak Osmanlı topraklarının paylaşımı ile ilgli yapılan gizli anlaşmalarla Doğu Anadolu ve Ermeniler üzerinde geniş siyasi yetkiler elde etmiştir. Fakat Osmanlı topraklarında ve Balkan ülkelerinde daha geniş istekleri ve idealleri olan Rusya, amaçlarına ulaşabilmek için askeri ve siyasi yönden büyük bir hazırlığa girişir. Onun Osmanlı ve Balkan toprakları üzerindeki istekleri iki amaca dayanır: Birincisi, Osmanlıyı İstanbul ve Boğazlardan çıkararak elde ederek sıcak denizlere inmek. İkincisi de Kendisine karşı olan Bağlaşık Devletler Gurubundan Avusturya- Macaristan imparatorluğunu Slav milliyetçiliği ile karıştırarak parçalamak veya yıkıma götürmektir. Bunun içinde Avusturya'ya karşı Sırbistan'ı kullanmayı düşünüyordu. Rusya'nın bu siyasi düşüncesinin en büyük delili 19 Mayıs 1913 de Rus Dışişleri Bakanı Sazonof'un Belgrat Rus Elçisine çektiği telgraftır: "Sırbistan, üzerinde yürünmesi gereken tarihi yolun ancak ilk kısmını aştı. Amacına ulaşabilmek için O, bütün varlığını tehlikeye düşürebilecek olan korkunç bir uğraşı daha göze almalıdır. Sırbistan'ın Arz-ı Mev'ud'u bu günkü Avusturya ülkesinde bulunuyor? Zaman Sırbistan için ve onun düşmanlarının yok olması için çalışıyor." Sırplar, bu kışkırtmalar sonucunda kin ve öfkeye dayanan davranışlar göstermeye başlar.28 Haziran 1914'de de Avusturya Veliahdının ve eşinin öldürülmesi işi Rusların kışkırtmaları neticesinde gelişen Slav milliyetçiliğinin öfkesidir.Bu olaydan sonra Alman İmparatoru, Avusturya Hükümetinin Sırplara karşı olan düşüncesini destekleyen yeni bir siyasaya yönelir. Hatta Avusturya Hükümetini aşağıdaki belgede görüldüğü gibi destekleme kararını açıklıyor. Bosna-Sarayı cinayeti nedeni ile Viyana'daki Alman Büyük Elçisi Çirşki, Alman İmparatoruna 30 Haziran 1916 da bir rapor gönderir. Bu raporu okuyan Kayser, raporun kenarına şu notu düşer:""Burada ciddi kimselerden dahi artık Sırplarla kat'i hesaplaşma dileğinin gösterildiğini duyuyorum. Onlara göre Sırplara bir sürü şartlar koşulmalı ve bunları kabul etmedikleri takdirde şiddetli surette hareket edilmelidir. Sakinane ve ciddi bir surette, acele her tedbirin aleyhinde tavsiyede bulunmak için, bu kabil bütün fırsatlardan istifade ediyorum"" Büyük Elçi Çirşki'nin raporu Kayser'in düşüncelerini tamamen değiştirir. Avusturya'ya raporun kenarına düştüğü notla tam desteğin verilmesini ister.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011