Amasya'nın tarihi tacı: Burmalı Minare Camii'nin sırları
Amasya, tarihi ve kültürel mirasıyla Anadolu'nun incilerinden biri
31.07.2025 00:41:00
Abdülkadir Gündoğdu
Abdülkadir Gündoğdu





Amasya, tarihi ve kültürel mirasıyla Anadolu'nun incilerinden biri. Bu zenginliğin kalbinde ise Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin eşsiz bir sentezi olan Burmalı Minare Camii yer alıyor.
Kentin sembol yapılarından biri olan bu cami, sadece ibadet mekanı olmakla kalmayıp, yüzyıllara yayılan hikayesi ve dikkat çekici mimarisiyle de ziyaretçilerini büyülüyor.
Zamanda Bir Yolculuk: İnşa Süreci ve Değişen Yüzü
Burmalı Minare Camii'nin hikayesi, Anadolu Selçuklu Devleti'nin kudretli dönemlerine, 1242 yılına uzanır. Kapı kitabesine göre, Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, devletin önemli vezirlerinden Necmeddin Ferruh Bey ve kardeşi Haznedar Yusuf tarafından inşa ettirildi.
Caminin ilk minaresi, o dönemin yapım alışkanlıklarına uygun olarak ahşaptandı. Ancak tarih, bu görkemli yapıya pek de nazik davranmadı. 1590'daki büyük deprem ve ardından gelen 1602 ile 1730 yangınları, özellikle minarede ciddi hasarlar bıraktı.
1730 yangınında tamamen yok olan ahşap minare, yaklaşık 17. yüzyılda, bugünkü burmalı ve taş yapısıyla yeniden ayağa kaldırıldı. Bu yeniden inşa, camiye adını da veren özgün silüetini kazandırdı. Bu nedenle yapı, "Ulu Camii" ve "Mahkeme Camii" gibi isimlerle de anılsa da, en çok "Burmalı Minare Camii" olarak bilinir.
Taşın ve Sanatın Dansı: Mimari Detaylar
Burmalı Minare Camii, mimari özellikleriyle ziyaretçilerine görsel bir şölen sunar.
Heybetli Giriş: Taç Kapı
Caminin kuzey cephesinde yer alan taç kapı, adeta bir karşılama seremonisi sunar. Öne doğru hafifçe çıkıntı yapan, dar bir eyvan şeklindeki bu kapı, Selçuklu mimarisinin karakteristik süsleme sanatını yansıtır. Kapıyı çevreleyen bordürlerdeki geometrik desenler ve zarif örgü motifleri göz alıcıdır. Sivri kemerli yapısı ve alınlığında yer alan kitabe, caminin tarihini ve banilerini bize fısıldar.
İç Mekanın Huzuru: Plan ve Örtü Sistemi
Cami, iç mekanda dikdörtgen planlı bir yapıya sahiptir. Mihrap eksenine dikey olarak uzanan, üç sahınlı (nefli) bir düzenlemeye sahiptir. Bu sahınlar, üçer adet sağlam paye (sütun) ile birbirinden ayrılmıştır. Orta sahın, üç adet kubbe ile taçlandırılırken, yan sahınlar beşik tonozlarla örtülmüştür. Bu düzenleme, hem geniş bir ibadet alanı sunar hem de iç mekana ferah bir atmosfer katar.
Sanatsal Dokunuşlar: Mihrap ve Minber
Caminin mihrabı, döneminin önemli sanat eserlerinden biridir. Özellikle çini süslemeleriyle dikkat çeken mihrap nişini çevreleyen çiniler üzerinde, usta Muhammed bin Mahmud (el-Aksarayi)'nin imzası bulunur.
Bu detay, Selçuklu çini sanatının nadide örneklerinden birini gözler önüne serer. Caminin ahşap minberi ise, aynalık bölümleri haricinde özgünlüğünü koruyan bir Selçuklu dönemi eseridir. Minberin üzerinde kabartma tekniğiyle işlenmiş olan Zümer Suresi'nin 73. ayeti, manevi bir derinlik katar.
Gökyüzüne Uzanan Burmalı Bir Şaheser: Minare
Caminin en belirgin ve ikonik öğesi, şüphesiz ki burmalı minaresidir. İlk yapıldığında ahşap olan ve yangınlar sonucu yok olan minare, 17. yüzyılda kesme taştan, gövdesi burularak yükselen yivli bir formda yeniden inşa edilmiştir. Bu burmalı yapı, Osmanlı minare mimarisinin nadir ve etkileyici örneklerinden biridir. Tek şerefeli ve sade tasarımı, caminin genel mimarisiyle uyumlu bir bütünlük oluşturur.
Gizemli Komşu: Cumudar Kümbeti
Caminin hemen solunda, kare bir kaide üzerine oturan, sekizgen gövdeli ve piramidal bir külaha sahip olan Selçuklu kümbeti bulunur. Halk arasında "Cumudar Türbesi" olarak bilinen bu yapı, aynı zamanda cami kompleksinin önemli bir parçasıdır.
Kümbetten çıkarılan ve günümüzde Amasya Müzesi'nde sergilenen İlhanlı nazırlarının mumyaları, bu yapının tarihsel önemini daha da artırır. Kümbetin üst katının bir dönem kütüphane olarak kullanılması da, yapının farklı işlevler üstlenmiş olduğunu gösterir.
Burmalı Minare Camii, sadece Amasya'nın değil, tüm Anadolu'nun kültürel mirasında önemli bir yere sahiptir. Geçmişten gelen yankıları, günümüze taşıdığı sanatsal ve mimari detaylarla hala ziyaretçilerini etkilemeye devam ediyor. Bu cami, taşın dile geldiği, tarihin nefes aldığı bir abide olarak varlığını sürdürüyor.
Amasya'ya yolunuz düşerse, bu eşsiz yapıyı ziyaret etmeyi ve onun yüzyıllara dayanan hikayesine kulak vermeyi unutmayın.
Kentin sembol yapılarından biri olan bu cami, sadece ibadet mekanı olmakla kalmayıp, yüzyıllara yayılan hikayesi ve dikkat çekici mimarisiyle de ziyaretçilerini büyülüyor.
Zamanda Bir Yolculuk: İnşa Süreci ve Değişen Yüzü
Burmalı Minare Camii'nin hikayesi, Anadolu Selçuklu Devleti'nin kudretli dönemlerine, 1242 yılına uzanır. Kapı kitabesine göre, Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, devletin önemli vezirlerinden Necmeddin Ferruh Bey ve kardeşi Haznedar Yusuf tarafından inşa ettirildi.
Caminin ilk minaresi, o dönemin yapım alışkanlıklarına uygun olarak ahşaptandı. Ancak tarih, bu görkemli yapıya pek de nazik davranmadı. 1590'daki büyük deprem ve ardından gelen 1602 ile 1730 yangınları, özellikle minarede ciddi hasarlar bıraktı.
1730 yangınında tamamen yok olan ahşap minare, yaklaşık 17. yüzyılda, bugünkü burmalı ve taş yapısıyla yeniden ayağa kaldırıldı. Bu yeniden inşa, camiye adını da veren özgün silüetini kazandırdı. Bu nedenle yapı, "Ulu Camii" ve "Mahkeme Camii" gibi isimlerle de anılsa da, en çok "Burmalı Minare Camii" olarak bilinir.
Taşın ve Sanatın Dansı: Mimari Detaylar
Burmalı Minare Camii, mimari özellikleriyle ziyaretçilerine görsel bir şölen sunar.
Heybetli Giriş: Taç Kapı
Caminin kuzey cephesinde yer alan taç kapı, adeta bir karşılama seremonisi sunar. Öne doğru hafifçe çıkıntı yapan, dar bir eyvan şeklindeki bu kapı, Selçuklu mimarisinin karakteristik süsleme sanatını yansıtır. Kapıyı çevreleyen bordürlerdeki geometrik desenler ve zarif örgü motifleri göz alıcıdır. Sivri kemerli yapısı ve alınlığında yer alan kitabe, caminin tarihini ve banilerini bize fısıldar.
İç Mekanın Huzuru: Plan ve Örtü Sistemi
Cami, iç mekanda dikdörtgen planlı bir yapıya sahiptir. Mihrap eksenine dikey olarak uzanan, üç sahınlı (nefli) bir düzenlemeye sahiptir. Bu sahınlar, üçer adet sağlam paye (sütun) ile birbirinden ayrılmıştır. Orta sahın, üç adet kubbe ile taçlandırılırken, yan sahınlar beşik tonozlarla örtülmüştür. Bu düzenleme, hem geniş bir ibadet alanı sunar hem de iç mekana ferah bir atmosfer katar.
Sanatsal Dokunuşlar: Mihrap ve Minber
Caminin mihrabı, döneminin önemli sanat eserlerinden biridir. Özellikle çini süslemeleriyle dikkat çeken mihrap nişini çevreleyen çiniler üzerinde, usta Muhammed bin Mahmud (el-Aksarayi)'nin imzası bulunur.
Bu detay, Selçuklu çini sanatının nadide örneklerinden birini gözler önüne serer. Caminin ahşap minberi ise, aynalık bölümleri haricinde özgünlüğünü koruyan bir Selçuklu dönemi eseridir. Minberin üzerinde kabartma tekniğiyle işlenmiş olan Zümer Suresi'nin 73. ayeti, manevi bir derinlik katar.
Gökyüzüne Uzanan Burmalı Bir Şaheser: Minare
Caminin en belirgin ve ikonik öğesi, şüphesiz ki burmalı minaresidir. İlk yapıldığında ahşap olan ve yangınlar sonucu yok olan minare, 17. yüzyılda kesme taştan, gövdesi burularak yükselen yivli bir formda yeniden inşa edilmiştir. Bu burmalı yapı, Osmanlı minare mimarisinin nadir ve etkileyici örneklerinden biridir. Tek şerefeli ve sade tasarımı, caminin genel mimarisiyle uyumlu bir bütünlük oluşturur.
Gizemli Komşu: Cumudar Kümbeti
Caminin hemen solunda, kare bir kaide üzerine oturan, sekizgen gövdeli ve piramidal bir külaha sahip olan Selçuklu kümbeti bulunur. Halk arasında "Cumudar Türbesi" olarak bilinen bu yapı, aynı zamanda cami kompleksinin önemli bir parçasıdır.
Kümbetten çıkarılan ve günümüzde Amasya Müzesi'nde sergilenen İlhanlı nazırlarının mumyaları, bu yapının tarihsel önemini daha da artırır. Kümbetin üst katının bir dönem kütüphane olarak kullanılması da, yapının farklı işlevler üstlenmiş olduğunu gösterir.
Burmalı Minare Camii, sadece Amasya'nın değil, tüm Anadolu'nun kültürel mirasında önemli bir yere sahiptir. Geçmişten gelen yankıları, günümüze taşıdığı sanatsal ve mimari detaylarla hala ziyaretçilerini etkilemeye devam ediyor. Bu cami, taşın dile geldiği, tarihin nefes aldığı bir abide olarak varlığını sürdürüyor.
Amasya'ya yolunuz düşerse, bu eşsiz yapıyı ziyaret etmeyi ve onun yüzyıllara dayanan hikayesine kulak vermeyi unutmayın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.















































































