Rusya ile Amerika: Oyunda yeni hamleler - Türkiye'nin tavrı ve Kuzey Kore'nin gölgesi
25.10.2025 00:00:00
Dünya sahnesinde iki büyük oyuncu var: Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri.
Yıllardır rakipler. Zaman zaman meydan okuyorlar, bazen çıkarlar aynı masada buluşuyor.
Ama bir şey değişmiyor: Kavga büyüdükçe, bedel halkın ceplerine, mutfağına ve güvenliğine yansıyor.
Geçmişin gölgesi: Soğuk Savaş'tan bugüne
İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya iki blok halinde kafasını kaldırdı.
Sovyetler Birliği bir tarafta, Amerika diğer tarafta oldu.
Silahlı çatışma doğrudan yaşanmasa da gerilim hep yüksekti.
Sovyetler çökünce Amerika tek güçlü oyuncu gibi göründü.
Ama Rusya çekip gitmedi; kendi çevresindeki eski Sovyet coğrafyasında söz sahibi olmak istedi.
Öte yandan NATO'nun doğuya kayması, enerji ve savunma bağlantıları, gerginlikleri büyüttü.
Bugün: Ukrayna üzerinden yeni cephe
2022'den beri Ukrayna-Rusya savaşı, Ukrayna'yı sadece Avrupa meselesi değil, küresel güç dengesi sahnesi haline getirdi.
Amerika ve Avrupa, Ukrayna'ya destek verirken; Rusya bu desteği doğrudan "yorum"ladı:
"Bu sadece Ukrayna savaşı değil, Batı karşısında bizim güvenlik sınırımızdır."
Bir yandan da Amerika'nın uzun menzilli füzeler -mesela Tomahawk füzesi- konusuna sıcak bakması, gerginliği daha da artırdı.
Rusya, bu füzelerin Ukrayna'ya verilmesini "kırmızı çizgi" olarak işaretledi.
Amerika'da ise karar verme süreci iki kanat arasında gidip geliyor: "Verelim, Rusya'yı durduralım" diyenler ve "Buna hazır mıyız, tırmanma riski yüksek" diyenler.
Yeni gelişme: Petrol kartı ve yaptırımlar
Ve tabloya yeni bir hamle eklendi.
Amerika Hazine Bakanlığı, Rusya'nın enerji sektöründe büyük yer tutan Rosneft ve Lukoil şirketlerine yönelik yeni yaptırımlar açıkladı.
Petrol Rusya için en önemli gelir kaynağı. Bu yaptırım hamlesi, savaş finansmanını zorlaştırmayı hedefliyor.
Rusya ise karşılık olarak "enerji silahını" çekti: Asya'ya yönelme, Avrupa'ya gaz akışını azaltma tehdidi gibi adımlar atıyor.
Bu durum artık sadece silah değil, enerji ve ekonomi savaşı haline geliyor.
Türkiye'nin yaklaşımı: Stabil kalma sanatı
Türkiye, hem Batı ile hem Rusya ile ilişkilerini koruyabilmeye çalışan bir coğrafyada yer alıyor.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümeti, hem NATO üyesi olarak Batı ile bağını sürdürmek istiyor hem de Rusya ile sahada ve enerjide ortak çıkarlarını korumaya çalışıyor.
Başka bir ifadeyle: Ankara, "ne tamamen Moskova'ya yönelirim" ne de "yalnızca Washington'un dediklerini yaparım" yaklaşımından uzak duruyor.
Örneğin, Trump-Erdoğan görüşmesi sırasında Trump, Türkiye'den Rusya'dan petrol alımını kesmesini beklediğini söyledi.
Aynı zamanda Türkiye, Amerika'dan yaptırım hafifletmeleri ve savunma iş birliği (örneğin F-35 programı) beklentisiyle Washington'a mesaj veriyor.
Bu yaklaşım, Türkiye'nin "çok yönlü diplomasi" stratejisiyle örtüşüyor: büyük güçlerle iş birliği ama kendi jeopolitik çıkarlarını da koruma arzusu.
Ancak bu denge her an zorlanabilir çünkü:
Rusya ile enerji ve savunma bağları var.
Amerika ve Batı ile kurumsal bağları sürdürmek zorunda.
Dolayısıyla Türkiye, mevcut durumda "oyun alanında varlık" göstermek isterken, başka bir büyük oyuncunun taktiğine kurban olmamak adına dikkatli adım atıyor.
Kuzey Kore meselesi ve Amerika'nın yeni oyunu
Konunun bir diğer ilginç boyutu da Kuzey Kore.
Amerika, yeniden bir görüşme yolu arıyor: Başkan Trump'ın, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ile bir görüşme yapabileceği konuşuluyor.
Kuzey Kore de Rusya ile ilişkilerini güçlendiriyor; geçenlerde Kim Jong Un, Putin'e yazdığı mektupta "iş birliğimizi büyüteceğiz" dedi.
Bu bağlamda:
Türkiye açısından bu, doğrudan bir husus gibi görünmese de küresel dengeler bakımından önemli. Çünkü Türkiye'nin bulunduğu coğrafya, Avrupa-Asya enerji ekseninde, Rusya–Batı kapışmasının tam ortasında.
Kuzey Kore'nin Rusya ile yakınlaşması, Batı için yeni bir cephe tehdidi olabilir ve Türkiye, böyle bir ortamda "nerede duracağımız?" Sorusunu yeniden düşünmek zorunda kalabilir.
Halkın gözüyle: Bu gerilim ne anlama geliyor?
Yaptırımlar ve petrol hamleleri, sokakta hissettiğimiz şeyleri doğrudan etkiliyor: benzin ve doğalgaz fiyatları, enerji faturaları, ithalat-ihracat sorunları.
Türkiye'de de bu değişkenler daha hassas -çünkü enerji ithalatı yüksek, aynı zamanda savunma alışverişleri ve dış politika baskıları mevcut.
Eğer Türkiye, "Rusya'dan petrol alıyorum" durumu uzun süre sürdürürse, Batı ile ilişkilerde kırılma olabilir. Ancak tamamen keserse Rusya ile stratejik alanlarda iş birliği riske girebilir.
Ne olabilir? Olası senaryolar
Türkiye, Batı ile uyumlu adımlar atar: Rus petrolünün makul ölçüde azaltılması ve Amerika ile savunma iş birliğinin ilerlemesi. Bu durumda yaptırım riski azalır ancak Rusya ile dengede kalma zorlaşır.
Türkiye, bugünkü çizgisinde kalır: Rusya ile güçlü bağlarını korur, Amerika'ya kur yapar ama tam entegre olmaz. Bu durumda hem enerji-ekonomi cephesinde sorun yaşanabilir hem de savunmada fırsat kaçırılabilir.
Türkiye, Rusya'ya yönelir: Bu durumda Batı ile ilişkiler daha fazla sınanır, yaptırım riski artar. Siyasi ve ekonomik maliyet artabilir.
Son söz
Rusya ile Amerika arasındaki satranç artık sadece askeri değil, enerji, şirket ve çok boyutlu ekonomi üzerinden yürüyor.
Türkiye, bu oyunda yalnız bir piyon değil; konumu itibarıyla hem sahada hem masada etkisi büyük.
Kuzey Kore ekseni bunun yanında "yeni cephe" olasılığını da gündeme taşıyor.
Ama unutmayalım: Büyüklerin kavgasında kazanan her zaman çıkarlarını en iyi koruyabilen devlet değil, o oyunun dışında kalıp zarar görmeyen olacaktır.
Biz sıradan halk olarak ne yapabiliriz? Gelişmeleri okumak, hangi hatlara geldiğimizi bilmek ve "bedeli kim ödüyor?" diye sormaya devam etmeliyiz
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cem Bürüç / diğer yazıları
- Rusya ile Amerika: Oyunda yeni hamleler - Türkiye'nin tavrı ve Kuzey Kore'nin gölgesi / 25.10.2025
- Kıbrıs üzerine eski uyarılar, yeni yönelimler / 22.10.2025
- Nadir topraklarda yeni dönem – G7’nin hamlesi ve Türkiye için dersler / 20.10.2025
- Kendi yolunu çizebilen Türkiye / 18.10.2025
- Narkoterör: Sessiz ve sinsi bir küresel tehdit / 17.10.2025
- Türkiye'nin yeni yön arayışı: Denge mi, bağımsızlık mı? / 16.10.2025
- Gazze ateşkesi: Ankara'nın ince diplomasisi, İsrail'in tereddütü ve büyük güçlerin hesabı / 15.10.2025
- Türkiye'nin dış politikasında denge arayışı: İki kutuplu dünyada akıllı diplomasi / 14.10.2025
- Bolivarcılıktan Nobel'e: Venezuela'nın bitmeyen hesaplaşması / 12.10.2025
- Barışın önündeki en büyük engel: Güvensizlik / 11.10.2025
- Kıbrıs üzerine eski uyarılar, yeni yönelimler / 22.10.2025
- Nadir topraklarda yeni dönem – G7’nin hamlesi ve Türkiye için dersler / 20.10.2025
- Kendi yolunu çizebilen Türkiye / 18.10.2025
- Narkoterör: Sessiz ve sinsi bir küresel tehdit / 17.10.2025
- Türkiye'nin yeni yön arayışı: Denge mi, bağımsızlık mı? / 16.10.2025
- Gazze ateşkesi: Ankara'nın ince diplomasisi, İsrail'in tereddütü ve büyük güçlerin hesabı / 15.10.2025
- Türkiye'nin dış politikasında denge arayışı: İki kutuplu dünyada akıllı diplomasi / 14.10.2025
- Bolivarcılıktan Nobel'e: Venezuela'nın bitmeyen hesaplaşması / 12.10.2025
- Barışın önündeki en büyük engel: Güvensizlik / 11.10.2025
















































































