Ticaret savaşları korosunun as solisti Trump, Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) karşı savaş veriyor. ABD Başkanı, Ticaret Savaşı olarak adlandırılan yeni bir mod başlattı. Trump seçim propagandalarında sık sık dile getirdiği ve Amerika'nın küresel tahtını korumaya yönelik "America First" politikaları uygulamaya koyuyor.
Önce komşularından başladı (Kanada ve Meksika) ve kadim müttefikleri olan AB ile devam ederken bir "faydasız kilise"nin papazı yüzünden bizimle papaz oldu. İş, duygusal tepkiler yumağı ile ekonomik krize geldi dayandı.
Trump'ın tek taraflı yürürlüğe koyduğu ticaret ve tarifeler (ekonomik yaptırım), dünya kamuoyunun tepkisini çekmekte; Türkiye'den sonra AB Parlamentosu da bu durumun DTÖ kurallarına aykırı olduğunu açıkladı. Benzer tepkiler Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya, İran, Irak gibi ülkelerden de gelmeye devam ediyor.
Çin'in durumu ayrı bir âlem? Bu ülkenin 2025'e yönelik ekonomi projeleri ve yenilik hareketleri, adeta uyuyan bir devin uyanışı, ABD'nin küresel tahtına karşı ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. İşte ABD'nin başlattığı ticaret savaşının asıl hedefi Çin'dir.
Amerika'nın başlattığı politikaların uluslararası hukukta karşılığı nedir, bunu yoklamak istiyoruz;
Dünya ticaretinin riske edildiği şu ortamda kural belirleyici ve hakem rolü oynayacak uluslararası bir kurum var: Dünya Ticaret Örgütü! Amma velakin kural tanımayan Trump'a karşı nasıl işletilir? Kendisini dünyanın kabadayısı olarak gören bu kişi aslında bir hukuk kabadayısıdır da.
Amerika'nın çok sabıkası bulunmakla birlikte bir tanesi de, işine gelmeyen örgütten hemen sıvışmaktır. Nitekim kurulmasına öncülük ettiği Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde (UCM) baktı ki insanlığa karşı işlenen suçlardan en başta kendisi yargılanacak, yani pabuç pahalı, üyelikten hemen çekildi.
Şimdi de Dünya Ticaret Örgütü'nden çıkmak için arayış içindedir. Dünyanın hatırı sayılır(!) en etkin ekonomisine sahip Amerika'nın başına buyruk davranışları dünya ticaretini tepe taklak edebilir.
İsterseniz Ömer Hayyam'a kulak verelim:
"Ya sırtımıza alıp taşıyoruz,
Ya ayağımızın altına alıp
Çiğniyoruz.
Öğrenemedik bir türlü
Yan yana yürümeyi?"
ABD'ye karşı yan yana gelip, safları sıklaştırmak işin en doğrusudur.
Dünyada taşların yerinden oynadığı, çatışmaların derinleştiği ve "nereye gidiyoruz" sorusunun sıkça sorulduğu bir dönemden geçiyoruz.
Özellikle Türkiye çok zorlu, sıkıntılı, yıpratıcı bir süreçten geçiyor. Yaşadığımız bunalımın boyutu, yoğunluğu ve derinliği çözümü de zorlaştırıyor.
Emperyalist projelerin peşine takılan, Büyük Ortadoğu Projesi'nde (BOP) eşbaşkan olarak görev alan, ABD adına taşeronluk yaparak komşu ülkeleri bölmeye, rejimlerini değiştirmeye kalkışan zihniyetin ağır bedelini ödüyor Türkiye. Bir papazın uğruna bize küsen ABD, bugüne kadar bize ödettirdiği onca faturayı da unutarak üstüne üstlük daha ağır faturaları burnumuza dayamaktadır. Sırtımızda taşıdığımız Amerika'yı şimdi yerden yere vuruyor, ayağımızın altına almak istiyoruz. Tek başımıza yetemeyiz. Bölgede yerimizi seçme zamanı gelip geçiyor.
Komşularımızla, bölge ülkeleriyle ittifak zorunluluğundayız. Cumhurbaşkanı yeni müttefikler edinmekten söz etti. "Yeni bir aşk arıyorum, haberin olsun" şarkısını hatırlarken, fantezi bir yana;
Yeniden Atatürk'ün bölge merkezli dış politikasını gündeme getirerek "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine sahip çıkmalıyız.
Uluslararası ilişkiler, dış politika, diplomasi, savunma, milli güvenlik, siyaset, strateji ve jeopolitikle birlikte yeniden Cumhuriyet Devrimi rotasına girilmelidir. Bu rotanın kerterizi MEM (Milli Ekonomi Modeli) ve amiral gemisinin süvarisi Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Nokta!
Önce komşularından başladı (Kanada ve Meksika) ve kadim müttefikleri olan AB ile devam ederken bir "faydasız kilise"nin papazı yüzünden bizimle papaz oldu. İş, duygusal tepkiler yumağı ile ekonomik krize geldi dayandı.
Trump'ın tek taraflı yürürlüğe koyduğu ticaret ve tarifeler (ekonomik yaptırım), dünya kamuoyunun tepkisini çekmekte; Türkiye'den sonra AB Parlamentosu da bu durumun DTÖ kurallarına aykırı olduğunu açıkladı. Benzer tepkiler Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya, İran, Irak gibi ülkelerden de gelmeye devam ediyor.
Çin'in durumu ayrı bir âlem? Bu ülkenin 2025'e yönelik ekonomi projeleri ve yenilik hareketleri, adeta uyuyan bir devin uyanışı, ABD'nin küresel tahtına karşı ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. İşte ABD'nin başlattığı ticaret savaşının asıl hedefi Çin'dir.
Amerika'nın başlattığı politikaların uluslararası hukukta karşılığı nedir, bunu yoklamak istiyoruz;
Dünya ticaretinin riske edildiği şu ortamda kural belirleyici ve hakem rolü oynayacak uluslararası bir kurum var: Dünya Ticaret Örgütü! Amma velakin kural tanımayan Trump'a karşı nasıl işletilir? Kendisini dünyanın kabadayısı olarak gören bu kişi aslında bir hukuk kabadayısıdır da.
Amerika'nın çok sabıkası bulunmakla birlikte bir tanesi de, işine gelmeyen örgütten hemen sıvışmaktır. Nitekim kurulmasına öncülük ettiği Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde (UCM) baktı ki insanlığa karşı işlenen suçlardan en başta kendisi yargılanacak, yani pabuç pahalı, üyelikten hemen çekildi.
Şimdi de Dünya Ticaret Örgütü'nden çıkmak için arayış içindedir. Dünyanın hatırı sayılır(!) en etkin ekonomisine sahip Amerika'nın başına buyruk davranışları dünya ticaretini tepe taklak edebilir.
İsterseniz Ömer Hayyam'a kulak verelim:
"Ya sırtımıza alıp taşıyoruz,
Ya ayağımızın altına alıp
Çiğniyoruz.
Öğrenemedik bir türlü
Yan yana yürümeyi?"
ABD'ye karşı yan yana gelip, safları sıklaştırmak işin en doğrusudur.
Dünyada taşların yerinden oynadığı, çatışmaların derinleştiği ve "nereye gidiyoruz" sorusunun sıkça sorulduğu bir dönemden geçiyoruz.
Özellikle Türkiye çok zorlu, sıkıntılı, yıpratıcı bir süreçten geçiyor. Yaşadığımız bunalımın boyutu, yoğunluğu ve derinliği çözümü de zorlaştırıyor.
Emperyalist projelerin peşine takılan, Büyük Ortadoğu Projesi'nde (BOP) eşbaşkan olarak görev alan, ABD adına taşeronluk yaparak komşu ülkeleri bölmeye, rejimlerini değiştirmeye kalkışan zihniyetin ağır bedelini ödüyor Türkiye. Bir papazın uğruna bize küsen ABD, bugüne kadar bize ödettirdiği onca faturayı da unutarak üstüne üstlük daha ağır faturaları burnumuza dayamaktadır. Sırtımızda taşıdığımız Amerika'yı şimdi yerden yere vuruyor, ayağımızın altına almak istiyoruz. Tek başımıza yetemeyiz. Bölgede yerimizi seçme zamanı gelip geçiyor.
Komşularımızla, bölge ülkeleriyle ittifak zorunluluğundayız. Cumhurbaşkanı yeni müttefikler edinmekten söz etti. "Yeni bir aşk arıyorum, haberin olsun" şarkısını hatırlarken, fantezi bir yana;
Yeniden Atatürk'ün bölge merkezli dış politikasını gündeme getirerek "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine sahip çıkmalıyız.
Uluslararası ilişkiler, dış politika, diplomasi, savunma, milli güvenlik, siyaset, strateji ve jeopolitikle birlikte yeniden Cumhuriyet Devrimi rotasına girilmelidir. Bu rotanın kerterizi MEM (Milli Ekonomi Modeli) ve amiral gemisinin süvarisi Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Nokta!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023