Bir ana, Anadolu analarından bir ana, bir zeytin ağacına öylesine sarılmış ki, askerden dönen oğlunu kucaklar gibi, gelin edip gönderdiği kızına yıllar sonra sarılır gibi.
Alnında oluşan çizgilerin yoğunluğu, Anadolu'nun çilekeş analarından biri olduğunu gösteriyor ve belli ki, yaşadığı bölge için zeytinin, zeytin ağacının vazgeçilmez olduğunu bizzat yaşayarak anlamış bir çilekeş ana.
Etrafta kesilmiş doğranmış, köklerinden sökülmüş yüzlerce zeytin ağacı ve becerikli bir berberin elinden çıkmışçasına tıraş edilmiş bir meydan ve her nasılsa meydanın tam orta yerinde ayakta kalmış olan zeytin ağacına sarılmış feryad eden bir çilekeş ana.
Anadolu bu ananın feryadına kulak vermeli, dikkat kesilmeli.
Anadolu, yıllar yılı bu anaların feryadlarına kulak vermediği için ve ne yazık ki uzun yıllardır küresel tefecilerin taşeronlarına götürüp oylarını verdiği için bugün samanı Gürcistan'dan, eti Sırbistan'dan, bütün hububat ürünlerini dışarıdan ithal ederken şimdi de zeytin yağını Fas'tan ithal etme hazırlığında.
Yazık ki ne yazık.
Bir zamanlar tarım ürünlerinde kendi kendine yeten ülkelerden biri olduğu halde bugün içinde bulunduğu hazin durumu, köylünün-çiftçinin tembelliğine bağlamak, beceriksizliği ile izah etmek en hafif ifadeyle ayıp değil midir?
Yerin dibine batasıca partizanlığınız zarar görmesin diye, hemen her konuda topu taca atmak, minder dışına kaçmak ahlaki midir?
Hani benim mor sümbüllü bağlarım, hani benim sürülerin otladığı dağlarım, hani benim canlı hayvan ihraç eden çağlarım, hani benim dış pazarlarda kapışılan yağlarım?
Bir mütefekkirin dediği gibi; "bir ülkenin ekilecek arazi olduğu halde, ekecek-biçecek insan gücü olduğu halde üretim kıtlığı varsa orada bir hinoğlu hinlik var demektir".
Uçsuz-bucaksız ovalarımız yaylalarımız var ama otlayan sürülerimiz yok, vahşi hayvanlar sürü halinde geziyorlar ara-sıra da yerleşim yerlerini ziyaret ediyorlar, şarıl şarıl çağlayan derelerimiz, çaylarımız ve akarsularımız var, bu suların suladığı yüz binlerce dönüm tarım arazilerimiz var ama, marketlerimizin raflarını ithal ürünler işgal etmiş durumda.
Diğer taraftan işsizler ordusu her geçen ay, her geçen yıl katlanarak artıyor.
Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, bu işte bir terslik yok mu Allah aşkına?
Dışarıdan zeytin yağı ithal edecek kadar hazin hale düşmüş bir ülkenin zeytinlikleri yok etmesi, yok ettirmesi hangi aklın, hangi mantığın ürünüdür?
Daha önce zeytin ağaçları ile dopdolu olan ve daha sonra tertemiz tıraş edilmiş bir arazinin tam ortasında her nasılsa ayakta kalmış bir zeytin ağacına, askerden dönen oğluna sarılır gibi, yıllarca hasret kaldığı kızına sarılır gibi sarılmış feryad eden bir Anadolu anası aslında her şeyi anlatıyor.
Görene.
Köre ne?
Alnında oluşan çizgilerin yoğunluğu, Anadolu'nun çilekeş analarından biri olduğunu gösteriyor ve belli ki, yaşadığı bölge için zeytinin, zeytin ağacının vazgeçilmez olduğunu bizzat yaşayarak anlamış bir çilekeş ana.
Etrafta kesilmiş doğranmış, köklerinden sökülmüş yüzlerce zeytin ağacı ve becerikli bir berberin elinden çıkmışçasına tıraş edilmiş bir meydan ve her nasılsa meydanın tam orta yerinde ayakta kalmış olan zeytin ağacına sarılmış feryad eden bir çilekeş ana.
Anadolu bu ananın feryadına kulak vermeli, dikkat kesilmeli.
Anadolu, yıllar yılı bu anaların feryadlarına kulak vermediği için ve ne yazık ki uzun yıllardır küresel tefecilerin taşeronlarına götürüp oylarını verdiği için bugün samanı Gürcistan'dan, eti Sırbistan'dan, bütün hububat ürünlerini dışarıdan ithal ederken şimdi de zeytin yağını Fas'tan ithal etme hazırlığında.
Yazık ki ne yazık.
Bir zamanlar tarım ürünlerinde kendi kendine yeten ülkelerden biri olduğu halde bugün içinde bulunduğu hazin durumu, köylünün-çiftçinin tembelliğine bağlamak, beceriksizliği ile izah etmek en hafif ifadeyle ayıp değil midir?
Yerin dibine batasıca partizanlığınız zarar görmesin diye, hemen her konuda topu taca atmak, minder dışına kaçmak ahlaki midir?
Hani benim mor sümbüllü bağlarım, hani benim sürülerin otladığı dağlarım, hani benim canlı hayvan ihraç eden çağlarım, hani benim dış pazarlarda kapışılan yağlarım?
Bir mütefekkirin dediği gibi; "bir ülkenin ekilecek arazi olduğu halde, ekecek-biçecek insan gücü olduğu halde üretim kıtlığı varsa orada bir hinoğlu hinlik var demektir".
Uçsuz-bucaksız ovalarımız yaylalarımız var ama otlayan sürülerimiz yok, vahşi hayvanlar sürü halinde geziyorlar ara-sıra da yerleşim yerlerini ziyaret ediyorlar, şarıl şarıl çağlayan derelerimiz, çaylarımız ve akarsularımız var, bu suların suladığı yüz binlerce dönüm tarım arazilerimiz var ama, marketlerimizin raflarını ithal ürünler işgal etmiş durumda.
Diğer taraftan işsizler ordusu her geçen ay, her geçen yıl katlanarak artıyor.
Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, bu işte bir terslik yok mu Allah aşkına?
Dışarıdan zeytin yağı ithal edecek kadar hazin hale düşmüş bir ülkenin zeytinlikleri yok etmesi, yok ettirmesi hangi aklın, hangi mantığın ürünüdür?
Daha önce zeytin ağaçları ile dopdolu olan ve daha sonra tertemiz tıraş edilmiş bir arazinin tam ortasında her nasılsa ayakta kalmış bir zeytin ağacına, askerden dönen oğluna sarılır gibi, yıllarca hasret kaldığı kızına sarılır gibi sarılmış feryad eden bir Anadolu anası aslında her şeyi anlatıyor.
Görene.
Köre ne?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024