Milletlerin kaderini ve milli politikalarını belirleyen coğrafyalarıdır. Coğrafyanın bu belirleyiciliğine, daha doğrusu dayatmasına ters hareket edenler, varlıklarını sürdürememişlerdir.
Bazı coğrafyalar çok önemli ve kilit konumdadır. Anadolu, bu coğrafyaların başında yer almaktadır. Onun içindir ki, Anadolu, küresel egemenlik kurmak isteyenlerin sürekli hedefi olmuştur.
Anadolu coğrafyasının dayattığı milli politika öz olarak şöyledir: Anadolu'da küçük ve zayıf devletler, birlik ve bütünlük oluşturamamış milletler ayakta kalamaz. Anadolu'nun külfeti yanında, nimeti zenginlik, refah, bağımsızlık ve küresel güç olmaktır.
Birinci Dünya Savaşı öncesi sömürgeci devletlerin hedefi, başta Anadolu olmak üzere, tüm İslâm coğrafyasıydı. Aynı devletlerin, 21. yüzyılda da hedefleri değişmedi, hedefleri fiili işgali gerçekleştirmektir. Sıcak bir çatışmayı göze alamadıkları için terör, isyan, ihtilâl, darbe, suikast, ekonomik ve siyasi saldırılarla, zayıflatma ve çökertme yöntemini uyguluyorlar.
Evet, Türkiye'ye karşı sıcak bir çatışmayı göze alamıyorlar. Çünkü tarihi tecrübeler gösteriyor ki, Türkiye'ye savaş açan devletler, ne kadar çok ve büyük olurlarsa olsunlar, ancak ve ancak Pirus zaferi kazanabilirler. Dahası Türkiye'ye savaş açanlar, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini kaybedeceklerini bilirler. Bu nedenlerden dolayı, Türkiye'ye karşı bölücü, yıkıcı ve hain terör örgütleri eliyle kirli bir savaş sürdürüyorlar.
Anadolu toprakları Yahudilik ve Hıristiyanlık için "Tanrı'nın üzerinde yürüdüğü topraklardır" ve "Tanrı İmparatorluğu" kurulmadan önce, o toprakların mutlaka işgal edilmesi gerekmektedir. Bu inancın ve hedefin en önemli aşaması, "Büyük Ortadoğu Projesi"nin hayata geçirilmesidir. Bir başka deyişle, Büyük Ortadoğu Projesi, Türkiye için bir tehdit ve işgal projesidir. Gerçek böyle iken, gel gör ki Türkiye, bu projenin eş başkanlığını üstlenmiştir. Bunu üstlenenler, ne yaparlarsa yapsınlar, tarih önünde mahkûm olmaktan kurtulamayacaklardır.
Terörle mücadele eden Türkiye, terör örgütlerinin arkasında Tanrı İmparatorluğu'nu hedefleyen devletleri görmezse, olaya yüzeysel yaklaşmış olur. Böyle yaklaşımlarla sonuç almak söyle dursun, bilmeyerek düşmana hizmet etmek bile söz konusu olabilir.
Daha açık olarak ifade edersek, ana hedefte Türkiye olmak kaydıyla İslâm coğrafyasına, Yahudi ve Hıristiyanlar, Eski Ahid'i temel alan kutsal bir savaş açmışlardır. Öyle ki, Körfez Savaşı'na "Çöl Fırtınası" ve Irak'ın işgaline "Şok ve Dehşet" adını bile Eski Ahid'den alıntılamışlardır.
Batılılar, "dış politika çıkarlar üzerinden yürütülür" sözünü, gerçek niyetlerini gizlemek ve Müslümanları aldatmak için sık sık söylüyorlar. Hâlbuki kendileri, tarih boyunca dış politikada dini esas almışlardır. Bu uygulama, günümüzde ziyadesiyle belirginleşmiş ve yaygınlaşmıştır. İngiliz Dışişleri Bakanlığı bir araştırmasının sonucunda şu tespiti yapmıştır: "Din her alanda, özellikle de diplomasi ve savaş hususlarında gün geçtikçe daha etkili hale gelmektedir." ABD Hava Kuvvetleri Akademisi'nin kilisesinde üniformasına haç takarak dua eden Binbaşı John Dider, şöyle demiştir: "Kendimi bir askerden çok, din adamı hissediyorum."
Büyük Ortadoğu Projesi'nin, dolayısıyla Tanrı İmparatorluğu'nun önünde en büyük engel görülen Türkiye, dış politikasını bu gerçeklere göre düzenlemek zorundadır. Böyle yapılırsa, ancak o zaman Türkiye'ye yönelik tehdit ve tehlikeler bertaraf edebilirler.
Bazı coğrafyalar çok önemli ve kilit konumdadır. Anadolu, bu coğrafyaların başında yer almaktadır. Onun içindir ki, Anadolu, küresel egemenlik kurmak isteyenlerin sürekli hedefi olmuştur.
Anadolu coğrafyasının dayattığı milli politika öz olarak şöyledir: Anadolu'da küçük ve zayıf devletler, birlik ve bütünlük oluşturamamış milletler ayakta kalamaz. Anadolu'nun külfeti yanında, nimeti zenginlik, refah, bağımsızlık ve küresel güç olmaktır.
Birinci Dünya Savaşı öncesi sömürgeci devletlerin hedefi, başta Anadolu olmak üzere, tüm İslâm coğrafyasıydı. Aynı devletlerin, 21. yüzyılda da hedefleri değişmedi, hedefleri fiili işgali gerçekleştirmektir. Sıcak bir çatışmayı göze alamadıkları için terör, isyan, ihtilâl, darbe, suikast, ekonomik ve siyasi saldırılarla, zayıflatma ve çökertme yöntemini uyguluyorlar.
Evet, Türkiye'ye karşı sıcak bir çatışmayı göze alamıyorlar. Çünkü tarihi tecrübeler gösteriyor ki, Türkiye'ye savaş açan devletler, ne kadar çok ve büyük olurlarsa olsunlar, ancak ve ancak Pirus zaferi kazanabilirler. Dahası Türkiye'ye savaş açanlar, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini kaybedeceklerini bilirler. Bu nedenlerden dolayı, Türkiye'ye karşı bölücü, yıkıcı ve hain terör örgütleri eliyle kirli bir savaş sürdürüyorlar.
Anadolu toprakları Yahudilik ve Hıristiyanlık için "Tanrı'nın üzerinde yürüdüğü topraklardır" ve "Tanrı İmparatorluğu" kurulmadan önce, o toprakların mutlaka işgal edilmesi gerekmektedir. Bu inancın ve hedefin en önemli aşaması, "Büyük Ortadoğu Projesi"nin hayata geçirilmesidir. Bir başka deyişle, Büyük Ortadoğu Projesi, Türkiye için bir tehdit ve işgal projesidir. Gerçek böyle iken, gel gör ki Türkiye, bu projenin eş başkanlığını üstlenmiştir. Bunu üstlenenler, ne yaparlarsa yapsınlar, tarih önünde mahkûm olmaktan kurtulamayacaklardır.
Terörle mücadele eden Türkiye, terör örgütlerinin arkasında Tanrı İmparatorluğu'nu hedefleyen devletleri görmezse, olaya yüzeysel yaklaşmış olur. Böyle yaklaşımlarla sonuç almak söyle dursun, bilmeyerek düşmana hizmet etmek bile söz konusu olabilir.
Daha açık olarak ifade edersek, ana hedefte Türkiye olmak kaydıyla İslâm coğrafyasına, Yahudi ve Hıristiyanlar, Eski Ahid'i temel alan kutsal bir savaş açmışlardır. Öyle ki, Körfez Savaşı'na "Çöl Fırtınası" ve Irak'ın işgaline "Şok ve Dehşet" adını bile Eski Ahid'den alıntılamışlardır.
Batılılar, "dış politika çıkarlar üzerinden yürütülür" sözünü, gerçek niyetlerini gizlemek ve Müslümanları aldatmak için sık sık söylüyorlar. Hâlbuki kendileri, tarih boyunca dış politikada dini esas almışlardır. Bu uygulama, günümüzde ziyadesiyle belirginleşmiş ve yaygınlaşmıştır. İngiliz Dışişleri Bakanlığı bir araştırmasının sonucunda şu tespiti yapmıştır: "Din her alanda, özellikle de diplomasi ve savaş hususlarında gün geçtikçe daha etkili hale gelmektedir." ABD Hava Kuvvetleri Akademisi'nin kilisesinde üniformasına haç takarak dua eden Binbaşı John Dider, şöyle demiştir: "Kendimi bir askerden çok, din adamı hissediyorum."
Büyük Ortadoğu Projesi'nin, dolayısıyla Tanrı İmparatorluğu'nun önünde en büyük engel görülen Türkiye, dış politikasını bu gerçeklere göre düzenlemek zorundadır. Böyle yapılırsa, ancak o zaman Türkiye'ye yönelik tehdit ve tehlikeler bertaraf edebilirler.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018