Annan Planı'nı Türk tarafının kabul etmemesi durumunda ne olur?
* Atina yönetimi tek taraflı psikolojik seferberlik başlatarak "Bakın! gördünüz işte,Türkler anlaşma istemiyor''diyerek kendilerini Birlik içerisinde daha mı sağlama alacaklar?
* AB'nin Genişleme'den Sorumlu Üyesi Verheugen " Hepiniz şahitsiniz, Ben o kadar da uyardım, haklılığım birkez daha doğrulanmış oldu, gelin almayalım'' mı diyecek?
* ABD Lideri Bush,çiftliğinden seslenerek: " Biz sizin üyeliğe dahil olabilmeniz için elimizden gelen tüm gayreti gösterdik; kusura bakmayın gerisini Avrupa'ya havale etmek zorundayız'' şeklinde bir beyanat mı verecek?
Belki sizler bu sonuçların tümüne, birkaçına ya da birine katılıyor olabilirsiniz..
Belki de; kendi kafanızdan alternatif seçenekler geçiriyorsunuz.
Pesimist ya da optimist tavır alıp almamak tamamen size bağlı.
Ya iyimser bakacaksınız ya da kötümser.
Ama subjektif değerlendirmeler mutlaka tercihlerinizi etkileyecek.
Türk idarecilerinin düştüğü hata da bu.
Kötümser bakmak, önyargıyla değerlendirmelerde bulunmak, ilerisini görememek ve reel düzlemde düşünememek.
Türkiye olarak Avrupa Birliği üyelik sürecini Kıbrıs'a indirgemiş durumdayız.Yanlışın nirengi noktası burası.
Meclisimiz kendi halkı için değil, Birlik mensubu ülkelerin öncelikleri için yasa çıkarıyor.
Demokratik açılımlarımız batıya endeksli gidiyor ve bizler Türkiye sevdasından ziyade Avrupa sevdayla yanıp tutuşuyoruz.
Aşık edilmişiz bir kere. Körü körüne aşk.
Sevmişiz. O istemese de biz nikahta kararlıyız.
Evliliğin akibeti ise meçhul.
Annan Planı ile AB üyeliği'ni birebir örtüştürmek yapılan önemli hatalardan biri.
Atina, Washington ve Londra patentli önümüze sunulan Annan Planı'nın Türkiye ve KKTC'ce tüm maddeleriyle kabul edilmesi halinde Ankara'nın AB üyesi olunacağının garantisi var mı?
AB parlamento ve komisyon başkanlarının beyanlarına göre: Yok.
Girişte verdiğimiz seçeneklere alternatif seçenekler aramak gerekmez mi?
* Türk tarafının Annan Planı'nı masaya yatırarak " Ben şu şu şu maddeleri istemiyorum...bu böyle olmalı, olmak zorunda, şu garantileri istiyorum" şeklinde başlatacağı pazarlıklarla top Atina'ya atılamaz mı.
İstemiyorlar sa; Biz de istemiyoruz.
* AB'nin kafasında soru işaretler bırakılabilir mi?
Dayatan onlar olduğuna göre bizim bazı önceliklerimize katlanmak zorundalar.
* ABD lideri Bush daha şimdiden Atina'ya ince ayar yapmaya başlamışken "ne şekilde olursa olsun''diyerek bizim plana balıklama atlamamız ne derece doğru olacaktır.
* AB Parlamento ve Komisyon başkanlarının gözünde Genişleme ve o'nun sorumlu üyesi karizmasını çizdirmiş olmayacak mı?
Belki sizler bu sonuçların tümüne, birkaçına ya da birine katılıyor olabilirsiniz..
Dış politika sürecinde yapmak kadar, uygulamak da ayrı bir meziyet gerektiriyor.
Eliniz ne kadar güçlüyse o kadar çok sözünüz geçecek.
Başkalarının kozuyla atacağınız bir hamle oyunu kaybetmeniz için bir başlangıç olabilecektir.
Ankara'nın enaz Annan kadar plana, planlara ihtiyacı var.
* Atina yönetimi tek taraflı psikolojik seferberlik başlatarak "Bakın! gördünüz işte,Türkler anlaşma istemiyor''diyerek kendilerini Birlik içerisinde daha mı sağlama alacaklar?
* AB'nin Genişleme'den Sorumlu Üyesi Verheugen " Hepiniz şahitsiniz, Ben o kadar da uyardım, haklılığım birkez daha doğrulanmış oldu, gelin almayalım'' mı diyecek?
* ABD Lideri Bush,çiftliğinden seslenerek: " Biz sizin üyeliğe dahil olabilmeniz için elimizden gelen tüm gayreti gösterdik; kusura bakmayın gerisini Avrupa'ya havale etmek zorundayız'' şeklinde bir beyanat mı verecek?
Belki sizler bu sonuçların tümüne, birkaçına ya da birine katılıyor olabilirsiniz..
Belki de; kendi kafanızdan alternatif seçenekler geçiriyorsunuz.
Pesimist ya da optimist tavır alıp almamak tamamen size bağlı.
Ya iyimser bakacaksınız ya da kötümser.
Ama subjektif değerlendirmeler mutlaka tercihlerinizi etkileyecek.
Türk idarecilerinin düştüğü hata da bu.
Kötümser bakmak, önyargıyla değerlendirmelerde bulunmak, ilerisini görememek ve reel düzlemde düşünememek.
Türkiye olarak Avrupa Birliği üyelik sürecini Kıbrıs'a indirgemiş durumdayız.Yanlışın nirengi noktası burası.
Meclisimiz kendi halkı için değil, Birlik mensubu ülkelerin öncelikleri için yasa çıkarıyor.
Demokratik açılımlarımız batıya endeksli gidiyor ve bizler Türkiye sevdasından ziyade Avrupa sevdayla yanıp tutuşuyoruz.
Aşık edilmişiz bir kere. Körü körüne aşk.
Sevmişiz. O istemese de biz nikahta kararlıyız.
Evliliğin akibeti ise meçhul.
Annan Planı ile AB üyeliği'ni birebir örtüştürmek yapılan önemli hatalardan biri.
Atina, Washington ve Londra patentli önümüze sunulan Annan Planı'nın Türkiye ve KKTC'ce tüm maddeleriyle kabul edilmesi halinde Ankara'nın AB üyesi olunacağının garantisi var mı?
AB parlamento ve komisyon başkanlarının beyanlarına göre: Yok.
Girişte verdiğimiz seçeneklere alternatif seçenekler aramak gerekmez mi?
* Türk tarafının Annan Planı'nı masaya yatırarak " Ben şu şu şu maddeleri istemiyorum...bu böyle olmalı, olmak zorunda, şu garantileri istiyorum" şeklinde başlatacağı pazarlıklarla top Atina'ya atılamaz mı.
İstemiyorlar sa; Biz de istemiyoruz.
* AB'nin kafasında soru işaretler bırakılabilir mi?
Dayatan onlar olduğuna göre bizim bazı önceliklerimize katlanmak zorundalar.
* ABD lideri Bush daha şimdiden Atina'ya ince ayar yapmaya başlamışken "ne şekilde olursa olsun''diyerek bizim plana balıklama atlamamız ne derece doğru olacaktır.
* AB Parlamento ve Komisyon başkanlarının gözünde Genişleme ve o'nun sorumlu üyesi karizmasını çizdirmiş olmayacak mı?
Belki sizler bu sonuçların tümüne, birkaçına ya da birine katılıyor olabilirsiniz..
Dış politika sürecinde yapmak kadar, uygulamak da ayrı bir meziyet gerektiriyor.
Eliniz ne kadar güçlüyse o kadar çok sözünüz geçecek.
Başkalarının kozuyla atacağınız bir hamle oyunu kaybetmeniz için bir başlangıç olabilecektir.
Ankara'nın enaz Annan kadar plana, planlara ihtiyacı var.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005