logo
25 NİSAN 2024

Artık vakit Kerbela -2-

'Bunlar, inandıktan sonra kâfir olan kimselerdir. Bu zalim kavim, Allah’ın rahmetinden uzak olsun'
17.08.2021 00:09:00
Artık vakit Kerbela -2-
Artık vakit Kerbela -2-
İmam Hüseyin (a.s.), kendisini katletmeye gelenleri son bir kez Hakk'a çağıran konuşmasından sonra hiç kimseden ses çıkmıyordu. Sonra onlara (Küfe'lilere) şöyle seslendi;
 
"Ey Şebes b. Rib'i! Ey Haccar b. Ebcer! Ey Kays b.Eş'as! Ey Yezid b. Hâris! "Meyveler olgunlaştı, etraf yemyeşil kesildi. Gelip, seni bekleyen hazır bir ordunun başına geçeceksin" diye, bana yazanlar siz değil miydiniz?"
 
Kays b. Eş'as; "Ne dediğini anlayamıyoruz. Ama amcanın oğlunun egemenliğini kabul et" dedi.
 
Hüseyin (a.s.); "Hayır, Allah'a and olsun, size, elimi alçaklar gibi vermeyeceğim ve köleler gibi de kaçmayacağım. Ey Allah'ın kulları! Beni taşlamanıza karşı sizin de, benim de Rabbim olan Allah'a sığındım. Hesap gününe inanmayan, bütün büyüklük taslayan zorbalardan benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a sığınıyorum!
 
… Şeytan, sizi sarıp kuşatmıştır. Böylelikle de size, Yüce Allah'ın zikrini unutturmuştur. Allah, sizi ve dileğinizi helak etsin. Biz, Allah'tanız ve şüphesiz O'na dönücüleriz" dedikten sonra "Bunlar, inandıktan sonra kâfir olan kimselerdir. Bu zalim kavim, Allah'ın rahmetinden uzak olsun" buyurdu. 
Bunun gibi İmam Hüseyin (a.s.) karşısında kanını dökmek için birbiri ile yarışan kalabalığa, yapacakları işin neticelerini defalarca anlattı. Ancak böyle bir imtihanda gerçekleri görebilmek ve anlatılandan ders çıkarabilmek de bir nasip işidir.
 
Rasulüllah'ın mübarek torunu İmam Hüseyin (a.s.) haklı davasından vazgeçmiyor ama savaşı başlatan taraf da olmak istemiyordu. Her zaman savunma pozisyonunda hareket etti. Hatta işin savaşa dönüşmeden neticelenmesi için de büyük mücadeleler verdi.
 
Özellikle yapılan son konuşmalara sinirlenen Ömer b. Sa'd daha fazla beklemeyerek yanındakilere, , "Şahit olun! İlk oku ben atıyorum" diyerek ilk oku çadırlara doğru fırlattı.
 
Ondan cesaret alan askerler de çadırlara ok atmaya başladılar. İmam Hüseyin (a.s.) ve ashabı artık cennetin kapılarının kendilerine aralandığını hissediyorlardı.
 
İmam Hüseyin (a.s.) Tasua gecesinde bahsettiği ölümü şimdi yine tarif ediyordu; "Ey yüce insanlar! …Allah'a and olsun ki, siz ile cennet ve cehennem arasında ancak ölüm köprüsü vardır. Bu köprü sizleri cennete, onları ise cehenneme götürür." 
 
İmam Hüseyin'in (a.s.) az olan ashabının verdiği mücadele öyle görülmeye değerdi ki, "o ashaptan biri, on kişi, yirmi kişi öldürmeden öldürülmüyordu."
 
Savaşın iyice kızıştığı bir anda ok taarruzunun altında cesaretinden, ümidinden ve Cenab-ı Hakka olan güveninden zerre yitirmeyen İmam Hüseyin (a.s.) ashabına şöyle seslendi:
 
"Yahudiler, Allah'a evlat isnat ettiklerinde Allah'ın gazabı, onların hakkında şiddetli oldu. Hıristiyanlar da, Allah'ı üçün üçüncüsü kıldıklarında, Allah'ın gazabı, onların hakkında da şiddetli oldu.
 
Mecusiler (ateşe tapanlar) de Allah'ı bırakıp güneşe, aya taptıklarında yine Allah'ın gazabı, onların hakkında şiddetli oldu. Başka bir kavim de kendi peygamberlerinin torununu öldürmeye karar alıp, ittifak ettiklerinde Allah'ın gazabı, onların hakkında da şiddetli oldu.
 
Allah'a and olsun, bilin ki ben, kendi kanımla boyanıp Allah'la mülakat edinceye kadar, onların isteklerinin hiçbirine müspet cevap vermeyeceğim."
 
Ve son olarak şunları buyurdu: "Acaba feryadımıza yetişip bize yardımda bulunacak bir kimse yok mudur? Acaba Resulüllah (s.a.v.)'in haremini (Ehl-i Beyt'ini) savunacak bir kişi yok mudur?" 
 
Bu konuşma ashap üzerinde büyük bir tesir yaptı. Kanlarını feda etmekten kaçınmayan bu erler, İmam'ın mübarek bedenine karşı kendilerini daha da iştiyakla siper etmeye başladılar.
 
Düşman saflarından ciddi kayıplar da verdiriyorlardı. Öyle ki, Ömer b. Sa'd'ın adamları, "tek tek savaşırsak onlar, bizi alt edecekler, onlara hep beraber saldırmalıyız," şeklinde karar aldılar.
 
Saldırılar o kadar yoğunlaşmıştı ki, savaş alanına çıkan her ashap, kısa bir süre sonra diğer kardeşlerinin gözleri önünde gülümseyerek şahadet şerbetini içiyordu. Başta kendisi olmak üzere kimsede üzüntü veya korku eseri kalmamıştı. Herkes en mutlu sona kanını, canını feda ederek kavuştuğunun farkındaydı.
 
"Selam olsun sana ey Resulüllah'ın (s.a.v.) torunu" diyerek, son kez selam veriyor, savaş meydanına girmek için izin istiyorlardı. İmam Hüseyin (a.s.), "Sana da selam olsun, biz de senin arkandan geliyoruz" şeklinde izin veriyordu.
 
Ve her izin verdiğinin ardından şu ayeti okuyordu: "Onlardan bazıları Allah ile yaptıkları ahide (Allah'ın yolunda şehit olmaya) sadakat gösterdiler, onlardan bazıları da beklemektedirler ve onlar ahitlerini hiçbir şeyle değiştirmediler." 
 
Hürr, Habib şehit edildikten sonra Züheyr ile birlikte düşmana saldırdı. Hürr'ün atını yaraladılar ve atından düştü. Kırktan fazla düşman askerini öldürdükten sonra düşmanın yoğun saldırısı karşısında dayanamayarak yere yığıldı.
 
İmam Hüseyin'in (a.s.) askerleri, onu can vermek üzere iken kendi çadırları yanına aldılar. İmam (a.s.) can vermekte olan Hürr'ün bedeninin yanına gelip, kana boyanmış bedenini görünce defalarca söylediği sözü bir defa daha tekrarladı: "Bunlar peygamberler ve peygamberlerin evlatlarını öldüren katiller gibidirler."
 
Daha sonra Hürr'ün başı ucunda oturarak, onun baş ve yüzündeki kan ve toprakları temizleyerek şöyle buyurdu: "Annenin adını koyduğu gibi gerçekten de hürsün sen. Hem bu dünyada, hem de ahirette."
Müminler, İmam Hüseyin için tek tek can vererek şahadet kervanına katılıyorlardı. Bu şahadet kervanında birde bayan Mümine vardı.
 
Abdullah b. Umeyr, eşi ve annesi ile beraber İmam Hüseyin'e (a.s.) yardım etmek maksadı ile Küfe'den gelmişlerdi. Abdullah, İmam Hüseyin'i (a.s.) korumak uğruna kahramanca savaşmış, süvarilerden bazılarını öldürdükten sonra sağ kolu ve ayağı kesilerek esir düşmüştü. Düşmanlar bedenini parça parça ederek kendisini şehit ettiler.


 
Çadırların içerisinde bulunan eşi, kılıçların omuzlar üstünde baş bırakmadığı can pazarına koşarak kocasının cansız bedeninin yanına oturdu. Kocasının başındaki ve yüzündeki kanları temizleyip şöyle dedi: "Cennet sana mübarek olsun. Cenneti sana bağışlayan Allah'tan, beni de, seninle orada beraber kılmasını istiyorum."
 
Bu sırada Şimr, Rüstem ismindeki kölesine, Abdullah'ın eşine saldırmasını emretti. Rüstem sopayla onun başını kırarak öldürdü. Böylece o kadının cansız bedeni, kocasının yanına düştü…
 
Öteki taraftan da Zübeyr bin Hassan, Kerbela sultanından izin istedi… Atının hafif rüzgar cilveleri ile yıldırım gibi atılarak düşman saflarını ağaçların yaprakları gibi titretti. Allah'a hamd ü senâdan ve zaferi için dua ettikten sonra ismini ve kimliğini bildirip, "Ey fitne ve fücur salan, ey alçak, ey gaddar fırka!" diye bağırdı… Sonra "Karşıma pehlivan isterim" dedi.
 
Irak ve Şam ehli, o namlı kişiden öyle bir korkuya kapılmıştı ki, şecaat meydanında atını dolandırmaya ve onun karşısına çıkmaya güçleri yetmedi.
 
Ömer b. Sa'd bu hâli görünce askerine siyaset gözü ile dedi ki: "Ey namertler! Bu ne ürkeklik ki sizi kaplıyor. Bu ne korku ki, sizden geliyor!"
 
Nasr adında biri ortaya çıktı. Zübeyr'in karşısında durdu. Kendi, kendisine öğünerek, ipe sapa gelmez sözler söyleyerek naralar savurdu. O da Zübeyr'e öğütte bulunarak dedi ki: "Ey yegâne gözü pek insan! Ey mert dövüşçü! Niçin inadı bırakmıyorsun? Yüceliğe erişip, akranın ve emsalin arasında ünlü olmuyorsun?"
 
Zübeyr şu cevabı verdi: "Ey bahtsız insan! Ben velilik bahçesinden dilek rüzgarını ele geçirmişimdir. Bana, Yezid'in dikenliğinde yetişen nedamet fidanı gerekmez. Çünkü ben bilirim ki, onun yaprakları dalalet gölgesi yayar, yemişi isyan lezzetindedir."
 
Zübeyr bir vuruşta onu da öldürdü. Askerin öncüsü olan yayaların saflarına daldı. Onları dağıttı, sonra yine ortaya geldi, "Savaşçı istiyorum" dedi. Sa'd oğlu, askerin saflarında güven duyduğu Hacerü'l-Ahcar'a seslendi: "Ey Şam ordusunun başbuğu! Senden başkası bu pehlivana karşı duramaz."
 
Hacerü'l-Ahcar, Zübeyr'in karşısına çıktı, tatlı bir sesle: "Ey Arap seçkini, ey yüce soylu baş süvari! Ben buraya muharebe için gelmedim. Nasihat için geldim. Ne yazık ki, senin gibi namlı bir kişi izzet ve güç sahibi iken âciz bir hâle düşmüş olsun! Ali oğlu Hüseyin bu anda mağluptur. Dünya saadeti Yezid'e erişmiştir. Yüksek himmet şunu icap ettirir ki, zilletin alçak yerinden kalk. Yüceliğin tepesine çık. İhaneti bırak, yüksek mertebeyi dile."
 
Zübeyr ona cevap verdi: "Ey izzete düşkün adam! Ebedî dünyada Âl-i Mustafa'nın yanında bulunmak gerekir. Onlardan başkasına hizmet günah ve yanlış bir harekettir."
 
Bu sözler üzerine Hasan oğlu Zübeyr hücuma geçti ve Hacerü'l Ahcar'a doğru yürüdü. O da geri geri kaçtı. Zübeyr arkasından yürüdü. Pusuya geldiler. Üç yüz Haricî namert pusudan çıktı. Şehsüvarı ortaya aldılar. Ok yağmuruna tuttular.
 
Zübeyr yaralı hâli ile elli savaşçı ile boğuştu. Onları öldürdü. En sonunda yaralarından akan kanlardan dolayı gücü kesildi. Hz. İmam Hüseyin (a.s.) onun bu hâlini gördü. Zübeyr'in vücudunda doksan tane yara vardı…
 
Hz. Hüseyin atından indi. Onun saadetli başını dizinin üzerine koydu. Zübeyr onun can bahşeden kokusundan yeni bir hayat buldu.
 
Hz. İmam Hüseyin (a.s.), "Ey şehitlik bahçesinin üstünde uçan kuş! Gönlünün sırrını aç, benimle konuş" dedi.
 
Zübeyr, "Ey Hüseyin (a.s.), benim için bir bardak şerbet hazırlanmıştır. Sabret, onu içtikten sonra konuşayım!" dedi.
 
Hz. Hüseyin (a.s.) ashab ve yakınlarına, "Bu şerbet cennet şerbetidir ki, Zübeyr'e sunulmuştur!" dedi. 
 
Ebu Semame, Hz. Ali (a.s.) ile beraber bütün savaşlarda yer almış cesaretli bir mümindi. Babası da, Hz. Ali'nin (a.s.) şahadetinden sonra Hz. Hasan'ın (a.s.) yanında yer almıştı.
 
Ebu Semame, İmam Hüseyin (a.s.) ile birlikte ok yağmuru altında öğle namazını kıldı. Çünkü Küfe ordusu, namaz için savaşa ara verilmesine izi vermemişlerdi.
 
Namazdan hemen sonra herkesten önce İmam'ın (a.s.) yanına gelip; "Ya Eba Abdullah! Canım sana feda olsun, ben şehit olan ashabına kavuşmaya karar verdim ve kendimi bir kenara çekip, ailen arasında yalnız kalıp öldürülmeni görmek istemiyorum" dedi.
 
İmam (a.s.); "Düşmana doğru ilerle, biz de yakında sana kavuşacağız" cevabını verdi.
 
Ebu Semame, düşman ordusuna saldırdı, onlarla savaştı, sonunda amcasının oğlu Kays bin Abdullah-i Saidî'nin eliyle şahadete erdi.
 
Bu sefer meydanda Hz. Berir vardı. Öyle savaşıyordu ki, düşman askerleri onun karşısında aczi kaldı ve içlerinde namlı olan Yezid b. Muakkıl'e kahramanlıklar atfederek, Hz. Berir'in karşısına çıkmaya ikna ettiler.
 
Aralarında geçen konuşmadan sonra Berir, ona şu teklifi yaptı; "Ey zalim! Gel seninle birlikte beddua edelim, yolunu şaşırmış kimselere belalar insin, diyelim." O melun bunu kabul etti. İki taraf da duaya başladı. "İlahi, hakkı üstün, batılı alt et" dediler.
 
Duaları bitince Yezid bin Muakkıl, Berir'e bir kılıç savurdu. Fakat isteğine ulaşamadı. Berir yıldırım saçan kılıcını, hak ile batılın mihenk taşı yaparak o namerde indirdi ve onu öldürdü. En sonunda Bahteri adında bir bahtsızın kılıç darbesi ile şahadet mertebesine ulaştı. Arkasından Habib bin Mezahir şahadete koştu.
 
Kerbela meydanı yiğitlerin şahadetine sahne oluyordu. Küfe'liler, İmam'ın (a.s) ve Ashabının namaz kılmalarına bile müsaade etmiyorlardı. Buna karşın İmam (a.s.) bir grup ashabı ile atılan okların altında namaza durdu. Bu esnada, Said bin  Abdullah ve Amr b. Kurza-i Ka'bi kendilerini, İmam (a.s.)'a siper ederek saf oldular. Ancak her ikisi de namaz biter bitmez yere yığıldılar.
 
Amr b. Kurza, ölmek üzere iken İmam (a.s.)'a şunu sordu: "Ey Resulüllah'ın (s.a.v.) torunu! Ben de vazifemi tamamen yaptım mı acaba?"
 
İmam (a.s.) ona şöyle cevap verdi: "Evet, sen de cennette benim önümde olacaksın." Dedi ve ekledi; "Ey Amr! Benim selamımı, Resulüllah'a (s.a.v.) ilet ve benim de, senin hemen ardından kendisine kavuşacağımı söyle." 
 
İmam (a.s.), ashabından bu iki kişinin şahadetinin ardından diğerlerine dönerek şöyle buyurdu: "Ey kerim insanlar! İşte cennetin kapıları (yüzünüze) açılmıştır. Nehirleri cari olup meyveleri yetişmiştir. Resulüllah (s.a.v.) ve Allah yolunun şehitleri, sizi bekliyorlar ve sizin gelişinizi birbirlerine müjdeliyorlar. Öyleyse, Allah'ın ve Resulü'nün (s.a.v.) dinini himaye edin. Resulüllah'ın (s.a.v.) haremini (Ehl-i Beyt'ini) müdafaa edin."
 
Müminler tek tek bu kutlu müjdeye koşuyordu ki, onlardan biri de Veheb Kelbi idi. Veheb o günlerde evlenmişti. Hanımına da gayet tutkundu. İşte bu şartlarda annesi ona dedi ki;
  
"Ey Oğul! Bugün kerem hazinesinin hazinedarı (Hz. Hüseyin), Kerbela çölünde şehitlik feyzinin sofrasının açmış, herkese seslenmiştir. Çalışıp, o sofradan nasip almak gerektir. Çoktan beri beklemekte olduğumuz saadetin doğuş zamanı gelmiştir… Yapılacak iyi iş Kerbela şahına bugün can verip, benim rızamı ve Allah'ın rızasını, onun rızasında meydana getirmektir. Bir zaman zahmet çekip ebedi saadet derecesine eriş."
 
Genç delikanlı Veheb Kelbî, annesinin öğüdünü kabul etti. Eşiyle vedalaşıp meydana atıldı. O lanetlilerden pek çoğunu öldürdü ve anasının yanına geldi; "Ey hayatımın meyvesinin fidanı! Benden razı oldun mu?" dedi.
 
O namuskâr ana, "Ey ciğerimin köşesi, razı oldum ama nimeti tamamlamak şehitlik derecesi ile olur" dedi.
 
Veheb bu sözleri kabul etti. Tekrar meydana döndü. Kahramanlığı ile ün salan Muhkem İbn-i Tufeyl'i öldürdü. En sonunda düşman askerlerinin hücumu ile şehit düştü. 
(Devam edecek… Geniş bilgi ve hikmetler için bknz. Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin eseri) H: Akın Aydın
 
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
Kınalı kuzular dedelerinin yolunda yürüdü
"Dedeciğim ben geldim"
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Vergi böyle toplanmaz
Eski Bakan Çelebi'den sert eleştiriler
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
Kınalı kuzular dedelerinin yolunda yürüdü
"Dedeciğim ben geldim"
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Vergi böyle toplanmaz
Eski Bakan Çelebi'den sert eleştiriler

Irak yönetimi PKK'yı 'yasaklı örgüt' ilan etti, Türkiye 'terör örgütü' ilan edilmesini istiyor

Milli Savunma Bakanlığı(MSB), PKK terör örgütünün Irak tarafından 'yasaklı örgüt' ilan edilmesi yönünde alınan kararı memnuniyetle karşıladıklarını, bu yöndeki tasavvurun terör örgütü ilanına doğru evrilmesini beklediklerini açıkladı.
25.04.2024 12:23:00
İhlas Haber Ajansı
Irak yönetimi PKK'yı 'yasaklı örgüt' ilan etti, Türkiye 'terör örgütü' ilan edilmesini istiyor
Irak yönetimi PKK'yı 'yasaklı örgüt' ilan etti, Türkiye 'terör örgütü' ilan edilmesini istiyor
Milli Savunma Bakanlığı tarafından basın bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Bakanlıkta gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Milli Savunma Bakanlığı Basın Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk, Millî Savunma Bakanlığı olarak düzenlenen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile Gazi Meclisin açılışının 104'üncü yıl dönümü kapsamında gerçekleşen etkinlikler hakkında bilgi verdi.


Aktürk, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in şehit ve gazilerin kıymetli çocukları ile 'Vatan Marşı'nı seslendiren TRT Çocuk Korosuyla Bakanlıkta bir araya geldiğini, komuta kademesi ile birlikte Ankara Ulus'taki Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinde düzenlenen törene ve Meclis'teki özel oturum ile resepsiyona katıldığını hatırlattı. Aktürk, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve TBMM açılışının 104'üncü yıl dönümü kapsamında 23 Deniz Kuvvetler tarafından 23 gemi ile 23 liman ziyareti gerçekleştirildiğini, Çanakkale'de SOLOTÜRK, Antalya'da Türk Yıldızları Akrobasi Timi gösterisinin yanı sıra Düzce'de 3 uçak ile muharip uçak geçişi yapıldığını belirtti. Aktürk, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile Gazi Meclisin açılışının 104'üncü yıl dönümünü bir kez daha kutladı. Aktürk, Çanakkale Kara Muharebeleri'nin 109'uncu yıl dönümünde Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Çanakkale'yi geçilmez kılan kahramanlar ile tüm şehit ve gazileri rahmet, minnet ve saygıyla anarken Çanakkale Kara Muharebeleri'nin yıl dönümü ve 57'nci Alay Vefa Yürüyüşü Etkinliği kapsamında, 24-25 Nisan'da SOLOTÜRK tarafından Çanakkale'de (Şehitler Abidesi) gösteri uçuşları icra edildiğini vurguladı.

Terörle mücadele harekâtı

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, terörle mücadelesini; sahanın gerekliliğine uygun, alışılmadık ve öngörülemez düzeyde, artan bir etki ve yoğun bir baskıyla sürdürdüğünün altını çizen Aktürk, 'Bu kapsamda Irak ve Suriye'nin kuzeyi dâhil; Son bir haftada 54, 1 Ocak 2024'ten bugüne kadar ise 360'ı Irak'ın, 442'si Suriye'nin kuzeyinde olmak üzere 802 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Kararlı operasyonlarımız sonucu Irak'ın kuzeyindeki barınma alanlarından kaçan 2 PKK'lı terörist daha 21 Nisan'da Habur'daki Hudut Karakolumuza teslim olmuştur' ifadelerini kullandı.

Hudut güvenliği

Aktürk, birliklerin imkân ve kabiliyetlerinin sürekli olarak geliştirildiği, dünya standartlarında ve teknoloji yoğunluklu sistemlerle korunan hudutlarda son bir haftada yasa dışı yollarla geçmeye çalışan 6'sı terör örgütü mensubu olmak üzere 284 şahıs yakalanmış, 2 bin 291 şahıs ise hududu geçemeden engellendiğini böylelikle, 01 Ocak'tan bugüne kadar hudutlardan yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken yakalananların sayısı 2 bin 769'a, hududu geçemeden engellenen kişi sayısı da 48 bin 596'ya yükseldiğini açıkladı.
Aktürk, Milli Savunma Bakanı Güler'in 22 Nisan'da Sayın Cumhurbaşkanımızın Irak ziyaretine refakat ettiğini, 24 Nisan'da Vietnam Savunma Sanayi Başkanı'nı kabul ettiğini, aynı gün Avustralya Savunma Bakanı ile Gelibolu/Çanakkale'de savunma ve güvenlik konularının ele alındığı bir görüşme yaptığını belirtti.

Aktürk, Milli Savunma Bakanı Güler'in dün ve bugün de resmî ziyaret kapsamında bulunduğu Romanya'da mevkidaşıyla ikili ve askerî ilişkiler başta olmak üzere NATO ve bölgesel güvenlik konularında görüşmeler gerçekleştireceğini ifade etti.

Aktürk, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak'ın 18-19 Nisan'da Pakistan'a resmî ziyaret gerçekleştirdiğini ikili ve heyetler arası görüşmeler gerçekleştirerek Savunma Bakanı tarafından kabul edildiğini ve iki ülke ilişkileri ile silahlı kuvvetler arasındaki iş birliğine sağladığı katkılardan dolayı Pakistan Cumhurbaşkanı tarafından kendisine 'Pakistan İmtiyaz Nişanı' tevdi edildiğini vurguladı.

Bölgesel ve küresel barış ve istikrara katkılar, ikili ilişkiler

Türk Silahlı Kuvvetler; ikili ilişkiler ve uluslararası misyonlar çerçevesinde birçok coğrafyada başarıyla görev yapmakta; bölgesel ve küresel barış ve istikrara önemli katkılar sunduğunu ifade eden Aktürk, 'Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gerçekleştirilen Irak ziyaretinde; 'Askerî Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırası' ve 'Askerî Sağlık Alanında Eğitim ve İş Birliği Protokolü' imzalanmıştır. Anlaşmaların imzalanmasıyla askerî eğitim iş birliği faaliyet alanlarının genişleyeceğini ve askerî ilişkilerimizin daha ileri seviyeye taşınacağını değerlendiriyoruz. Ayrıca, ziyaret esnasında akdedilen 'Stratejik Çerçeve Hakkında Mutabakat Zaptı' ile ülkelerimizin, kalıcı hâle gelecek iş birliği vesilesiyle terörle mücadele konusunda daha sağlam zeminde ilerlemesini amaçlıyoruz. PKK terör örgütünün Irak tarafından 'yasaklı örgüt' ilan edilmesi yönünde alınan kararı memnuniyetle karşılıyor, bu yöndeki tasavvurun 'terör örgütü' ilanına doğru evrilmesini bekliyoruz' ifadelerini kullandı.

Türkiye ile Yunanistan heyetleri arasında Güven Artırıcı Önlemler Toplantısı

22 Nisan'da Atina'da gerçekleştirildiğini ifade eden Aktürk, 'Olumlu bir havada geçen toplantıda; 2024 yılı boyunca daha önce mutabık kalınan Güven Artırıcı Önlemler ile 2025 yılı uygulama planında yer alacak faaliyetler ele alınmış, bir sonraki toplantının Türkiye'de icra edilmesi konusunda karara varılmıştır' dedi.

İsrail'in Gazze'ye yönelik başlattığı saldırılar karşısında Türkiye'nin önceliğinin saldırıların durdurulması ve bölgesel barış adına kalıcı ateşkesin bir an önce tesis edilmesi olduğunun vurgulayan Aktürk, 'Masum Filistinlilerin özellikle çocukların öldürülmesinin ve yerlerinden edilmesinin hiçbir bahanesi olamaz. Hem bölge ülkeleri hem de uluslararası toplum yaşanan bu vahşet karşısında seslerini yükseltmeli, bu haksızlık ve hukuksuzluğun tüm dünyaya da yansıyabileceğini unutmamalıdır' şeklinde konuştu.

Aktürk, sözde Ermeni soykırımı olarak çarpıtılan olaylarda Ermeniler tarafından katledilen savunmasız ve masum Türkleri bir kez daha rahmetle andıklarının altını çizdi.

Eğitim-tatbikat faaliyetleri / uluslararası görevler

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, hâlihazırda yürüttüğü tüm operasyonları ve görevleri ile eş zamanlı olarak eğitim ve tatbikat faaliyetlerini de aralıksız sürdürdüğünü aktaran Aktürk, 'Bu kapsamda; Fransa'da Mayın Harekâtına yönelik düzenlenen OLIVES NOIRES-2024 ile Romanya ev sahipliğinde Batı Karadeniz'de Temel Deniz Harekâtına yönelik icra edilen SEA SHIELD-2024 tatbikatlarına katılım sağlanmıştır. Birleşik Arap Emirlikleri'nde DESERT FLAG-9/2024, Estonya'da LOCKED SHİELDS (Kilitli Kalkan) -24, Cezayir'de Tehlike Altındaki Yolcu Gemisine Yardım-2024, Aksaz/Muğla'da KURTARAN-2024 tatbikatları ile, Millî Anadolu Kartalı Eğitimi icra edilmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin planlı en büyük tatbikatlarından olan EFES-2024'ün Bilgisayar Destekli Komuta Yeri Safhası bugün (25 Nisan) başlamış olup 08 Mayıs'a kadar devam edecektir. Söz konusu tatbikatın Fiilî Atışlı Safhası ise 09-30 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecektir. Şu ana kadar 49 ülkeden bin 567 personelin katılacağı bildirilen tatbikat son yılların en geniş katılımlı EFES tatbikatı olacaktır. 26 Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında NATO'nun Artırılmış Teyakkuz Faaliyetleri kapsamında Arnavutluk'ta NEPTUNE STRIKE 24.1 faaliyeti ile 29 Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında ise Mayın Harekâtına yönelik eğitimler kapsamında İspanya'da SPANISH MINEX-2024 tatbikatları icra edilecektir. NEPTUNE STRIKE faaliyetinin 26-30 Nisan arasındaki bölümüne TCG Anadolu'nun liderliğinde Anadolu Görev Grubu ile ilk defa katılım sağlanacaktır. İspanya Deniz Kuvvetlerine ait BLAS DE LEZO gemisi İzmir'e, JUAN CARLOS gemisi İstanbul'a, Bangladeş Deniz Kuvvetlerine ait SANGRAM gemisi Mersin'e, Almanya Deniz Kuvvetlerine ait GROMITZ gemisi de Aksaz'a liman ziyareti gerçekleştirmiştir' şeklinde konuştu.

Aktürk, Türkiye-Japonya arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 100'üncü, ERTUĞRUL fırkateyninin Japonya seyrinin 134'üncü yıl dönümü kapsamında, 20 ülke 24 liman ziyareti gerçekleştirecek olan TCG KINALIADA korvetinin, Cidde ve Cibuti'nin ardından 23 Nisan'da Mogadişu/Somali'ye ulaştığını belirtti.

Somali'de liman ziyareti yapan TCG KINALIADA korvetinin, Somali Cumhurbaşkanı tarafından ziyaret edildiğini bildiren Aktürk, Gemimizi bizzat ziyaret ederek onurlandıran Somali Cumhurbaşkanı, konuşmasında iki ülke arasındaki dostluk, kardeşlik ve stratejik ortaklığa vurgu yapmıştır. Bu vesileyle Somali'de güvenlik ve istikrarın sağlanmasına yönelik eğitim, danışmanlık ve destek faaliyetlerimizin artarak devam edeceğini bir kez daha vurguluyoruz. KINALIADA korvetimiz bugün bir sonraki liman olan Maldivler'e doğru seyre başlayacak ve Japonya'ya intikaline devam edecektir' açıklamalarında bulundu.

Aktürk, NATO Müşterek Hava ve Deniz Komutanlıkları iş birliği kapsamında; Muharebe Görev Kuvveti tarafından 22 Nisan'da Doğu Akdeniz'de icra edilen Hava Savunma Eğitimine 4 adet F-16 uçağımız ile katılım sağlandığını dile getirdi.

Aktürk, Yarın Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde SOLOTÜRK pilotlarının, 27 Nisan'da ise Yeşilköy/İstanbul'da bulunan Hava Kuvvetleri Müzesinde Türk Yıldızlarının söyleşi ve imza etkinlikleri yapılacağını söz konusu etkinliklere tüm halkın davetli olduğunu söyledi.

Savunma Sanayi, envantere giren yeni silah sistemleri

Aktürk, Cumhurbaşkanı Erdoğan, liderliğinde geliştirilen yerli, millî ve modern teknolojiyi haiz savunma sanayisi ürünleri ile Türk Silahlı Kuvvetlerimizin etkinlik ve caydırıcılığı daha da arttırdığını kaydetti. Aktürk, Kara Kuvvetleri Komutanlığınca muhtelif miktarda Taşınabilir Elektronik Taarruz Sisteminin (MİLKAR) muayene ve kabul faaliyeti tamamlandığını açıkladı.

Öğrenci ve personel temini faaliyetleri

Personel ve askerî öğrenci alım/temin faaliyetlerinin de planlandığı şekilde devam ettiğini belirten Aktürk, '03 Nisan'da başlayan '2024 Yılı Millî Savunma Üniversitesi Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksekokulları Askerî Öğrenci Aday Tercih İşlemleri' 10 Mayıs'a kadar, 24 Nisan'da başlayan '2024 yılı Millî Savunma Bakanlığına Açıktan İşçi Temini' başvuruları ise 29 Nisan'a kadar devam edecektir. Sonuç olarak dünyanın en güçlü ordularından biri olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, asil milletimizin sevgisi ve güveninden aldığı ilhamla üstlenmiş olduğu tüm görevleri başarıyla yerine getirmeye, başta yakın coğrafyamız olmak üzere küresel güvenlik, barış ve istikrarın tesisine yönelik faaliyetlerine artan bir gayretle devam edecektir' şeklinde konuştu.

Çorlu tren kazası davasında karar çıktı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davada 9 sanığa 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında hapis cezası verildi
25.04.2024 12:03:00 / Güncelleme: 25.04.2024 12:38:25
AA
Çorlu tren kazası davasında karar çıktı
Çorlu tren kazası davasında karar çıktı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin yargılanan 13 sanıktan 9'una, 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezaları verildi.

Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda görülen davanın 20. duruşması yapıldı.

Duruşmaya tutuksuz sanıklar dönemin Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım, dönemin Demir Yolu Bakım Müdürü Turgut Kurt, hat bakım onarım memuru Celaleddin Çabuk, TCDD Üst Yapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Levent Kaytan, dönemin Altyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras, yol kontrolörü Burhan Ortancıl, dönemin Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, dönemin Bakım Servis Alanlarından Sorumlu Müdür Yardımcısı Levent Meriçli, dönemin TCDD 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan, mühendisler Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya, kazada ölenlerin yakınları ve yaralananlar ile tarafların avukatları katıldı.

Duruşma, mahkemeye sunulan belgelerin okunmasıyla başladı.

Daha sonra karar öncesi sanıklara son sözleri soruldu.

Sanıklardan Karasu ek iddianame ve mütalaa da görevini yapanın cezalandırılmak istendiğini ileri sürerek "Halkalı'dan Kapıkule'ye kadar olan hatla ilgili uyarıları ve denetimi yazışmalar ile bildirmiştim. Görevimi yerine getirdim. Beraatımı talep ediyorum." dedi.

Diğer sanıklar da suçsuz olduklarını ileri sürerek beraatlarını talep etti.

Mahkeme heyeti verdiği kısa aranın ardından açıkladığı kararda "Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan Karasu'ya 17 yıl 6 ay, Kurt'a 16 yıl 3 ay, Aslan'a 15 yıl, Polat'a 13 yıl 9 ay, Önder'e 10 yıl,  Meriçli, Parlak ve Başkaya'ya 9 yıl 2'şer ay, Aras'a ise 8 yıl 4 ay hapis verdi.

Heyet, sanıklardan Kaytan, Ortancıl, Yıldırım ve Çubuk'un ise beraat etmesine hükmetti.

Mahkeme ayrıca sanıklardan Aslan, Karasu, Kurt ve Polat'ın hükümle birlikte tutuklanmasına karar verdi.

Tekirdağ'daki tren kazası

Uzunköprü-İstanbul seferini yapan yolcu treninin 8 Temmuz 2018'de Çorlu yakınlarında vagonlarından bazılarının devrilmesi sonucu 25 kişi yaşamını yitirmiş, 340 kişi yaralanmıştı.
Davanın iddianamesinde "kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu" bulundukları gerekçesiyle sanıklar Turgut Kurt, Özkan Polat, Çetin Yıldırım ve Celaleddin Çabuk'un "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.
 
Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan bilirkişi raporları ve değerlendirme neticesinde 9 Eylül 2022'de soruşturmanın genişletilmesine karar verilmiş, bu kapsamda aynı suçtan Nihat Aslan, Levent Meriçli, Mümin Karasu, Levent Kaytan, Nizamettin Aras, Burhan Ortancıl, Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya hakkında Çorlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı.
 
Dava kapsamında söz konusu dönem TCDD 1. Bölge Müdürlüğü'nde Bakım Servis Müdürü olan Mümin Karasu 10 Ekim 2022'de tutuklanmış, tutukluluğuna yapılan itiraz üzerine Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesince 25 Kasım 2022'de hakkında yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliye edilmişti.
 
Davanın 17'nci duruşmasında Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki son görüşünde, tutuksuz 13 sanığın tamamının "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan cezalandırılmasını, Karasu, Kurt ve Polat'ın üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suç için öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacak olmasından tutuklanmalarını istemişti.

Çorlu tren kazası duruşması başladı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının duruşması başladı.
25.04.2024 10:49:00
İhlas Haber Ajansı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 2018'de 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davanın duruşması başladı.

Kazada hayatını kaybeden vatandaşların yakınları şehirde yürüyüş yaparak duruşmanın görüleceği Çorlu Halk Eğitim Merkezindeki mahkeme salonuna giriş yaptı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'de duruşmayı takip ediyor.

Saçlarına kına yakılıp asker çorbası içen izciler, 57. Alay'ın 109 yıl önceki yolunda

Türkiye İzcilik Federasyonu tarafından düzenlenen 57. Alay Şehitlerini Anma Milli Bilinç Kampı kapsamında saçlarına kına yakılan ve asker çorbası içen 2 bin 500 izci, 57. Alay'ın 109 yıl önce yürüdüğü yolda atalarını andı.
25.04.2024 08:06:00 / Güncelleme: 25.04.2024 08:12:21
Anadolu Ajansı
Saçlarına kına yakılıp asker çorbası içen izciler, 57. Alay'ın 109 yıl önceki yolunda
Saçlarına kına yakılıp asker çorbası içen izciler, 57. Alay'ın 109 yıl önceki yolunda

Tarihi Gelibolu Yarımadası'nda bulunan Eceabat ilçesi sınırlarındaki Kocadere Kamp Alanı'na 22 Nisan'da gelen izciler burada, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kızılay ve Kuveyt Türk destekleriyle kurdukları çadırlarda kaldı.

Gençlere kampta Çanakkale Savaşları ve 57. Alay'ın kahramanlıklarıyla ilgili tarihi bilgiler verildi.

Türkiye'nin 60 ilinden gelen 2 bin 500 izci ve izci lideri, 57. Alay'ın karargah olarak kullandığı alanda sabah ezanıyla birlikte uyanıp yürüyüş hazırlıklarına başladı.

Asker çorbası ve hamur kızartmalarını alıp kahvaltı yapan gençlerin saçlarına burada kına yakıldı.

Mehter eşliğinde Türk bayraklarıyla yola çıkan izciler ardından Conkbayırı'na ulaşıp yürüyüşü tamamlayacak.

Rota kapsamında 57. Alayın 109 yıl önce ilerlediği yollarda savaşın yaşandığı cephelerde ziyaret edilecek.

 "Dedeciğim ben geldim" diyerek yola çıkıyoruz"

Türkiye İzcilik Federasyonu Başkanı Hasan Dinçer Subaşı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kampın bu yıl 21. kez düzenlendiğin söyledi.

Yürüyüşe 2 bin 500 izcinin katıldığını anlatan Subaşı, "57. Alay'ın ihtiyat birliği olarak karargah kurduğu noktada ve aynı bu şekilde 109 yıl önce yürüyüşe başladığı noktadayız. Sabah namazı saati silah sesleri ve ezan sesleri içinde izcilerimiz çadırlarından kalkıyorlar. Asker çorbası içip hamur kızartması yiyerek dedelerinin yürüdüğü yolda aynı şekilde Conkbayırı'na yürüyorlar. Büyük bir gururla 57. Alay topraklarında 57. Alay'ın izinde 'dedeciğim ben geldim' diyerek yola çıkıyoruz." ifadesini kullandı.

Subaşı, 57. Alay Milli Bilinç Kampı'na 60 ilden katılım sağlandığını aktararak "Yola çıkmadan önce sadece asker çorbası ve hamur kızartması yeme faaliyeti yapmıyoruz. Tüm izcilerimizin saçları aynı Kınalı Hasan gibi yola çıkmadan önce kınalanıyor, ellerinde Türk bayraklarıyla mehter eşliğinde yürüyüşümüzü gerçekleştiriyoruz." diye konuştu.

Yürüyüşe İstanbul'dan katılan Ahsen Bera Ünal da kampta yer aldığı için çok mutlu olduğunu söyledi.

Manisa'dan gelen Sinem Tüm ise önemli bir atmosferi teneffüs ettiklerini dile getirdi.

Yağmur Kayatepe de kahraman 57. Alay'da görevli askerlerin yürüdüğü yoldan yürüyebilme fırsatı bulduğu için gururlu olduğunu kaydetti. 

logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.