Erzurum'da aşıklarla ve aşıksever dostlarla farklı bir sonbahar gecesi yaşadık.
Vahdettin Işıldak Bey'in başkanlığında çalışmalarını sürdüren Aşıklar Kültür ve Dayanışma Derneği, dinleyenlerin unutamayacakları güzel bir geceye daha imzasını attı.
"Geçmiş Aşıklarımızı Anma ve Cumhuriyetimizin 80. yılı" adı altında tertiplenen gecede, aşıklık geleneğini ısrarla sürdürmeye çalışan genç aşıklar, hem kendi eserlerini hem de "usta malı" dediğimiz şaheserleri seslendirdiler.
Geceye katılan aşıkların en yaşlısı dolayısıyla en tecrübelisi ve gecenin yıldızı Tortumlu Aşık Mustafa Ruhani idi. Ruhani, ilerlemiş yaşına rağmen gayet dinç, enerji dolu idi ve elli yıl önceki şiirlerinden belki elli yıl önceki sesi ve coşkusu ile örnekler verdi.
Aşık Ruhani'nin yaşı yetmişi aştı ve altmış yıldır gözleri dünyaya kapalı, fakat eserlerini incelediğiniz zaman gözleri açık bir tarih profesöründen tarihi olaylara daha duyarlı, bir edebiyat, bir coğrafya, bir dini ilimler profesöründen o alanlarda daha duyarlı, daha dikkatli olduğunu görüyoruz.
Genel olarak ülkemizde özel olarak da bölgemizde hasseten güzel Erzurum'da cirit atan misyonerler, milli ve dini bütünlüğümüzü tehdit eder boyutlara ulaşan misyonerlik karşısında, makam-mansıp sevdası ile sus-pus oturan nice ilim adamının, bilimadamının yanında sazının teline vuran, üstelik kesik parmakları ile bunu yapan ve görmeyen gözleri ile şöyle haykıran Aşık Ruhani'nin hakkıdır asıl profesörlük:
Gelmesin benim baharım
Gülüm hakkı söylemezse
Esmesin dahi rüzgarım
Yelim hakkı söylemezse
Solsun benim nevraklarım
Pul pul olsun dudaklarım
Tutmaz olsun parmaklarım
Elim hakkı söylemezse
Aksın gözyaşım yürüsün
Sarsın ovayı bürüsün
Kökünden kopsun çürüsün
Kolum hakkı söylemezse
Haktır hakkı seven canlar
Sözü arif olan anlar
Yesin yılanlar çıyanlar
Dilim hakkı söylemezse
Aşık Ruhani seslensin
Eğer deliyse uslansın
Kalsın köşede paslansın
Telim hakkı söylemezse.
Aşık Reyhani'nin meşhur "Erzurum'lu gelin düştü aklıma/Çıkıp yollarıma bakarım ah ah" deyişini Ayhan Kırbaş'ın yanık sesinden dinledik. Ahmet Rahmanioğlu, babası merhum Ali Rahmani'nin eserlerinden okudu. Aşık Tahsin duygulu sesi ile dinleyenleri duygulandırdı. Mihrali Çelik, Ali Çelik, Mevlüt Mertoğlu, Servet Ezgili, Savaş Edebi, Hüsameddin Kara sesleri ile sazları ile programa renk katan sanatçılar ve genç aşıklardı. Ertuğrul Ataç'ın yine Ruhani Baba'dan okuduğu "Kızıl kına ak ellerde/ Sürme de kaşta güzeldir/ Hakkın kemalı dillerde/ Akıl başta güzeldir/ Hor bakmayın ihtiyara/ Herkes olur vara vara/ Şerefli olduktan sonra/ Hayat her yaşta güzeldir" dörtlükleri dinleyenleri mestetti.
Programa damgasını vuran ikili ise; Sıtkı Eminoğlu ile Ebubekir Zamani oldu. Gerek okudukları eserler ile gerekse yaptıkları karşılaşmalar ile salonda büyük alkış topladılar. Eminoğlu'nun gür sesi ile okuduğu; "Aklıma gelmezdi gurbete gitmek/ Seninle gidenler geldi, gelmedin" mısralarına bir de "elin oğlu, zalim oğlu" nakaratını eklemesi ayrı bir duygu seli katıyordu şiire. Bürokrasiden ve üniversite muhitinden de yoğun katılımın olduğu gecede, üniversite hocalarından Ali Kafkasyalı'nın okuduğu Aşık Kurbani'ye ait şiirin son dörtlüğü de enteresan:
"Kurbaniyem ermemişem/ Yar kasrına girmemişem/ Böyle cellat görmemişem/ Aldı canım güle güle..."
Vahdettin Işıldak Bey'in başkanlığında çalışmalarını sürdüren Aşıklar Kültür ve Dayanışma Derneği, dinleyenlerin unutamayacakları güzel bir geceye daha imzasını attı.
"Geçmiş Aşıklarımızı Anma ve Cumhuriyetimizin 80. yılı" adı altında tertiplenen gecede, aşıklık geleneğini ısrarla sürdürmeye çalışan genç aşıklar, hem kendi eserlerini hem de "usta malı" dediğimiz şaheserleri seslendirdiler.
Geceye katılan aşıkların en yaşlısı dolayısıyla en tecrübelisi ve gecenin yıldızı Tortumlu Aşık Mustafa Ruhani idi. Ruhani, ilerlemiş yaşına rağmen gayet dinç, enerji dolu idi ve elli yıl önceki şiirlerinden belki elli yıl önceki sesi ve coşkusu ile örnekler verdi.
Aşık Ruhani'nin yaşı yetmişi aştı ve altmış yıldır gözleri dünyaya kapalı, fakat eserlerini incelediğiniz zaman gözleri açık bir tarih profesöründen tarihi olaylara daha duyarlı, bir edebiyat, bir coğrafya, bir dini ilimler profesöründen o alanlarda daha duyarlı, daha dikkatli olduğunu görüyoruz.
Genel olarak ülkemizde özel olarak da bölgemizde hasseten güzel Erzurum'da cirit atan misyonerler, milli ve dini bütünlüğümüzü tehdit eder boyutlara ulaşan misyonerlik karşısında, makam-mansıp sevdası ile sus-pus oturan nice ilim adamının, bilimadamının yanında sazının teline vuran, üstelik kesik parmakları ile bunu yapan ve görmeyen gözleri ile şöyle haykıran Aşık Ruhani'nin hakkıdır asıl profesörlük:
Gelmesin benim baharım
Gülüm hakkı söylemezse
Esmesin dahi rüzgarım
Yelim hakkı söylemezse
Solsun benim nevraklarım
Pul pul olsun dudaklarım
Tutmaz olsun parmaklarım
Elim hakkı söylemezse
Aksın gözyaşım yürüsün
Sarsın ovayı bürüsün
Kökünden kopsun çürüsün
Kolum hakkı söylemezse
Haktır hakkı seven canlar
Sözü arif olan anlar
Yesin yılanlar çıyanlar
Dilim hakkı söylemezse
Aşık Ruhani seslensin
Eğer deliyse uslansın
Kalsın köşede paslansın
Telim hakkı söylemezse.
Aşık Reyhani'nin meşhur "Erzurum'lu gelin düştü aklıma/Çıkıp yollarıma bakarım ah ah" deyişini Ayhan Kırbaş'ın yanık sesinden dinledik. Ahmet Rahmanioğlu, babası merhum Ali Rahmani'nin eserlerinden okudu. Aşık Tahsin duygulu sesi ile dinleyenleri duygulandırdı. Mihrali Çelik, Ali Çelik, Mevlüt Mertoğlu, Servet Ezgili, Savaş Edebi, Hüsameddin Kara sesleri ile sazları ile programa renk katan sanatçılar ve genç aşıklardı. Ertuğrul Ataç'ın yine Ruhani Baba'dan okuduğu "Kızıl kına ak ellerde/ Sürme de kaşta güzeldir/ Hakkın kemalı dillerde/ Akıl başta güzeldir/ Hor bakmayın ihtiyara/ Herkes olur vara vara/ Şerefli olduktan sonra/ Hayat her yaşta güzeldir" dörtlükleri dinleyenleri mestetti.
Programa damgasını vuran ikili ise; Sıtkı Eminoğlu ile Ebubekir Zamani oldu. Gerek okudukları eserler ile gerekse yaptıkları karşılaşmalar ile salonda büyük alkış topladılar. Eminoğlu'nun gür sesi ile okuduğu; "Aklıma gelmezdi gurbete gitmek/ Seninle gidenler geldi, gelmedin" mısralarına bir de "elin oğlu, zalim oğlu" nakaratını eklemesi ayrı bir duygu seli katıyordu şiire. Bürokrasiden ve üniversite muhitinden de yoğun katılımın olduğu gecede, üniversite hocalarından Ali Kafkasyalı'nın okuduğu Aşık Kurbani'ye ait şiirin son dörtlüğü de enteresan:
"Kurbaniyem ermemişem/ Yar kasrına girmemişem/ Böyle cellat görmemişem/ Aldı canım güle güle..."
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024