Kartalın gerçekten asil mi, yoksa tüylerinin yoluk mu olduğunu, kanatlarının gölgesi Afganistan dağlarına düştükten sonra göreceğiz.
Afganistan dağları Sovyet İmparatorluğunun sonu olmamış mıydı?
Birinci Dünya Savaşı sömürge imparatorluklarının çöküşünü sağlamıştı.
İkinci Dünya Savaşı ise hem Nazi-Faşist imparatorlukların çöküşünü sağlamış, hem de uzun vâdede Komünizm için sonun başlangıcı olmuştur. Savaş sonrası kendisini Nazizm-Faşizmin alternatifi olarak takdim eden Komünizm, insan tabiatına ters gelen kendi iç çelişkileri yüzünden aynı süreç içinde çöküşünü de hazırlamıştır.
11 Eylül 2001 günü Twin Towers saldırısı ile başlayan Üçüncü savaş dönemi ise globalleşmenin sonudur.
Hıristiyan batı elbirliği ile bir Crusade=Haçlı Seferi sendromuna girmişken Müslüman Türkiye'nin inanılmaz bir paradoksu yaşadığına şâhit oluyoruz.
Paradoksun ilki kimlik bunalımıdır. İkincisi ise kişilik zafiyeti.
Dünya yakalayacağı muhayyel bir terörist için gözünü karartmış idam istiyor; biz ise elimizdeki, avucumuzun içindeki terörist için nasıl idam cezasının kaldırılabileceğini tartışıyoruz Anayasa Komisyonu'nda.
Batı standartlarına, AB fikriyatına uyum bunu gerektiriyormuş.
Fakat aynı batı tarihin en büyük insan avını başlatmadı mı?
Millî Marş Newyork Borsası'nda Amerikanca söylenince gözler yaşarıyor ama Ağrı ve Ayvalık'ta Türkçe okunmasına tahammül edilemiyor.
Yenidünya düzeninde ulus devletlere yer olmayacağı söyleniyor fakat Amerika'da habire millî değerler körükleniyor. Küçüklere globalleşin deniyor ama büyüklerde milliyetçilik, ulus devlet teşvik ediliyor.
Kafamızın karışmasına, âniden beliriveren ve nereden zuhur ettiğine bir türlü akıl erdiremediğimiz, sayıları her geçen gün artan asker-sivil "büyük" strateji, terör, anti terör uzmanlarımız da yardım ediyor.
Her biri her akşam saatlerce televizyon kanallarında.
Başkasının teröristi için cicili bicili haritalar üzerinde ahkâm kesmek kolaydır efendiler... Yıllardır bu milletin, güneydoğu kaynaklı bölücü terör yüzünden anası ağlarken nerelerdeydiniz? Neden mütareke medyası o zaman da ekranlarını bu "terör uzmanlarına" açmıyordu? Neden şimdi keşfettiler bu beyleri?
CIA kaynaklı, Amerikan dolarlarının lojistik desteğindeki kerameti kendinden menkul bir takım strateji araştırma merkezlerinin elemanları neden aynı gece beş on dakika ara ile her kanalda boy gösterir hâle geldi?
Olayları kontrollu medyada aracılığı ile ve hep Amerikan gözlüğü ile seyretmeye mecbur muyuz?
Meclisin suskun ve küskün vekillerinden bay Doğan Güreş de; "Afganistan'da gerilla tipi savaş yapılacak" diyordu geçen akşam bu televizyonların birinde.
Kendileri herhalde bunu söyleyebilecek en son şahıstır.
Siyasete soyunmadan önce Genelkurmay Başkanı idi. Kanunî görev süresi, bittiği halde siyaseten uzatılmış ve zamanın Başbakanı ile ilgili Bakan arasında cep telefonunda geçen uzatılma müzakereleri basına bile yansımıştı.
Sayın Güreş mâdem gerilla savaşını bu konuda ahkâm kesecek kadar iyi biliyor ve önemini kavrıyordu; neden Genelkurmay Başkanı olduğunun daha haftasında "Sovyetler artık tehlike değildir" düşüncesi ve "tasarruf" gerekçesi ile Türk Ordusunun bölgede konuşlanmış, bu konuda yetişmiş ilgili ünitelerini "lâğv ve tensike" gitmişti?
Bu tür davranış bir peşin hükme işaret etmez mi?
Allah'tan, daha sonrakiler gerçeği görüp tez zamanda hatâdan dönmüşlerdir de zarar asgaride tutulabilmiştir.
Bizzat Sayın Güreş ve konu ile ilgilenenler yukarıdaki cümleleri bir defa daha okurlarsa ne demek istediğimi anlayacaklardır.
Lâfın tamamını söylememi beklemiyorsunuz herhalde.
Afganistan dağları Sovyet İmparatorluğunun sonu olmamış mıydı?
Birinci Dünya Savaşı sömürge imparatorluklarının çöküşünü sağlamıştı.
İkinci Dünya Savaşı ise hem Nazi-Faşist imparatorlukların çöküşünü sağlamış, hem de uzun vâdede Komünizm için sonun başlangıcı olmuştur. Savaş sonrası kendisini Nazizm-Faşizmin alternatifi olarak takdim eden Komünizm, insan tabiatına ters gelen kendi iç çelişkileri yüzünden aynı süreç içinde çöküşünü de hazırlamıştır.
11 Eylül 2001 günü Twin Towers saldırısı ile başlayan Üçüncü savaş dönemi ise globalleşmenin sonudur.
Hıristiyan batı elbirliği ile bir Crusade=Haçlı Seferi sendromuna girmişken Müslüman Türkiye'nin inanılmaz bir paradoksu yaşadığına şâhit oluyoruz.
Paradoksun ilki kimlik bunalımıdır. İkincisi ise kişilik zafiyeti.
Dünya yakalayacağı muhayyel bir terörist için gözünü karartmış idam istiyor; biz ise elimizdeki, avucumuzun içindeki terörist için nasıl idam cezasının kaldırılabileceğini tartışıyoruz Anayasa Komisyonu'nda.
Batı standartlarına, AB fikriyatına uyum bunu gerektiriyormuş.
Fakat aynı batı tarihin en büyük insan avını başlatmadı mı?
Millî Marş Newyork Borsası'nda Amerikanca söylenince gözler yaşarıyor ama Ağrı ve Ayvalık'ta Türkçe okunmasına tahammül edilemiyor.
Yenidünya düzeninde ulus devletlere yer olmayacağı söyleniyor fakat Amerika'da habire millî değerler körükleniyor. Küçüklere globalleşin deniyor ama büyüklerde milliyetçilik, ulus devlet teşvik ediliyor.
Kafamızın karışmasına, âniden beliriveren ve nereden zuhur ettiğine bir türlü akıl erdiremediğimiz, sayıları her geçen gün artan asker-sivil "büyük" strateji, terör, anti terör uzmanlarımız da yardım ediyor.
Her biri her akşam saatlerce televizyon kanallarında.
Başkasının teröristi için cicili bicili haritalar üzerinde ahkâm kesmek kolaydır efendiler... Yıllardır bu milletin, güneydoğu kaynaklı bölücü terör yüzünden anası ağlarken nerelerdeydiniz? Neden mütareke medyası o zaman da ekranlarını bu "terör uzmanlarına" açmıyordu? Neden şimdi keşfettiler bu beyleri?
CIA kaynaklı, Amerikan dolarlarının lojistik desteğindeki kerameti kendinden menkul bir takım strateji araştırma merkezlerinin elemanları neden aynı gece beş on dakika ara ile her kanalda boy gösterir hâle geldi?
Olayları kontrollu medyada aracılığı ile ve hep Amerikan gözlüğü ile seyretmeye mecbur muyuz?
Meclisin suskun ve küskün vekillerinden bay Doğan Güreş de; "Afganistan'da gerilla tipi savaş yapılacak" diyordu geçen akşam bu televizyonların birinde.
Kendileri herhalde bunu söyleyebilecek en son şahıstır.
Siyasete soyunmadan önce Genelkurmay Başkanı idi. Kanunî görev süresi, bittiği halde siyaseten uzatılmış ve zamanın Başbakanı ile ilgili Bakan arasında cep telefonunda geçen uzatılma müzakereleri basına bile yansımıştı.
Sayın Güreş mâdem gerilla savaşını bu konuda ahkâm kesecek kadar iyi biliyor ve önemini kavrıyordu; neden Genelkurmay Başkanı olduğunun daha haftasında "Sovyetler artık tehlike değildir" düşüncesi ve "tasarruf" gerekçesi ile Türk Ordusunun bölgede konuşlanmış, bu konuda yetişmiş ilgili ünitelerini "lâğv ve tensike" gitmişti?
Bu tür davranış bir peşin hükme işaret etmez mi?
Allah'tan, daha sonrakiler gerçeği görüp tez zamanda hatâdan dönmüşlerdir de zarar asgaride tutulabilmiştir.
Bizzat Sayın Güreş ve konu ile ilgilenenler yukarıdaki cümleleri bir defa daha okurlarsa ne demek istediğimi anlayacaklardır.
Lâfın tamamını söylememi beklemiyorsunuz herhalde.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002