Biz Suriyeli misafirlerimiz diyoruz, kimisi Suriyeli mülteciler diyor. Misafir, mülteci, savaş mağduru, masum siviller. Nasıl isimlendirildiklerinin pek de önemi yok aslında zira aslolan çocukların, kadınların ve sivillerin gözyaşları ve mağduriyetleri üzerinden asimetrik savaşların yeni silahı konumunda oldukları.
Kelly Greenhil imzalı Mart 2008 tarihli 'Bir savaş silahı olarak stratejik tasarlanmış göçler' (strategic engineered migration as a weapon of war) başlıklı makaleye göz attığımızda küresel güçlerin mültecileri gerek savaş gerekse barış dönemlerinde nasıl bir yeni savaş silahı olarak kullanabileceklerine yer verilmekte ve adeta bir itiraf niteliği taşımaktadır.
Yayıncı kuruluş ise Belfercenter Bilim ve Uluslararası İlişkiler Merkezi. İlgili merkez Harvard Kennedy School'un uluslararası güvenlik ve diplomasisi, çevre ve kaynak sorunları ile bilim ve teknoloji politikaları konusunda eğitim vermekte ve araştırmalar yapmaktadır. 2018 yılında, beşinci kez üst üste, Pennsylvania Üniversitesi Düşünce Kuruluşları ve Sivil Toplumlar Programı tarafından dünyanın 1 numaralı 'Üniversite Düşünce Kuruluşu' olarak seçilmiştir.
Belfercenter'ın 22 yıllık yöneticisi Graham Allison'ın, 1993-1994 yıllarında Clinton yönetiminde savunma sekreteri yardımcılığı görevini de yürütmüş olduğunu söylersek sanırım nasıl bir kuruluş olduğunu da daha iyi kavramış oluruz.
Mülteciler aslında küresel planlar çerçevesinde dayatılmış hatta özendirilmiş göçlerin bir sonucudur. Mülteci göç dalgalarının masrafları bile büyük oranda yine küresel güçler tarafından karşılandığı söylenmektedir.
Sonuçta masum insanların gözyaşları üzerinden;
1- Varış/hedef ülkenin göç dalgası ile birlikte sosyolojik, demografik ve ekonomik yapısı bozulmaktadır.
2- Varış/hedef ülke sınırları adeta kevgire çevrilmekte ve giren/çıkan kitlelerin ve dolayısı ile paralı asker ve teröristlerin kontrolsüz geçişi kolaylaştırılmaktadır.
3- Sınırların belirsizleştiği bir ortam başta silah olmak üzere amaçlanan doğrultuda her türlü maddi/tedarik unsurlarının geçişi kolaylaşmaktadır.
4- Mültecilerin boşalttığı topraklara küresel güçlerin isteği doğrultusunda yeni nüfus hareketleri oluşturulmakta ve verimli/değerli araziler el
değiştirmektedir.
5- Küresel güçler tarafından Hollywood yıldızlarının gözyaşlarının da sahne alacağı yeni bir tiyatro ortamı oluşturulmaktadır.
Hepsi de tanıdık değil mi?
Şimdi mülteciler ve mültecilik konusuna artık bir de bu açıdan bakınız. Doğrudur; mültecilerin çoğu mağdur ve perişandır ama bu dayatılmış bir göçün sonucudur ve aslolan bu bugünü dünden görebilmek ve daha yerinde dur diyebilmektir.
Büyük devlet olmak; 'mülteciye kucak açabilmek' değil, 'mültecilik şartlarının oluşturulmasına fırsat vermemek'tir.
Cem Kayalı / diğer yazıları
- Borsa İstanbul’da yeni düzenleme şart / 11.02.2021
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020