Yaklaşık bir yıl kadar önce yine aynı başlıkla yayımlanan köşe yazımız dahilinde Kelly Greenhil imzalı ve Mart 2008 tarihli 'Bir savaş silahı olarak stratejik tasarlanmış göçler' (strategic engineered migration as a weapon of war) başlıklı makaleye göz atmış ve makalede küresel güçlerin mültecileri gerek savaş gerekse barış dönemlerinde nasıl yeni savaş silahı olarak kullanabileceklerine yer verildiğini belirtmiştik.
Makalenin yayıncı kuruluşunun ise Belfercenter Bilim ve Uluslararası İlişkiler Merkezi olduğunu ve ilgili merkezin Harvard Kennedy School'un uluslararası güvenlik ve diplomasisi, çevre ve kaynak sorunları ile bilim ve teknoloji politikaları konusunda eğitim vermekte ve araştırmalar yaptığını söylemiştik. Ayrıca 2018 yılında, beşinci kez üst üste, Pennsylvania Üniversitesi Düşünce Kuruluşları ve Sivil Toplumlar Programı tarafından dünyanın 1 numaralı 'Üniversite Düşünce Kuruluşu' olarak seçildiğini de vurgulamıştık.
Tüm bunlara ilave olarak Belfercenter'ın 22 yıllık yöneticisi Graham Allison'ın ise 1993-1994 yıllarında Clinton yönetiminde savunma sekreteri yardımcılığı görevini de yürütmüş olduğunun da altını çizerek aslında 'mülteci sorunu' adı altında dünyaya kabul ettirilen göç dalgalarının küresel güçlerin yeni silahı olduğunun anlaşılmasındaki siyasi arka plana işaret ettiğini söylemiştik.
1 Aralık 2018 tarihli yazımızdan bu yana yaklaşık 1 yıl geçti ve bugün artık net olarak görebiliyoruz ki Suriye'de son yıllarda yaşanan tüm olayların merkezinde ve hedefinde Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde aslında Türkiye ve İran gibi büyük kaleler var ve bizim misafirlerimiz olarak adlandırdığımız Suriyeli göçmenler ise gerek siyasi, gerek ekonomik gerekse demografik bir silah olarak Türkiye'ye karşı kullanılmaktadır.
Ayrıca bir taş ile çok kuş misali boşalan bölgeler Büyük İsrail'in yeni toprakları olmaya aday iken aynı zamanda küresel ısınma sonrası muhtemel verimli alanlar üzerinde hakimiyet kurmaya da yöneliktir. Bununla ilgili özeti 5 Aralık 2019 tarihli 'ABD, Suriye'ye taşınıyor' başlıklı Murat Çabas'ın yazısında ve ayrıntılarını ise 1 Mart 2004 tarihli 'Küresel ısınma ABD'yi yeni bir yurt aramaya mı itiyor?' başlıklı dört günlük yazı dizimizde bulabilirsiniz: www.yenimesaj.com.tr/kuresel-isinma-global-warming-abdyi-yeni-bir-yurt-aramaya-mi-itiyor-1-H1304830.htm
Asıl konumuza geri dönersek; doğrudur, genel manada tüm mültecilerin ve şu an için gündemimizdeki Suriyeli misafirlerin çoğu mağdur ve perişandır ama bu dayatılmış, planlanmış göçlerin sonucudur ve aslolan ise bu bugünü dünden görebilmek ve daha yerinde dur diyebilmektir. Büyük devlet olmak, mültecilere kucak açabilecek güce sahip olmak demek değildir, büyük devlet olmak demek mültecilik şartlarının oluşmasına hiç izin vermemektir.
Türk Milleti ise Suriyeli mülteciler üzerinden oynanan bu oyunu gördü ve bugüne kadar belki de hiç olmadığı kadar kanaatkar ve misafirperver davranarak ekonomik sıkıntılara ve demografik değişimlere rağmen Türkiye Cumhuriyeti topraklarında iç karışıklık çıkmasına fırsat vermedi ama taşıma su ile değirmenin uzun süre dönmeyeceği de muhakkaktır ve asıl çözüm ise Suriyeli mültecilerin Suriye'deki topraklarına ve mülklerine geri dönecek şartların oluşturulmasıdır.
Barış Pınarı Harekatı'nın ise sınır güvenliğimizin sağlanmasına yönelik tutarlı hedefleri bulunmakla birlikte siyasi hedefleri ve nihai olarak Suriyeli mültecilerin topraklarına dönmesine yönelik hedefleri pek öyle görünmemektedir. Bu konuda Yusuf Karaca'nın 20 Ekim 2019 tarihli ve 'Esad ile anlaşıp bataklıktan çıkalım' başlıklı yazısını okumanızı tavsiye ederim.
Allah Türk Milleti'ni ve Türk Askeri'ni korusun, muhafaza eylesin. Ne mutlu Türküm diyene!
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020