"Yazara, felsefeciye danışılır ya da fikir sorulur, dünyayı askıda tutmaları kabul edilmez, tavır almaları istenir; onlar konuşan insanın sorumluluklarından kaçamazlar " (Merleau-Ponty).
Askıda olan haklar? Bunu anayasa söylüyor; olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlükler askıya alınır. Alınmasına alınır da bunun da sınırı vardır. Olağanüstü halin gerektirdiği oranda ve uluslararası yükümlülükler ihlâl edilmeden, yani yaşam hakkını askıya alamadığın gibi, işkence de edemezsin, kanunsuz suç ve kanunsuz ceza uygulayamazsın. Haklar neyse de, dünya askıya alınamaz. Hayatın olağan akışı vardır ve OHAL ile de bunu tersine çeviremezsin. Bu sözümüz yönetimde olanlara.
Alıntıladığımız sözlerdeki askıya alma ise gerçek aydın ve düşünürler için. Susarak dünyayı askıya almayın deniyor.
Günümüze baktığımızda en revaçta olan ve fincancı katırlarını ürkütmeyecek hak, "susma hakkı"!
Sadede gelelim ve soralım: askıda mısın Anayasa? Evet anayasanın kendisi askıda.
Hanidir MHP'nin, yavru iktidar figüranlığına soyunmuş lideri Bahçeli ile AKP arasında "yeni" anayasa fırına verilme noktasında. Kapalı kapılar arkasındaki pazarlığı tam olarak bilemiyoruz.
İktidar kanadında durum bu iken CHP'den "Anayasa Çalıştayı" hamlesi geldi. Bilimsel ağırlıklı muhalif görüş masaya yatırıldı. Şüphesiz bu toplantı faydalı olduysa da, çözümü sağlayacak formül gösteremedi.
Duruma baktığımızda, halkoyuna sunulması muhtemel anayasa konusunda, anayasal kamuoyu oluşturacak yeterli çalışma, BTP'ninki dışında görülmüyor. Prof. Dr. Sayın Haydar Baş'ın talimatıyla yurt sathında sürdürülen "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelen Tehditler" konulu sempozyum, halkımızı nasıl bir anayasa yönünde aydınlatmakta, üniter devlet yapısının temeli olan milli birlik ve beraberliği sağlayacak formülleri açıklamaktadır.
Başarısız darbe girişimi ve sonrasındaki ölçüsüz ve süreklilik taşıyan, dahası Anayasa hükümlerine aykırı olağanüstü KHK'lerle (kanun hükmünde kararname), ülkede demokratik rejimin devamlılığı ciddi bir tehdit altındadır. Buna eklenen başkanlık sistemi gibi tutkular da cabası.
Oysa, Türkiye Cumhuriyeti, antidemokratik bir ideolojik yapı üzerine oturmamaktadır. Cumhuriyetin değişmez nitelikleri, sadece kendi doğruları üzerine kurulu, farklı düşünceleri yasaklayan dışlayıcı bir ideolojiyi benimsemez. Tam aksine, evrensel adalet ve insan haklarına uygun bir yoruma açıktır.
Eğer anayasa değişikliği yapılırken Anayasa'nın geçerliliği tartışılır hale getirilir, dayandığı bu temel ilkelere dokunulursa; o zaman anayasanın özünün boşaltılması, anayasanın çekirdeğinin ortadan kaldırılması gibi bir sonuç doğacaktır.
Ve giderek Anayasa'nın varlığının ortadan kalkmasına, sivil bir darbeye yol açacaktır.
Askıda olan haklar? Bunu anayasa söylüyor; olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlükler askıya alınır. Alınmasına alınır da bunun da sınırı vardır. Olağanüstü halin gerektirdiği oranda ve uluslararası yükümlülükler ihlâl edilmeden, yani yaşam hakkını askıya alamadığın gibi, işkence de edemezsin, kanunsuz suç ve kanunsuz ceza uygulayamazsın. Haklar neyse de, dünya askıya alınamaz. Hayatın olağan akışı vardır ve OHAL ile de bunu tersine çeviremezsin. Bu sözümüz yönetimde olanlara.
Alıntıladığımız sözlerdeki askıya alma ise gerçek aydın ve düşünürler için. Susarak dünyayı askıya almayın deniyor.
Günümüze baktığımızda en revaçta olan ve fincancı katırlarını ürkütmeyecek hak, "susma hakkı"!
Sadede gelelim ve soralım: askıda mısın Anayasa? Evet anayasanın kendisi askıda.
Hanidir MHP'nin, yavru iktidar figüranlığına soyunmuş lideri Bahçeli ile AKP arasında "yeni" anayasa fırına verilme noktasında. Kapalı kapılar arkasındaki pazarlığı tam olarak bilemiyoruz.
İktidar kanadında durum bu iken CHP'den "Anayasa Çalıştayı" hamlesi geldi. Bilimsel ağırlıklı muhalif görüş masaya yatırıldı. Şüphesiz bu toplantı faydalı olduysa da, çözümü sağlayacak formül gösteremedi.
Duruma baktığımızda, halkoyuna sunulması muhtemel anayasa konusunda, anayasal kamuoyu oluşturacak yeterli çalışma, BTP'ninki dışında görülmüyor. Prof. Dr. Sayın Haydar Baş'ın talimatıyla yurt sathında sürdürülen "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelen Tehditler" konulu sempozyum, halkımızı nasıl bir anayasa yönünde aydınlatmakta, üniter devlet yapısının temeli olan milli birlik ve beraberliği sağlayacak formülleri açıklamaktadır.
Başarısız darbe girişimi ve sonrasındaki ölçüsüz ve süreklilik taşıyan, dahası Anayasa hükümlerine aykırı olağanüstü KHK'lerle (kanun hükmünde kararname), ülkede demokratik rejimin devamlılığı ciddi bir tehdit altındadır. Buna eklenen başkanlık sistemi gibi tutkular da cabası.
Oysa, Türkiye Cumhuriyeti, antidemokratik bir ideolojik yapı üzerine oturmamaktadır. Cumhuriyetin değişmez nitelikleri, sadece kendi doğruları üzerine kurulu, farklı düşünceleri yasaklayan dışlayıcı bir ideolojiyi benimsemez. Tam aksine, evrensel adalet ve insan haklarına uygun bir yoruma açıktır.
Eğer anayasa değişikliği yapılırken Anayasa'nın geçerliliği tartışılır hale getirilir, dayandığı bu temel ilkelere dokunulursa; o zaman anayasanın özünün boşaltılması, anayasanın çekirdeğinin ortadan kaldırılması gibi bir sonuç doğacaktır.
Ve giderek Anayasa'nın varlığının ortadan kalkmasına, sivil bir darbeye yol açacaktır.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023