(dünden devam…)
"Nardalı konağının bahçesindeki tarihe tanıklık eden ağaçların bugün dili olsa da konuşsa, kim bilir neler anlatırlardı. Fransız ve Ermenilerin geçemediği tek yer burasıdır. Fransız General bir gün yanında 45-50 kişi ile dedeme geliyor. Dedem Fransız Generale çay kahve ikram ediyor. General, 'bu kadar zahmete gerek yoktu' dediğinde ise dedem, "Bizde misafire böyle davranmak âdettendir. Siz de bu topraklarda misafirsiniz" cevabını veriyor. Fransız General dedeme iki teneke altın teklif ediyor. 'Bu altınları da al, birliklerini dağıt, Fransız gemisiyle buradan ayrıl, çekip git' diyor. Bu direnişi bırakmasını istiyor.
Şeyh Cemil, Fransız Generale, 'buradan, şu ağacın altından bir çakıl taşı bile götüremezsiniz' diyor. General bunu bir hakaret olarak telakki ediyor. 'Ben Fransa'yı temsil ediyorum karşımdakiyse bir din adamı, benimle böyle nasıl konuşur, bu cesareti nereden alıyor' diyor. Dedemiz, emrindeki kuvvetlerle birlikte Fransız Generali bugünkü Nuri Has Pasajı'nın olduğu yere kadar eşlik ederek gönderiyor. Ertesi gün dedemiz için idam kararı çıkartıyorlar. Üç beş gün sonra aile fertlerinden ve aileye yakın insanlardan birkaç kişiyi ve dedemizin kardeşi Ali Nardalı'yı Kayışlı köyü civarında pusuya düşürüyorlar. Onlara Fransız askerleri işkence ediyor. Nar çubuklarıyla dövüyorlar, derilerini yüzüyorlar. Aile fertlerinden biri şehit düşüyor ve dedemizin kardeşi Ali Nardalı ağır yaralı olarak ellerinden kurtulup buraya geliyor.
Dedemize bu arada pusu kuruyorlar ama yakalayamıyorlar. Sinan Paşa, Atatürk'e durumu anlatan bir telgraf geçiyor. Atatürk, Adana'ya geldiğinde aile ile görüşeceğini söylüyor. Atatürk tekrar Adana'ya geldiğinde önceden yaşanan hazin olaydan dolayı Nardalı soyadını bizzat kendi veriyor. Bu resmî kayıtlarda var. Atatürk'ün dedeme yazdığı iki mektup ve bir de TBMM'nin dedemin ölümünde 1955 yılında aileye gönderdiği bir mektup var. Fakat şu an bu mektuplara ulaşamıyoruz ama Sinan Tekellioğlu'nun resmi kayıtlarında bu mektuplardan bahsediliyor. Bunlar söylenti, rivayet değildir. Ben TBMM'den yazılan mektubu bir kere gördüm ama şu an mektubu bulamıyoruz. Dedem öldüğünde Sinan Paşa'nın tabutunun başında yaptığı ve herkesi ağlatan konuşma dedemizin Atatürk'ün başlattığı Millî Mücadele'ye verdiği desteğin de bir kanıtıdır adeta. Atatürk 1927'li yıllarda tekrar Adana'ya geliyor. Gelişi şölen havasında davulla zurnayla oluyor. Bu ziyareti sırasında Atatürk'ün yanında Salih Bozok ve Sabiha Gökçen de yer alıyor."
Şahap Nardalı:
Şeyh Cemil Nardalı'nın torunlarından Şahap Nardalı da Atatürk'ün Cemil Nardalı'yı ziyaretinden bahsetti bizlere. Atatürk'ün dedeleriyle namaz kıldığını, dedesinin güçlü bir hoca olduğunu anlattı. Fransızların Kuvva hareketini bırakıp verdikleri altınlarla ülkeyi terk etmesini teklif etmelerine rağmen, dedelerinin, "Ben Türk geldim Türk giderim, vatanımı satmam" dediğini ve Fransız generalin bu cevap karşısında yüzünü buruşturduğunun anlatıldığını ifade etmiştir." (devam edecek…)
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020