Avrupa'da Türk aileler tedirgin!

Başbakan Erdoğan, Avrupa'daki insanımıza "entegre olun" dedikçe, sorunların ağırlaştığını görüyoruz. Euro bölgesinde daralan ekonomi, artan işsizlik ve sosyal devletin gerilemesi, yabancıları ekmeklerine ortak gören yerel aktörleri (nazileri, dazlakları vb) harekete geçirdi. Sadece evleri kundaklanan, Fransa'da, Almanya'da çocukları ve evleri ile cayır cayır yakılan Türkler değil… Buzdağının görünmeyen yüzünde derin problemler var: Ailelerinden koparılan çocuklar… Çoğu mağdur aile bunu gizliyor… Bir hadise güncel olarak vuku bulunca, bakıyorsunuz etrafta aynı acıyı çekmiş binlercesi var. Evet Avrupa'da 40.000 Türk çocuğu ailesinden şu veya bu bahaneyle alınmış, hayımlara konulmuş… Televizyon ve gazeteler yeni haberleri sundukça, 50-60 yıllık Avrupa serüvenimizde nice derin yaralarımızın olduğunu anlıyoruz. Aile içinde bir tartışma, bir huzursuzluk mu oldu, hemen uygulama başlıyor. Anne, kızını ikaz mı etti. Baba, "oğlum bu yanlış, şöyle yap" mı dedi. Çocuk isyan edip polise gitse, artık o aileden alınıyor. Her evde az-çok tatsızlıklar olur. Anne-baba evladını sahiplenmek adına, düzeltmek adına kulağını çekse, anında ana-babalıktan azlediliyor adeta… Aileleriyle görüştürülmeyen bu yavrular, çoğu defa Alman, Hollandalı, Fransız ailelere veriliyor, evlatlık olarak…. Bunlar içinde haberlerde yer aldığı gibi lezbiyen ve eşcinsel olan ailelere verilenler de var… Ayrıca kiliselerin kontrolünde devşirilen ve misyoner olarak yetiştirilenler de var. Mannheim şehrinde, Türk evlerinin kapılarını çalarak İncil dağıtan ve Yehova Şahitlerinden olduğunu söyleyen genç Türk kızları buna örnektir. (Misyoner Türk çocukları). Ayrıca Ajan Türk çocukları da devşiriliyor… Bu konuda nice ailelerin bağrı yanık… Hukuki yollarla netice alamıyorlar. Süreç oldukça uzun ve çetrefilli… Tedirginliğin boyutu, sadece sabotaj ve kundaklama yangınlarıyla sınırlı değil… Çocuk bu ya, evde düşmüş, bir yerini çarpmış, morarmış bir tarafı… Hastalansa doktora götürsen, bu morlukları onun darp edildiğine hamlederek, polise müracaatla çocuğunuzu bir daha göremeyeceğiniz bir sürece girebilirsiniz… Artık o bir Hollandalının çocuğu olur birden… Ve siz, onu bir daha göremezsiniz. Bu ne tuhaf bir endişedir…. On gün kadar önce, üç çocuğu ile bir Alman doktora muayeneye giden anne, iki çocuğunu doktorun muayenehanesinde birkaç dakika bırakıp, küçük çocuğu ile alt kattaki gözlükçüye inip-çıkmış… Geri geldiğinde "Bu çocuklarını bırakıp ilgilenmeyen bir annedir" diye, polise şikayette bulunan doktorla tartışmış, çocuklarını alarak kaçmış, gün boyu evine girememiş, gelip onları alırlar diye uykuları kaçar hale gelmiş… Bu ne tedirginliktir… Böylesi durumlarla karşılaşıp, saatler içinde çocuklarını alıp, Türkiye'ye apar topar gelenler de var… Yılda 4000 kadar çocuğun benzer şekillerde, ailelerinden alınıp bir daha geri verilmediğinin örnekleri ile dolu… Gayrimüslim ailelere teslim edilen Türk çocukları bunlar… Amma da entegre oluyoruz ha… Avrupa'daki insanımız bu yönüyle de sahipsiz… Dışişlerimiz, AB'den sorumlu bakanımız ne kadar da ilgisiz… Hadise bir kaç beyanat ve TV haberi ile geçiştirilecek kadar basit mi? Türkiye'de bir Avrupalı'nın, Amerikalı'nın burnu kanasa, ülkeleri öyle sahipleniyor ki, sormayın… Bizim binlerce çocuğumuz ana kucağından-baba ocağından sökülüp alınıyor, bir daha geri dönmemek üzere… "Buna tam asimilasyon" denir. Başbakan'ın istediği "Hala Alman vatandaşı olmadınız mı?" dediği bu olsa gerek… Bilelim ki, Avrupa'daki vatandaşlarımıza Egemen Bağış'tan, Davutoğlu'ndan, RTE'den fayda yok. Zeki ve çalışkan çocuklarınıza hukuk tahsili yaptırın… Üstün nitelikli bir hukuk mücadelesi verin Avrupa'da… Belki bu sosyal ve hukuksal cinayeti önleyebilirsiniz… Hak ve özgürlükler ülkesi (!) Avrupa'da…