Şaşırmayın! Bizzat Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Faruk Kaymakcı'nın ifadesi bu.
Bay Kaymakçı: 'AB'ye üyelik bir kara sevda değil, egemenliğimizin en üst düzeyde korunması meselesidir' dedi.
Gerçi Bay Kaymakçı'nın haklı sebepleri de vardı ki, bu sebepler aslında milli egemenliğimizin, kimliğimizin nasıl yok edildiğinin, ekonomide, dış politikada bağımsız olmadığımızın da bir itirafıydı.
Maalesef getirildiğimiz noktada Avrupa, mülteciler yanında işsizlerimizin, gençlerimizin, üniversite mezunlarımızın, doktorlarımızın bir an önce gitmek, yaşamak istediği bir coğrafya oldu. Zenginlerimizin parası zaten Avrupa'ya gideli çok olmuştu.
Diğer taraftan her iktidarın hedefi de, 'AB' oldu. AB'ye üyeliğini en çok isteyen ise Sayın Erdoğan'ın hükümetleri oldu.
Ama AB her fırsatta dedi ki, 'Seni üye yapmayacağız'. Sadece geçen yılki üç açıklamayı aktarayım:
Merkel: 'Türkiye, hiçbir zaman AB üyesi olmamalı'.
Schulz, 'Almanya başbakanı olursam Avrupa Konseyi'ne, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin bitirilmesi teklifinde bulunacağım'. (Şimdi başbakan)
Macron. 'Türkiye, AB üyesi olamaz'.
Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Faruk Kaymakcı diyor ki:
'Biz tarihi ve coğrafyası ile ekonomisi ile sanatıyla, ticaretiyle bir Avrupa ülkesiyiz.'
Teselli cümlesini de unutmuyor: 'Avrupa'nın yeni Kanunisi olma yolunda AB'nin dışında kalma lüksünüz yok.'
Eğer Avrupa ülkesi olup AB içerisinde olmazsanız ne olur?
Bak Kaymakçı bu soruyu sorup, ardından cevabı da verdi:
"Biz, Meksika veya İran olsaydık belki AB, bizi ilgilendirmeyebilirdi ama biz bir Avrupa ülkesiyiz.
Eğer Avrupa ülkesi olup AB içerisinde olmazsanız ne olur?
Diplomalarınızı, denkliğinizi kimse tanımayabilir.
İhraç edeceğiniz malın sertifikasını kimse tanımayabilir.
Bizim için AB'ye üyelik bir kara sevda meselesi değil, bir özenti meselesi de değil, çıkarlarımızın en üst düzeyde korunması ve egemenliğimizin en üst düzeyde korunması meselesidir."
Ne diyelim! Beş bin yıllık bir tarihi ve bin yıllık İslam ile şereflenmiş bir milleti, 'AB olmazsa biz olmayız' noktasına getirmek, kendini inkar etmek, tarihini, inancını inkar etmek bu olsa gerek… Çok yazık…
Peki, Sayın Erdoğan ne diyor?
Şangay İşbirliği Örgütü toplantısına katılan, orada sıcak pozlar veren Sayın Erdoğan akabinde ABD'ye gitti.
Bizim gazetecilerin sormadığı soruyu batılı gazeteciler sordu. Sayın Erdoğan sinirlendi ama yanıtladı.
Soru: "Şangay İşbirliği Örgütüne katılma niyetiniz var. Bu örgütte Rusya, Çin, İran var. Bu, NATO'dan çok farklı değer ve hedefleri olan bir örgüt. Siz ülkenizin doğunun parçası mı olmasını istiyorsunuz batının parçası mı?"
Sayın Erdoğan'ın cevabı: "Şunu çok açık net söylemem lazım, biz dünyanın parçasıyız; ne doğunun ne batının…
Bizim için ülkemizin coğrafi olarak büyük bir kısmı doğuya aittir. Batıya ait olan kısmı ayrıdır.
Ama Avrupa Birliği 52 yıldır bizi devamlı oyalamıştır. Avrupa Birliği, 52 yıldır bizi ne yazık ki hala üye yapmamıştır.
Avrupa Birliği içinde bizim durumumuzda olan bir başka ülke yok. Hala da oyalamaya devam ediyorlar.
Halbuki NATO ülkesiyiz. NATO ülkesi olduğumuz halde NATO ülkeleri dahi Avrupa Birliği süreci içerisinde bizi oyalamaktadır.
Biz NATO'nun içerisinde verdiğimiz desteklerle ilk beşin içerisinde yer alan bir ülkeyiz. Bizim NATO'da böyle de bir konumumuz var" dedi.
Sorulmayan soru
'Sayın Erdoğan, AB'nin 52 yıldır Türkiye'yi oyaladığını, NATO'nun da bu oyalama içerisinde olduğunu ifade ediyorsunuz. Peki, neden hala AB'ye üyelikte ısrar ediyorsunuz?
Devlet ve milletiniz için yeni siyasi, askeri ve ekonomik birliktelikler kurma ya da üye olma arayışına girmiyor veya var olan oluşumları değerlendirmiyorsunuz?
Yahudilere bu sempatinin hikmeti nedir?
Sayın Erdoğan'ın, ABD ziyaretlerinde hiç aksatmadığı görüşmelerinden birisi de Yahudi kuruluşlarıdır.
Son ziyaretinde de, Amerikan Yahudi Toplumu Çatı Kuruluşları temsilcileri ve Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Ronald Lauder ile görüştü.
İlginçtir! Bu görüşmeler basına kapalı yapıldı. Neden basına kapalı ve acaba ne görüşüldü?
Diğer taraftan Yahudilerle bu gizli diyalogun sebebi nedir? Osmanlıya özenti mi?
Malum 2. Mahmut, Abdülmecit ve 2.Abdülhamit tam bir Yahudi hayranıydı. Her sıkıştıklarında Galata Bankerlerine (Yahudiler) koşarlardı. Un bitince, onlardan isterlerdi. İstihbaratı bile onlardan alırlardı.
Diğer yandan Yahudiler hakkında 'NAS' olmasına rağmen AKP iktidarı Yahudi Lobisi ile masadan hiç kalkmadı. Neden?
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025