Kendilerinin getirdiği özel güvenlik, avukatlar üzerinde denendi ve sonuç: fiyasko? Yine malum şahıs yine kin ve nefret, yine hedefe konulanlar. Hazretin hanidir cüppelilere karşı gıcığı vardı. İşte fırsat bu fırsattı; İstanbul Adliyesi'nde Savcı Kiraz öldürülmüştü ve öncesinde savcıyı rehin alanlardan biri, kolunda avukat cüppesi ve sahte avukat kimliğiyle içeri girebilmişti. Devletin tepesindeki zat, avukat cüppesiyle eylem yapılmıştır derken, gerek ses tonu gerekse ifade tarzı sanki avukatları töhmet altında bırakıyordu. Yine olan avukatlara olmuştu, meslekleri gereği adliyeye gelen avukatlar özel güvenlik ordusu tarafından kalkanlarla karşılandı. Adliye'nin önü savaş yerine dönerken, aslında yerlerde sürünen "savunma" hakkıydı.2014'de AKP'li milletvekillerinin oylarıyla yasalaşan Özel Güvenlik Sistemi bugün, Erdoğan tarafından, tarihe gömülmüştür, ifadesiyle çöpe atılmak isteniyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Yap yasa, boz yasa! Özelleştirme nedir, ne değildir? İşin mali ve ekonomik boyutları ayrı inceleme konusu olmakla beraber, burada değinmek istediğimiz sosyal ve siyasal hususlardır:Devlet, vatandaşları için asgari düzeyde belirli mal ve hizmetleri sunmakla yükümlüdür. Bu nedenle devletin bu hizmetleri özelleştirmesi, özel sektörün her zaman bu hizmeti sağlayacağı anlamına gelmeyeceğinden, devletin özelleştirme işlemlerini denetleme yetkisi; hizmetin yerine getirilip getirilmediği noktasında öne çıkmaktadır. Özel Güvenlik de, devlet tarafından denetlenmelidir. Uygulamada valiliğe yapılan bildirim, formaliteden öteye gitmemektedir. Özel güvenlik sistemini kurmak istediğinizde valiliğe müracaatla istenen belgeleri sunuyorsunuz. Ancak, bundan sonrası, saldım çayıra Mevlâm kayıra! Suç işlenmişse eğer, yargılama aşamasında gelsin bilirkişi raporları. Yani yargı denetimi, o da iş işten geçtikten sonra devreye girmektedir. Olayları önlemeye yönelik yeterli bir devlet denetimi yapılmamaktadır.Savcının öldürülmesinde de kusur sadece özel güvenlikte değil, denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen devletindir de.Hayatiyet taşıyan, Türkiye'nin dünya kamuoyu önünde adaletle imtihanında, Ergenekon ve Balyoz davalarında burnunun dibindeki kumpaslara seyirci kalan AKP hükümetinin, özel güvenliği denetlemesi fanteziden öteye gitmez. Gelelim "Avukatlar Haftası"na. Dün 5 Nisan Avukatlar Günü idi. 4-10 Nisan Avukatlar Haftasıdır. "Savunma"nın bu anlamlı günlerinde iyi bir şeyler söylemeyi düşünüyorduk.Halkın hak arama özgürlüğünü yaşama geçiren avukattır. Avukata baskı varsa adil yargılama olmaz. Baskının en somut örneğini birkaç gün önce Çağlayan Adliyesi önündeki arbedede gördük. Teröristler ellerini kollarını sallayarak adliyeye girerken, bir gün sonrası avukatlar, özel güvenliğin kılıç-kalkan ekibinin hamlesine maruz kaldılar.Dahası da var: Zorla götürüldükleri hastane koridorunda, yere yatırılıp başlarına basılarak, avukatların kan, kıl, tükürük örnekleri alınıyor. Savcı, rutin bir işlemdir, diyerek bu uygulamaya destek oluyor. Bütün bunlar baskı ve taciz değilse, acaba baskı ve taciz sayılması için başka ne yapılması beklenecektir?Ömrünün 48 yılını adliye koridorlarının tozunu yutmakla geçiren bu satırların yazarından, bu hükümete bir çift sözüm var o da, güle güle?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023

































































































