Ayağımdaki son kundura
Sümer ile ilk tanışmam 10-11 yaşlarımda babamın elimden tutup sıcaklığı yüzüme vuran kocaman mağazasına götürmesiyle oldu. Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası'nın satış mağazası. Sümer Mağazası....
Babam buradan bez ayakabı alırdı. Çocukluğumun gökler kadar geniş çayırı, dağları ve ovalarına bu bez ayakkabılar ancak birkaç ay dayanmıştı. Sağlamdı aslında. Fakat beton sahalarda oynadığım topa dayanamaz, tabanları incelirdi. Babam her seferinde bu bez ayakkabılardan alırdı. Bir de Sümerbank'ın deri ayakabısından...
Süberbank Deri Kundura Fabrikası'nda o yıllarda yaklaşık dört bin insan çalışırdı. Fabrikanın yakınındaki kozalaklar uğrak yerimizdi. Ham deri kokusu her tarafı kaplardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan fabrikamızın kokusuna çarık kokusu gibi alışmıştık.
Fabrikanın "tik tak" sesleri, buhar makinalarının, boya makinalarının şakırtıları, bantlardan gelen incecik sesler... Ve elinde düdükleriyle şapkalı bekçi amcalar vardı.
Yaklaşık dört bin kişi; müdür, memur, işçi sabahın yürekleri serinleten seher ışıklarıyla mesaiye başlamanın, akşamsa devlet kapısında çalışıp güler yüzle, bereketle eve dönüşün heyecanını, canlılığını, ahengini yaşar, esnafın, tüccarın yüzü gülerdi.
Fabrikanın tarihi, çalışanların anıları, kurucaların anlayışları, bugün içinde bulunduğu gariplik her biri ayrı bir yazı konusu...
Nizamettin Başçavuş vardı. Eyüp'te, Hasan Çakır kardeşimin evinde tanışmıştık. Kendisi Cumaları Kundura Fabrikası'nın mescidinde namazını kılardı. Görev yeri de oraya yakındı.
Bir Cuma günü, yanılmıyorsam 1982 yılıydı. Fabrikanın mescidinde vaaz vermiştim. Ben diyeyim 500, siz deyin 1000 kişinin namaza katıldığı o Cuma günü, unutamadığım o simalar... Türkiye'nin gururu, el emeğinin çiçek kokusu Kundura Fabrikası'nın çalışkan temsilcilerini gördüğümde heyecanlanmıştım.
Yıllar sonra kendini bilemeyen beceriksiz, beleşçi, menfaatçi siyasiler gün geldi kara bulut gibi fabrikanın üstüne çöktü. Önce özelleşecek dendi. Bir tarafı kapandı. Sonra yenilenecek dendi öbür kolu kırıldı. Sonrası malum...
Ne yenilendi
Ne özelleşti
Kendi elimiz kırıldı...
Ama İtalyan marka ayakkabılar pazar buldu...
Kısaca; kendi ayakkabısını, kendi ipliğini, kendi pamuğunu işleyen, kaliteli ve ucuz mamule orta halli insanımızın başını çevirip baktığı Sümer mağazalarının sıcaklığı yok artık...
Bir ay kadar önceydi... Çocukluğumda gözüme kocaman gözüken Beykoz Sümer Mağazası'na uğradım. Bir çift ayakkabı aldım. Kaç para dersiniz. 17.500 bin lira. Kışlık, kalın taban hem de su geçirmiyor...
Bugünü, bugünü bana sormayın...
Dün çocukluğumda uğradığım, devletimizin en köklü müessesesinin minik penceresi artık kapanmış... İnanamadım. Kapıya kadar geldim içi bomboş...
Sümer Mağazası, Milli Ekonomik Model'le faydalıyı tutup kaldıracak, kendi kaynaklarının yabancılar tarafından -özelleştirme adı altında- savrulmasına dur diyecek, milli iradenin ayak izlerini takip edecek, mahir, merhametli bir el bekliyor..
Hani bir işçi demişti ya:
Bir el, bir baş bekliyor...
Sümer ile ilk tanışmam 10-11 yaşlarımda babamın elimden tutup sıcaklığı yüzüme vuran kocaman mağazasına götürmesiyle oldu. Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası'nın satış mağazası. Sümer Mağazası....
Babam buradan bez ayakabı alırdı. Çocukluğumun gökler kadar geniş çayırı, dağları ve ovalarına bu bez ayakkabılar ancak birkaç ay dayanmıştı. Sağlamdı aslında. Fakat beton sahalarda oynadığım topa dayanamaz, tabanları incelirdi. Babam her seferinde bu bez ayakkabılardan alırdı. Bir de Sümerbank'ın deri ayakabısından...
Süberbank Deri Kundura Fabrikası'nda o yıllarda yaklaşık dört bin insan çalışırdı. Fabrikanın yakınındaki kozalaklar uğrak yerimizdi. Ham deri kokusu her tarafı kaplardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan fabrikamızın kokusuna çarık kokusu gibi alışmıştık.
Fabrikanın "tik tak" sesleri, buhar makinalarının, boya makinalarının şakırtıları, bantlardan gelen incecik sesler... Ve elinde düdükleriyle şapkalı bekçi amcalar vardı.
Yaklaşık dört bin kişi; müdür, memur, işçi sabahın yürekleri serinleten seher ışıklarıyla mesaiye başlamanın, akşamsa devlet kapısında çalışıp güler yüzle, bereketle eve dönüşün heyecanını, canlılığını, ahengini yaşar, esnafın, tüccarın yüzü gülerdi.
Fabrikanın tarihi, çalışanların anıları, kurucaların anlayışları, bugün içinde bulunduğu gariplik her biri ayrı bir yazı konusu...
Nizamettin Başçavuş vardı. Eyüp'te, Hasan Çakır kardeşimin evinde tanışmıştık. Kendisi Cumaları Kundura Fabrikası'nın mescidinde namazını kılardı. Görev yeri de oraya yakındı.
Bir Cuma günü, yanılmıyorsam 1982 yılıydı. Fabrikanın mescidinde vaaz vermiştim. Ben diyeyim 500, siz deyin 1000 kişinin namaza katıldığı o Cuma günü, unutamadığım o simalar... Türkiye'nin gururu, el emeğinin çiçek kokusu Kundura Fabrikası'nın çalışkan temsilcilerini gördüğümde heyecanlanmıştım.
Yıllar sonra kendini bilemeyen beceriksiz, beleşçi, menfaatçi siyasiler gün geldi kara bulut gibi fabrikanın üstüne çöktü. Önce özelleşecek dendi. Bir tarafı kapandı. Sonra yenilenecek dendi öbür kolu kırıldı. Sonrası malum...
Ne yenilendi
Ne özelleşti
Kendi elimiz kırıldı...
Ama İtalyan marka ayakkabılar pazar buldu...
Kısaca; kendi ayakkabısını, kendi ipliğini, kendi pamuğunu işleyen, kaliteli ve ucuz mamule orta halli insanımızın başını çevirip baktığı Sümer mağazalarının sıcaklığı yok artık...
Bir ay kadar önceydi... Çocukluğumda gözüme kocaman gözüken Beykoz Sümer Mağazası'na uğradım. Bir çift ayakkabı aldım. Kaç para dersiniz. 17.500 bin lira. Kışlık, kalın taban hem de su geçirmiyor...
Bugünü, bugünü bana sormayın...
Dün çocukluğumda uğradığım, devletimizin en köklü müessesesinin minik penceresi artık kapanmış... İnanamadım. Kapıya kadar geldim içi bomboş...
Sümer Mağazası, Milli Ekonomik Model'le faydalıyı tutup kaldıracak, kendi kaynaklarının yabancılar tarafından -özelleştirme adı altında- savrulmasına dur diyecek, milli iradenin ayak izlerini takip edecek, mahir, merhametli bir el bekliyor..
Hani bir işçi demişti ya:
Bir el, bir baş bekliyor...
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021