Masal şehri Bağdat...
Tarihi mirasın beşiği, medeniyetin eşiği, İslâm diyarının göz nuru Bağdat..
İlme beşiklik etmiş, temel taşlarını yerli terine koymuş; tıp, matematik, astronomi, kimya, geometride, dünyada gelişen ilme işık tutmuş, bilim merkezi Bağdat...
Batı, sırf bu özelliğinden dolayı Bağdat'ı saygı ile karşılamalıdır. Heyhat ki bu, insanlara layık bir hususiyettir. İnsanlıktan çıkanlara kitap ve onda yazılanlar, merkebe görünen ottan farksızdır.
Bağdat... Diyarların gülü, Allah Resulü'nün güzîde sahabeleri'nin ayak izleri...
İslâm beldesinin en renkli resmi, çiçeği, dalı, kolu, kanadı, kalesi Bağdat düştü...
Bağdat, Müslüman'ın gözyaşı cana düştü... Köz oldu yürekler... Küfrün, yepyeni ama değişmeyen kalleşliği sahneye çıktı... Kalleşçe, haince, âdice vuruyor...
Müslümanlar; yabancı oyunlara, vaatlere, aldatmalara, kandırmalara ve sömürüye, kültür emperyalizmine, sapık inançlara, ideolojik kirliliklere, zevke, keyfe düşkünlüğe mahkum ve esir hale geldi... Yüreklerin esaretinden sonra, Bağdat esir düştü.
İslâm'ın bir burcu yıkıldı. Dağlar dondu kaldı. Gökler kan rengine büründü.
"Ebu Cehiller ölmedi Ya Muhammed, Ebu Cehiller kıtalar dolaşıyor'' diyen şâir... Bu cinayetler Ebu Cehli bile geride bıraktı...
Kudüs,
Bağdat...
Şimdi sıra hangisinde?..
İstanbul'da mı?
Şam'da mı?
Mekke'de mi?
Medine'de mi?
* * *
Irak, Hıristiyanların kutsal şehri olsaydı, bugün Irak'a demokrasi götüreceğini söyleyenler, sadece günah çıkarmaya giderlerdi.
Bağdat Düştü... Bir gerçek toprağa düştü. Ayağa kalkacağı, gözyaşlarını sileceği, üzerindeki tozları silkeleyeceği, ağız tadıyla lokmasını yiyeceği güne kadar esir ve mahkum...
Müslümanlar birlik olun... Bağdat ayaklar altında eziliyor. Onlar şu parti bu parti dinlemiyor. Sağcı-solcu, inanan-inanmayan, batılı olan-olmayan, modayı takip eden ve etmeyen diye ayırım yapmıyor. Müslüman bir milleti vuruyor,
Kırıyor,
Yakıyor...
Bağdat yanıyor...
Hani Allah'a isimler ile yalvarışımız...
Düşmanlardan intikam alan...
Kahreden..
Zelil eden...
İsimlerle yalvarışımız...
Hani salat ve selâmlarla gönül kapılarımızın açılışı...
Hani bebeklerin nurlu elleriyle dağlarda yankılanan feryadımız...
"Ya Rabbi! Güneşleri doğduran Sensin... Issız gölgelerde üşüyen, ezilen, sızlanan kardeşlerimizi ayağa kaldır. Onlara derman ver...
Bağdat sahipsiz...
Bağdat garip...
Bağdat... Sen... Sen... Yoksa, kıyamete kadar ihtişamını arşların ötelerine taşımak için mi çömeldin...
Haydi ayağa kalk...
Tarihi mirasın beşiği, medeniyetin eşiği, İslâm diyarının göz nuru Bağdat..
İlme beşiklik etmiş, temel taşlarını yerli terine koymuş; tıp, matematik, astronomi, kimya, geometride, dünyada gelişen ilme işık tutmuş, bilim merkezi Bağdat...
Batı, sırf bu özelliğinden dolayı Bağdat'ı saygı ile karşılamalıdır. Heyhat ki bu, insanlara layık bir hususiyettir. İnsanlıktan çıkanlara kitap ve onda yazılanlar, merkebe görünen ottan farksızdır.
Bağdat... Diyarların gülü, Allah Resulü'nün güzîde sahabeleri'nin ayak izleri...
İslâm beldesinin en renkli resmi, çiçeği, dalı, kolu, kanadı, kalesi Bağdat düştü...
Bağdat, Müslüman'ın gözyaşı cana düştü... Köz oldu yürekler... Küfrün, yepyeni ama değişmeyen kalleşliği sahneye çıktı... Kalleşçe, haince, âdice vuruyor...
Müslümanlar; yabancı oyunlara, vaatlere, aldatmalara, kandırmalara ve sömürüye, kültür emperyalizmine, sapık inançlara, ideolojik kirliliklere, zevke, keyfe düşkünlüğe mahkum ve esir hale geldi... Yüreklerin esaretinden sonra, Bağdat esir düştü.
İslâm'ın bir burcu yıkıldı. Dağlar dondu kaldı. Gökler kan rengine büründü.
"Ebu Cehiller ölmedi Ya Muhammed, Ebu Cehiller kıtalar dolaşıyor'' diyen şâir... Bu cinayetler Ebu Cehli bile geride bıraktı...
Kudüs,
Bağdat...
Şimdi sıra hangisinde?..
İstanbul'da mı?
Şam'da mı?
Mekke'de mi?
Medine'de mi?
* * *
Irak, Hıristiyanların kutsal şehri olsaydı, bugün Irak'a demokrasi götüreceğini söyleyenler, sadece günah çıkarmaya giderlerdi.
Bağdat Düştü... Bir gerçek toprağa düştü. Ayağa kalkacağı, gözyaşlarını sileceği, üzerindeki tozları silkeleyeceği, ağız tadıyla lokmasını yiyeceği güne kadar esir ve mahkum...
Müslümanlar birlik olun... Bağdat ayaklar altında eziliyor. Onlar şu parti bu parti dinlemiyor. Sağcı-solcu, inanan-inanmayan, batılı olan-olmayan, modayı takip eden ve etmeyen diye ayırım yapmıyor. Müslüman bir milleti vuruyor,
Kırıyor,
Yakıyor...
Bağdat yanıyor...
Hani Allah'a isimler ile yalvarışımız...
Düşmanlardan intikam alan...
Kahreden..
Zelil eden...
İsimlerle yalvarışımız...
Hani salat ve selâmlarla gönül kapılarımızın açılışı...
Hani bebeklerin nurlu elleriyle dağlarda yankılanan feryadımız...
"Ya Rabbi! Güneşleri doğduran Sensin... Issız gölgelerde üşüyen, ezilen, sızlanan kardeşlerimizi ayağa kaldır. Onlara derman ver...
Bağdat sahipsiz...
Bağdat garip...
Bağdat... Sen... Sen... Yoksa, kıyamete kadar ihtişamını arşların ötelerine taşımak için mi çömeldin...
Haydi ayağa kalk...
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021