Tarih boyunca bağımsızlığın temeli, ekonomik bağımsızlık olmuştur. Bu, hayatın değişmez bir gerçeğidir. Söz konusu gerçek, günümüzde genel bir kabul haline gelmiştir. Artık hiç kimse, "ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlık olmaz" sözüne itiraz etmiyor, bir şerh düşmüyor.Ekonomik bağımsızlığın ne demek olduğunu, en iyi idrak etmesi gereken Müslümanlardı. Çünkü İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra birçok İslâm ülkesi siyasi bağımsızlığa kavuştu. Ancak ekonomik bağımsızlığı önemsemedikleri için siyasi bağımsızlıkları şekilden öteye geçmedi. Ekonomik bağımlılık, zamanla kişilik ve kimlik kaybına, daha da kötüsü, uşak ve efendi bağlılığına benzeyen bir bağlılığa neden oldu.Ekonomik bağımsızlığın en önemli ayağı, parasal bağımsızlıktır. Bir ülke, ekonomisini döndürecek milli paraya sahip değilse, dış kaynakla ayakta duruyorsa, o ülkenin idarecileri, istediği kadar bağımsız olduklarını söylesinler, gerçekte tam bağımlıdırlar. Bundan dolayıdır ki, bazı ekonomistler, "ekonomiyi, parayı yönetme biçimi" olarak tanımlamışlardır. Ne yazık ki, İslâm ülkeleri içerisinde en gelişmiş ülkelerden biri sayılan Türkiye de, bu durumdadır. Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olan Atatürk, "Tam bağımsızlık için tek kuvvet, hakiki ve kuvvetli temel ekonomidir, ekonomik kalkınmadır" demiştir. Atatürk'ten sonra işbaşına gelen idarecilerimiz, bu amaç ve hedeften saptıkları için Türkiye, diğer İslâm ülkelerine öncü ve örnek olma vasfını yitirmiştir. İslâm ülkelerinin idarecilerinin çoğu, ekonomik tetikçilerin ağına düşmüş ve onların yalanlarına aldanmışlardır. Ulus-ötesi şirketlerin yönettiği medya, ekonomik tetikçi, uluslararası dolandırıcı ve şarlatanları, "en büyük ekonomist" olarak tanıtmaktadır. Bu kişiler, İslâm ülkelerinin kaynaklarını, ulus-ötesi şirketlere aktarmakla görevlidirler. İslâm ülkelerinin idarecileri, doğal kaynaklarını, ABD'nin yeşile boyanmış kâğıtlarıyla değiş-tokuş ederek, kazandıklarını zannediyorlar. İkinci Dünya Savaşı'nın en önemli sonuçlarından biri de İngiltere'nin yerini ABD'nin almasıdır. Bunun doğal sonucu, sterlinle satılan İslâm ülkelerinin en değerli kaynağı olan petrolün dolarla satılmasıdır. Bu işlemin ekonomik anlamı şudur: Petrol, İslâm ülkelerinin değil, ABD'nindir. Petrol üreten İslâm ülkeleri, elde ettikleri dolarlarla köşkler, saraylar, malikâneler yapıyor, lüks arabalar satın alıyor ve bunları ekonomik kalkınmanın göstergesi olarak sunuyorlar.Müslümanlar, bu oyunu bozmadıktan sonra, siyasi ve askeri alanda birleşseler bile, dünyada dengeleri değiştirecek bir güç oluşturamazlar. Nasıl oluştursunlar ki, İslâm ülkeleri, dünya üretiminin sadece yüzde 7'sini üretiyor, yani bir Almanya kadar üretim yapamıyoruz. O bakımdan ilkönce ekonomik bir güç olmak ve ekonomik bağımsızlığa kavuşmak şarttır. Bunun sağlanması, siyasi ve askeri bağımsızlığı da beraberinde getirecektir. Dünyada bağımsızlık mücadelesinin ekonomik araçlarla yapıldığını görmemek, büyük bir körlüktür. Müslümanlar geçmişte de böyle mi idi? Hayır, Müslümanlar asırlarca ekonomide zirvede idiler. Bütün dünya Müslümanlara hayrandı. Müslümanların, o dönemlerdeki bahçeleri bile dillere destandı. Tarihçi A. M. Watson, sözü edilen bahçeler hakkında şunları söyler: "İlk Müslümanlar, her yere cennetteki bahçelerin birer işareti olan dünyevi bahçeler kurmuşlardı." O günlere yeniden dönmek, elbette mümkündür. Önemli olan nasıl dönüleceğini bilmektir. Çok şükür, onu da biliyoruz. Çünkü yol haritası mesabesinde olan 'Milli Ekonomi Modeli' elimizde, müellifi de aramızdadır. Yeter ki, milletçe o yönde bir irade ortaya koyalım. İşte o zaman hem Müslümanlara, hem de tüm insanlığa bir çığır açmış oluruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018