Yale Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. John Lewis Gaddis, ABD'nin yeni milli güvenlik stratejisini şöyle özetler: "Barış için savaş". Yani ABD, istediği ülkeye "barışı bozacak" diyerek saldırma hakkını kendinde görüyor. Aslında ABD, bu tavrı ile dünya barışını bozan ülke konumundadır. Bunun ispatı da gayet kolaydır. Bugüne kadar ABD, barışı korumak bahanesiyle girdiği hangi ülkede gerçek barışı sağlamıştır. Tam aksine ABD nerede varsa, orada terör, katliam, suikast, kaos, iç savaş, kan ve gözyaşı hakimdir. Öyleyse ABD, barıştan bizim anladığımızı anlamıyor.
Ya ne anlıyor? Onun aladığı şu; sömürdüğüm her yerde barış, sömüremediğim her yerde de terör vardır. Daha açıkçası, eskiden kendinden olmayanlara barbar diyen bu zihniyet sahipleri, şimdi terörist diyorlar. Olayın özeti bu.
Halbuki barışı bozan da, devlet terörü uygulayan da ABD ve onun yandaşlarıdır. Dünyada terörle kurulmuş, terörle büyümüş, terörle yaşayan devletlerin başında ABD ve İsrail gelmektedir. Bu iki devleti bir saymak, birini diğerinin bir parçası görmek de mümkün. Her ikisi de terör bahanesiyle Müslüman ülkere saldırıyorlar. Asıl maksatları ise açık. Mesela, Irak'ın işgali, muharref Tevrat ve Protestan Evanjelik tarikatının öğretileri doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.
Muharref Tevrat'a göre, Yahudilerin en son savaşı Kudüs yakınlarındaki Mediggo Tepesi diye bilinen yerde olacak ve İsrailoğulları bu savaşta kesin ve büyük bir zafer kazanacaklar. Yahudilerin inancı böyle. Protestan Evanjelik tarikatına mensup olanlar da aynı şeye inanıyorlar. Onlara göre de Yahudiler, Arz-ı Mevud'u elde etmeden Mesih gelmeyecek, Mesih gelmeyince de Hıristiyanlar dünyaya hakim olamayacaktır. Anlayacağımız, bu şavaşın dini boyutu, bazılarının sıkça ifade ettiği deyimle, teolojik yönü ağır basmaktadır.
Son günlerde, Pentagon'un üst düzey yetkililerinden Korgeneral William Boykin'in söyledikleri de bunu teyit etmektedir. Askeri üniformasıyla gittiği kilisede Korgeneral Boykin, ABD'nin Müslümanlara karşı sürdürdüğü savaş için "şeytanla savaş" ifadesini kullanıyor ve şöyle diyor:
"George W. Bush'u ABD başkanı olarak tanrı seçti. Neden bu kişi şimdi Beyaz Saray'da? Amerikan seçmenlerin çoğunluğu ona oy vermedi. Ama o Beyaz Saray'da, çünkü tanrı onu belirli bir süre için oraya gönderdi." Başkan Bush'da bu inancı sıkça tekrar etmiştir. Irak'ın işgali, Başkan Bush'un "Yeni bir Haçlı Seferi başlatıyorum" diyerek başlattığı Haçlı Seferi'nin bir parçasıdır. Bunun dışında ileri sürülen gerekçelerin hepsi yalan ve uydurmadır.
Nitekim CNN'in dünya çapında muhabiri Kristiyan Amanpur da bunu itiraf ediyor ve şöyle diyor: "ABD yönetimi, Amerikan halkına yalan söyledi. Medya olarak bizler de bu yalanları yaydık. Doğruları sansürledik, medya kendi kendini sansürledi". Amanpur'un itiraf ettiğini ne yazık ki, Türk medyası hâlâ tekrarlıyor, hâlâ beyin yıkama faaliyetine devam ediyor, hâlâ vatanı işgal edilmiş Iraklılar'ın şanlı direnişini "terörist saldırı" olarak nitelendirmekten utanmıyor.
Türk medyası içerisinde az da olsa gerçekleri dile getirenleri görmek insanı seviniriyor, yanmış yüreklere su serpiyor.
Bunlardan biri olan Can Dündar'ın 23 Ağustos 2003 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yazdıklarını aynen nakletmek istiyorum. Şöyle diyor Can Dündar: "Ülkeniz işgal altındaysa işgalciye direnmek sizi saldırgan mı yapar, kahraman mı? Peki Irak'ta yabancı işgal gücüne direnenler neden terörist sayılıyor? Neden onların eylemlerine -İngilizceden tercüme- "terör saltırısı" diyoruz? ABD askerine yönelik saldırıları terör sayarken dikkat edilmesi gereken bir başka nokta da şu: En büyük terör, kaba kuvvetle savunmasız bir ülkeyi işgal eden devlet terörüdür."
Evet en büyük terör, devlet terörüdür. Bu terörün baş mümessilleri de ABD ve İsrail'dir. Terörle mücadele, bunları durdurmak ve hizaya getirmekle olur. Aksi halde terör bütün dünyayı kaplayacak ve gerçek barış hayal olacaktır.
Ya ne anlıyor? Onun aladığı şu; sömürdüğüm her yerde barış, sömüremediğim her yerde de terör vardır. Daha açıkçası, eskiden kendinden olmayanlara barbar diyen bu zihniyet sahipleri, şimdi terörist diyorlar. Olayın özeti bu.
Halbuki barışı bozan da, devlet terörü uygulayan da ABD ve onun yandaşlarıdır. Dünyada terörle kurulmuş, terörle büyümüş, terörle yaşayan devletlerin başında ABD ve İsrail gelmektedir. Bu iki devleti bir saymak, birini diğerinin bir parçası görmek de mümkün. Her ikisi de terör bahanesiyle Müslüman ülkere saldırıyorlar. Asıl maksatları ise açık. Mesela, Irak'ın işgali, muharref Tevrat ve Protestan Evanjelik tarikatının öğretileri doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.
Muharref Tevrat'a göre, Yahudilerin en son savaşı Kudüs yakınlarındaki Mediggo Tepesi diye bilinen yerde olacak ve İsrailoğulları bu savaşta kesin ve büyük bir zafer kazanacaklar. Yahudilerin inancı böyle. Protestan Evanjelik tarikatına mensup olanlar da aynı şeye inanıyorlar. Onlara göre de Yahudiler, Arz-ı Mevud'u elde etmeden Mesih gelmeyecek, Mesih gelmeyince de Hıristiyanlar dünyaya hakim olamayacaktır. Anlayacağımız, bu şavaşın dini boyutu, bazılarının sıkça ifade ettiği deyimle, teolojik yönü ağır basmaktadır.
Son günlerde, Pentagon'un üst düzey yetkililerinden Korgeneral William Boykin'in söyledikleri de bunu teyit etmektedir. Askeri üniformasıyla gittiği kilisede Korgeneral Boykin, ABD'nin Müslümanlara karşı sürdürdüğü savaş için "şeytanla savaş" ifadesini kullanıyor ve şöyle diyor:
"George W. Bush'u ABD başkanı olarak tanrı seçti. Neden bu kişi şimdi Beyaz Saray'da? Amerikan seçmenlerin çoğunluğu ona oy vermedi. Ama o Beyaz Saray'da, çünkü tanrı onu belirli bir süre için oraya gönderdi." Başkan Bush'da bu inancı sıkça tekrar etmiştir. Irak'ın işgali, Başkan Bush'un "Yeni bir Haçlı Seferi başlatıyorum" diyerek başlattığı Haçlı Seferi'nin bir parçasıdır. Bunun dışında ileri sürülen gerekçelerin hepsi yalan ve uydurmadır.
Nitekim CNN'in dünya çapında muhabiri Kristiyan Amanpur da bunu itiraf ediyor ve şöyle diyor: "ABD yönetimi, Amerikan halkına yalan söyledi. Medya olarak bizler de bu yalanları yaydık. Doğruları sansürledik, medya kendi kendini sansürledi". Amanpur'un itiraf ettiğini ne yazık ki, Türk medyası hâlâ tekrarlıyor, hâlâ beyin yıkama faaliyetine devam ediyor, hâlâ vatanı işgal edilmiş Iraklılar'ın şanlı direnişini "terörist saldırı" olarak nitelendirmekten utanmıyor.
Türk medyası içerisinde az da olsa gerçekleri dile getirenleri görmek insanı seviniriyor, yanmış yüreklere su serpiyor.
Bunlardan biri olan Can Dündar'ın 23 Ağustos 2003 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yazdıklarını aynen nakletmek istiyorum. Şöyle diyor Can Dündar: "Ülkeniz işgal altındaysa işgalciye direnmek sizi saldırgan mı yapar, kahraman mı? Peki Irak'ta yabancı işgal gücüne direnenler neden terörist sayılıyor? Neden onların eylemlerine -İngilizceden tercüme- "terör saltırısı" diyoruz? ABD askerine yönelik saldırıları terör sayarken dikkat edilmesi gereken bir başka nokta da şu: En büyük terör, kaba kuvvetle savunmasız bir ülkeyi işgal eden devlet terörüdür."
Evet en büyük terör, devlet terörüdür. Bu terörün baş mümessilleri de ABD ve İsrail'dir. Terörle mücadele, bunları durdurmak ve hizaya getirmekle olur. Aksi halde terör bütün dünyayı kaplayacak ve gerçek barış hayal olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018