Hiciv türünün başarılı örneklerinden biri de "Harnâme"dir. Harnâme; "Eşek mektubu" anlamına gelmektedir. Divan edebiyatı şairi Şeyhî'nin, mesnevî tarzındaki meşhur eseridir. Toplum hayatındaki çarpıklıkların, insanî zaaf ve dengesizliklerin nükteli bir üslupla işlendiği, yaratılış gayesine aykırı davranmanın acı sonuçlarının ince bir mizah ile hicvedildiği eserin kahramanı, malûmunuz bir eşektir. Eşek, hakettiğinden fazlasını isteyen hasetçi, bencil, kıskanç karakteri temsil eder. Kadere rıza göstermeyerek kendi öz benliğinden uzaklaşan bu tiplerin sonunda, ettiklerini çekecekleri, heva ve heveslerinin bedelini acı acı ödeyecekleri eserde etkili olarak dile getirilir.
Hikaye şöyle başlar:
Yük çekmekten şikayetçi, zayıf ve hasta bir eşek vardır. Oduna ve suya gitmekten bıkmış. Gece gündüz üzüntü ve dert içindedir. Öyle ağır yükler çekiyor ki, sırtında tüy kalmamış. Tüy şöyle dursun et ve deriden de eser yok. Dudakları sarkmış, çenesi düşmüş. O kadar zayıf ki, arkasına bir sinek konsa yoruluyor. Kulağında kargalar, gözünde sinekler kol geziyor. Arkasından palanı alınsa, kalanı it artığından farksız...***Birgün, sahibi ona acır, sırtından palanını alarak otlağa salıverir. Eşek orada etli butlu öküzleri görür. Öküzlerin kılını çeksen yağı damlayacak kadar semizdirler. Bir devlet tacı gibi gördüğü öküzlerin boynuzlarına hayran kalır. Üstelik yular ve palan dertleri de yok. Şaşar ve kendi hallerini tasavvur ederek düşünür. Yaratılışta eşit oldukları halde, kendilerinin boynuzdan mahrum olmalarını manasız ve haksız bulur. Bu müşkülünü, ancak eşeklerin piri tanınan, gün görmüş, akıllı ve hakim eşeğin çözeceğini anlayarak ona başvurur. İhtiyar eşek kendisine şu cevabı verir:- "Bu işin aslı basittir. Allahü Teala öküzü rızık sebebi olarak yarattı. Gece gündüz arpa buğday işler, bunların hasıl olmasında uğraşırlar. Başlarında devlet tacı olması bundandır. Halbuki bizim işimiz, odun taşımaktır. Bunu göz önünde tutarsan bize boynuz şöyle dursun, kuyruk ve kulağın da fazla olduğunu anlarsın".***Zavallı eşek oradan dert içinde ayrılır. Fakat bu işin aslı kolaymış diye aslında memnun da olur;- "Artık ben de buğday işler, yazımı ve kışımı orada geçiririm. Ne zamana kadar odun ile dayak yiyeceğim, bundan sonra buğday işlemekle izzetler bulayım" şeklinde düşüncelerle dolaşırken yeşermiş bir ekin görür. Aşk ile yemeye başlar. Öyle saldırır ki, az zamanda tarla kara toprak haline gelir. Doyduktan sonra yuvarlanır ve sevincinden terennüme başlar. Tiz perdeden bağırması, bu durumdan ekin sahibinin haberdar olmasına sebep olur. Tarla sahibi gelip de tarlasını mahvolmuş görünce, biçare eşeği öyle bir döver ki... Hani derler ya, "eşek sudan gelinceye kadar"... Bununla da hırsını alamaz; biçare eşeğin kuyruğunu ve kulaklarını da keser. Eşek canı acıyarak kaçarken yolda akıl danıştığı pir eşeğe rastlar. İhtiyar eşek halini sorar. Zavallı, inleyerek şu cevabı verir:
- "Âh sorma pirim. Bâtıl isteyu haktan ayrıldım, boynuz umdum kulakdan ayrıldım"...***Evet değerli okurlar, atalarımız; "eden bulur, inleyen ölür" demişler. Kendi hakkına razı olmayıp, takdir-i ilahîye aykırı gelenlerin, sonunda ne hâle düştüklerini, neyle karşılaştıklarınıbuyrun harnâmede birlikte okuyalım:
Harnâme
Bir eşek var idi zaif ü nizarYük elinden katı şikeste vü zarGah odundu vü gah suda idiDün ü gün kahr ile kısuda idi***Arkasından alınsa palanıSanki it artığıydı kalanıBirgün ıssı ider himayet anaYani kim gösterir inayet ana***Aldı palanını vü saldı otaOtlayarak biraz yürüdü öteGördü otlatda yürür öküzlerOdlu gözler ü gerlü göğüzler***Boynuzı bazısının ay bigiKiminün halka halka yay bigi***Var idi bir eşek firasetlüHem ulu yollu hem kisayetlüOl ulu katına bu miskin harVardı yüz sürdü dedi ey server***Bugün otlakda gördüm öküzlerGerüben yürür idi göğüzlerYok mudur gökde bizim ıldızımızK'olmadı yeryüzünde boynuzumuz***Böyle cevab verdi pir eşekK'ey bela bendine esir eşekDün ü gün arpa buğday işlerlerAnı otlayıp anı dişlerler***Bizim ulu işimiz odundurOd uran içimize o dundur***Gezerek gördü bir göğermiş ekinSanki dutardı ol ekin ile kinYiyerek toydı karnı çağnadıYuvalandı vü biraz ağnadı***Çıkarır har çün enkerü'l-esvatEkin ıssına arz olur arasatAğaç elinde azm-i rah etdiTarlasını göricek ah etdi***Yüreği soğumadı söğmeg ileOlımadı eşeği döğmeg ileBıçağını çekdi kodı ayruğunuKesdi kulağını vü kuyruğunu***Uğrayu geldi pir eşek nagahSordı halini kıldı derd ile ah***Batıl isteyü hakdan ayrıldım,Boynuz umdum kulakdan ayrıldım.
www.oguzkoroglu.com
info@oguzkoroglu.com
Hikaye şöyle başlar:
Yük çekmekten şikayetçi, zayıf ve hasta bir eşek vardır. Oduna ve suya gitmekten bıkmış. Gece gündüz üzüntü ve dert içindedir. Öyle ağır yükler çekiyor ki, sırtında tüy kalmamış. Tüy şöyle dursun et ve deriden de eser yok. Dudakları sarkmış, çenesi düşmüş. O kadar zayıf ki, arkasına bir sinek konsa yoruluyor. Kulağında kargalar, gözünde sinekler kol geziyor. Arkasından palanı alınsa, kalanı it artığından farksız...***Birgün, sahibi ona acır, sırtından palanını alarak otlağa salıverir. Eşek orada etli butlu öküzleri görür. Öküzlerin kılını çeksen yağı damlayacak kadar semizdirler. Bir devlet tacı gibi gördüğü öküzlerin boynuzlarına hayran kalır. Üstelik yular ve palan dertleri de yok. Şaşar ve kendi hallerini tasavvur ederek düşünür. Yaratılışta eşit oldukları halde, kendilerinin boynuzdan mahrum olmalarını manasız ve haksız bulur. Bu müşkülünü, ancak eşeklerin piri tanınan, gün görmüş, akıllı ve hakim eşeğin çözeceğini anlayarak ona başvurur. İhtiyar eşek kendisine şu cevabı verir:- "Bu işin aslı basittir. Allahü Teala öküzü rızık sebebi olarak yarattı. Gece gündüz arpa buğday işler, bunların hasıl olmasında uğraşırlar. Başlarında devlet tacı olması bundandır. Halbuki bizim işimiz, odun taşımaktır. Bunu göz önünde tutarsan bize boynuz şöyle dursun, kuyruk ve kulağın da fazla olduğunu anlarsın".***Zavallı eşek oradan dert içinde ayrılır. Fakat bu işin aslı kolaymış diye aslında memnun da olur;- "Artık ben de buğday işler, yazımı ve kışımı orada geçiririm. Ne zamana kadar odun ile dayak yiyeceğim, bundan sonra buğday işlemekle izzetler bulayım" şeklinde düşüncelerle dolaşırken yeşermiş bir ekin görür. Aşk ile yemeye başlar. Öyle saldırır ki, az zamanda tarla kara toprak haline gelir. Doyduktan sonra yuvarlanır ve sevincinden terennüme başlar. Tiz perdeden bağırması, bu durumdan ekin sahibinin haberdar olmasına sebep olur. Tarla sahibi gelip de tarlasını mahvolmuş görünce, biçare eşeği öyle bir döver ki... Hani derler ya, "eşek sudan gelinceye kadar"... Bununla da hırsını alamaz; biçare eşeğin kuyruğunu ve kulaklarını da keser. Eşek canı acıyarak kaçarken yolda akıl danıştığı pir eşeğe rastlar. İhtiyar eşek halini sorar. Zavallı, inleyerek şu cevabı verir:
- "Âh sorma pirim. Bâtıl isteyu haktan ayrıldım, boynuz umdum kulakdan ayrıldım"...***Evet değerli okurlar, atalarımız; "eden bulur, inleyen ölür" demişler. Kendi hakkına razı olmayıp, takdir-i ilahîye aykırı gelenlerin, sonunda ne hâle düştüklerini, neyle karşılaştıklarınıbuyrun harnâmede birlikte okuyalım:
Harnâme
Bir eşek var idi zaif ü nizarYük elinden katı şikeste vü zarGah odundu vü gah suda idiDün ü gün kahr ile kısuda idi***Arkasından alınsa palanıSanki it artığıydı kalanıBirgün ıssı ider himayet anaYani kim gösterir inayet ana***Aldı palanını vü saldı otaOtlayarak biraz yürüdü öteGördü otlatda yürür öküzlerOdlu gözler ü gerlü göğüzler***Boynuzı bazısının ay bigiKiminün halka halka yay bigi***Var idi bir eşek firasetlüHem ulu yollu hem kisayetlüOl ulu katına bu miskin harVardı yüz sürdü dedi ey server***Bugün otlakda gördüm öküzlerGerüben yürür idi göğüzlerYok mudur gökde bizim ıldızımızK'olmadı yeryüzünde boynuzumuz***Böyle cevab verdi pir eşekK'ey bela bendine esir eşekDün ü gün arpa buğday işlerlerAnı otlayıp anı dişlerler***Bizim ulu işimiz odundurOd uran içimize o dundur***Gezerek gördü bir göğermiş ekinSanki dutardı ol ekin ile kinYiyerek toydı karnı çağnadıYuvalandı vü biraz ağnadı***Çıkarır har çün enkerü'l-esvatEkin ıssına arz olur arasatAğaç elinde azm-i rah etdiTarlasını göricek ah etdi***Yüreği soğumadı söğmeg ileOlımadı eşeği döğmeg ileBıçağını çekdi kodı ayruğunuKesdi kulağını vü kuyruğunu***Uğrayu geldi pir eşek nagahSordı halini kıldı derd ile ah***Batıl isteyü hakdan ayrıldım,Boynuz umdum kulakdan ayrıldım.
www.oguzkoroglu.com
info@oguzkoroglu.com
Oğuz Köroğlu / diğer yazıları
- Nereden geldiğini unutma ki Nereye gideceğini unutmayasın / 22.01.2012
- İmam Hüseyin'in şehadetine ağlamak / 06.12.2011
- "Ben Kerbelâ şehidiyim" / 05.12.2011
- İmam Hüseyin'in kıyamı ve şehadeti / 04.12.2011
- İmam Hüseyin'in kıyamı ve şehadeti / 02.12.2011
- Türk Milleti'ne açık mektup / 11.06.2011
- Milli Ekonomi Modeli mutlaka meclise girmeli / 10.06.2011
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın projeleri iktidar olmalıdır / 09.06.2011
- Baba devlete giden yol: Milli Ekonomi Modeli / 08.06.2011
- Küresel oyunları bozacak tek lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 04.06.2011
- İmam Hüseyin'in şehadetine ağlamak / 06.12.2011
- "Ben Kerbelâ şehidiyim" / 05.12.2011
- İmam Hüseyin'in kıyamı ve şehadeti / 04.12.2011
- İmam Hüseyin'in kıyamı ve şehadeti / 02.12.2011
- Türk Milleti'ne açık mektup / 11.06.2011
- Milli Ekonomi Modeli mutlaka meclise girmeli / 10.06.2011
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın projeleri iktidar olmalıdır / 09.06.2011
- Baba devlete giden yol: Milli Ekonomi Modeli / 08.06.2011
- Küresel oyunları bozacak tek lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 04.06.2011