Yarından sonra bayram. Bayram barış demekse bunu yaşayalım.
Yaşamasına yaşayalım da, vatandaşları birbirine düşman eden siyasal kutuplaşmayı ne yapacağız? Sorumluları belli. Nefret söyleminden vazgeçmeyen siyasilerin keyfi yerinde. Çünkü bu sistemden besleniyorlar. Zarar görenler ise bizleriz.
Mustafa Kemal Atatürk, "Yurtta barış, dünyada barış" diyordu.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri bu ilkeye bağlı kalınmıştır. O nedenle tüm komşularla dostluk içerisinde yaşamaya çalışılmıştır.
Yurtta barış nasıl sağlanacaktır? Hiç kuşkusuz hukuk devleti ile, demokrasi ile, bağımsız yargı ile, eşitlik ile, adalet ile…
Ne var ki, bayrama hazırlandığımız şu günlerde bunların hiçbirisi yok. Öncelikle partili Cumhurbaşkanı kimliği bunları baştan yok ediyor. Parlamenter sistemin kaldırılması ile, Cumhurbaşkanının partili olması ile, Cumhurbaşkanının göreve başlarken ettiği yemin havada kalmaktadır. Cumhurbaşkanının tarafsızlığı yok olmuştur. Bu durumda Cumhurbaşkanı yalnızca kendi partililerinin Cumhurbaşkanı olmaktadır. Vatandaşlar bölünmüştür.
Yönetimi eleştirenler cezaevindedir. Yargı bağımsızlığı olmayınca adalet de yok olmuştur. Mahkemeler, yönetimin istemediği kararlar verince, bu kararlar yok edilmekte; bu kararları veren savcı ve yargıçlar görevlerinden alınmakta, haklarında soruşturmalar açılmaktadır. Gezi davası kararları bunun açık örnekleridir. Böyle bir durumda bağımsız yargı ve yurtta barış olabilir mi?
Yönetim, Cumhuriyete ve Türk devrimine açıkça savaş açmıştır. Kimi bakanlıklara Atatürk'ün değil de 2.Abdülhamit'in resimleri asılmaktadır.
Dünyada barış sözü de ne yazık ki havada kalmaktadır. Ulusumuzun bir Suriye sorunu olmadığı halde, Erdoğan'ın ve AKP'nin bir Suriye sorunu vardır. Suriye toprakları vatan toprağımız değil. İdlib'de Türkiye'nin hiçbir çıkarı yoktur. Belki Erdoğan'ın ve AKP'nin dini ve mezhebi çıkarları bulunmuş olabilir. Ancak orada şehitler veriyoruz. Çocuklarımız neden orada şehit oluyorlar? Türk ordusu, ulusumuzun ordusudur. Bu ordu Erdoğan'ın ordusu değildir. Erdoğan, bu uğurda ölmekten söz ediyor. Vatanımız dışında neden ölelim? "İdlib'de mücadeleye mecbur değil, mahkûmuz" diyor.
Suriye'deki ve Libya'daki şehitler için de "Birkaç şehidimiz var, Şehitler Tepesi boş kalmayacak" diyor.
İdlib'de onlarca şehidimiz var. Neden? Bunun hesabını kim verecek? Milyonlarca Suriyeli yurdumuza girmiş ve düzenimizi bozmuştur.
Erdoğan, bu yanlış politikaları eleştirenlere kızıyor. Yaşamı vatan savunması için savaş alanlarında geçmiş, bu yolda olağanüstü deneyimli büyük bir komutan ve devlet adamı "Yurtta barış, dünyada barış" diyorsa, onun tırnağı kadar bile olamayacak olan yöneticilerin savaş çığlıkları ne anlama geliyor ve ciddiye alınabilir mi?
Şimdi ciddi ciddi soralım: Güzel yurdumuz bu noktaya nasıl getirildi?
Her şeye rağmen güzel bayramlar dileğiyle…
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023