Bugün ciddi konularla uğraşmak istemiyorum. Memleket son sürat satılıyormuş. Memleketin başındakiler Atatürk'ün gösterdiği yol yerine IMF ve ABD yolunda inatla yürüyormuş. Memleket borca gark edilip alınacak borçlarla hortumcular hortumlamalarını sürdürüyormuş. En son gelen kredi ile kişi başına 330 dolar daha borçlanmışız. Hatta bazı büyük holding dediğimiz şirketler stratejik bölgelerde büyük toprak alımları yapıyorlarmış. Allah hepsinden razı olsun. Eğer düşündüğümü, yani ümit ettiğimi yapıyorlar, gavurlara satılmasın diye kapıyorlarsa, diyecek bir şeyim yok. Ama bu umudum boşa giderse işte o zaman ne olur şimdiden bilemem. Allah böyle durumu bana göstermesin. Bu ülkede iyi niyetli pek çok kişi sayın Cumhurbaşkanının daha önce yaptığı gibi Telekom'a sahip çıkması ümidiyle bekliyormuş, hep beklemede değil miydik? Bu milletin kaderi hep boşuna beklemek olmadı mı? Beşer şaşar. Bunda da bir hayır vardır. Atalarımız "Bir musibet bin nasihatten hayırlıdır'' demişler. Bu nedenle şu anda yüzlerce musibetle karşılaşmak inşallah milyonlarca nasihat yerine geçecektir. Allah (cc) kötülükleri hayra tebdil edecektir inşallah. Gayret ve çalışma elbet bizden olmalıdır. Bütün bunları unutarak havadan, sudan, dağdan, bayırdan, kurttan, kuştan konuşmak istiyorum.
Hava işi garanti kimse havamıza talip değil. Ne var ki havamızdan geçilmiyor. Bunu almaya güçleri yetmez. Hala tahtirevandan kimsenin indiği yok. Ayran önemli değil, borç aldık ya ayran da olacaktır elbet. Tabii su olmadan ayran olması mümkün değildir. Suya gelince, baştakiler önümüzdeki haftalarda bunu da İsrail'e satar, satar da kurtuluruz. 'Koka' Cola varken suya ne gerek var ki. Sadece abdes almak için lazım oluyor. Olmazsa teyemmüm ederler, olur biter, diye konuştuklarını duyar gibiyim. Eh su için denecek bir şey kalmadı. Kurda kuşa sıra geldi. Geldi gelmesine de kurttan eser kalmadı. AB'ye kurban olacak kuzuya döndü. O kartal bakışlı, haşmetli, konuştuklarında mangalda kül, kimseye de pabuç bırakmayan baylar genellikle kuşa, bir kısmı da karanlıkta yaptıkları vurgunlar neticesinde, ortalık aydınlanıverince, etrafı göremeyen ve bu nedenle pür dikkat ve tedirgin etrafı dinleyen, gün ışığında aciz kalan baykuşa dönüşüverdi.
Kuş deyince aklıma bir kıssa geldi. Anlatmadan geçmek olmaz. Vakti zamanda bir kasabada yaşayan bir veli zat varmış. Bu köy halkının da en önde gelen işi keklik avı imiş. Bilindiği gibi kapanla avlanmada eğitilmiş, çığırtkan denen kuş kullanılır. Bu çığırtkan kuşlar öterek diğerlerini çağırır ve onların tuzağa düşmelerini sağlarlarmış. Kasabanın bir çığırtkan kuşu varmış ki, son derece becerikli olan bu kuşu elde etmek için herkes kesenin ağzını düşünmeden açarmış. Sahibi bu kuşu çok sever, yere göğe sığdıramazmış. Kaderin cilvesi ya mali durumu bozulan adam kuşu açık arttırma ile satmaya mecbur kalmış. Açık artırmanın en sonunda Kasabanın saygın ermiş kişisi son artırma ile kuşu satın almış. Herkesin şaşkın bakışları arasında kuşun kafasını koparıp kuşu savurup atmış. İşin hikmetini öğrenmek istemişler. Bu zat demiş ki: Yıllardır bu hain kuş kendi nesline ihanet etmiştir bu nedenle bunu çoktan hak etmişti...
Hava işi garanti kimse havamıza talip değil. Ne var ki havamızdan geçilmiyor. Bunu almaya güçleri yetmez. Hala tahtirevandan kimsenin indiği yok. Ayran önemli değil, borç aldık ya ayran da olacaktır elbet. Tabii su olmadan ayran olması mümkün değildir. Suya gelince, baştakiler önümüzdeki haftalarda bunu da İsrail'e satar, satar da kurtuluruz. 'Koka' Cola varken suya ne gerek var ki. Sadece abdes almak için lazım oluyor. Olmazsa teyemmüm ederler, olur biter, diye konuştuklarını duyar gibiyim. Eh su için denecek bir şey kalmadı. Kurda kuşa sıra geldi. Geldi gelmesine de kurttan eser kalmadı. AB'ye kurban olacak kuzuya döndü. O kartal bakışlı, haşmetli, konuştuklarında mangalda kül, kimseye de pabuç bırakmayan baylar genellikle kuşa, bir kısmı da karanlıkta yaptıkları vurgunlar neticesinde, ortalık aydınlanıverince, etrafı göremeyen ve bu nedenle pür dikkat ve tedirgin etrafı dinleyen, gün ışığında aciz kalan baykuşa dönüşüverdi.
Kuş deyince aklıma bir kıssa geldi. Anlatmadan geçmek olmaz. Vakti zamanda bir kasabada yaşayan bir veli zat varmış. Bu köy halkının da en önde gelen işi keklik avı imiş. Bilindiği gibi kapanla avlanmada eğitilmiş, çığırtkan denen kuş kullanılır. Bu çığırtkan kuşlar öterek diğerlerini çağırır ve onların tuzağa düşmelerini sağlarlarmış. Kasabanın bir çığırtkan kuşu varmış ki, son derece becerikli olan bu kuşu elde etmek için herkes kesenin ağzını düşünmeden açarmış. Sahibi bu kuşu çok sever, yere göğe sığdıramazmış. Kaderin cilvesi ya mali durumu bozulan adam kuşu açık arttırma ile satmaya mecbur kalmış. Açık artırmanın en sonunda Kasabanın saygın ermiş kişisi son artırma ile kuşu satın almış. Herkesin şaşkın bakışları arasında kuşun kafasını koparıp kuşu savurup atmış. İşin hikmetini öğrenmek istemişler. Bu zat demiş ki: Yıllardır bu hain kuş kendi nesline ihanet etmiştir bu nedenle bunu çoktan hak etmişti...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
A. Haydar Ata / diğer yazıları
- Çıldırmamak elde değil / 22.07.2001
- Herşey ne kadar da net / 13.07.2001
- Gaflet / 16.06.2001
- Artık kendimize gelmeliyiz / 09.06.2001
- Bekleyiş / 29.05.2001
- Benim anladığım tasarruf / 20.05.2001
- Herşey ne kadar da net / 13.07.2001
- Gaflet / 16.06.2001
- Artık kendimize gelmeliyiz / 09.06.2001
- Bekleyiş / 29.05.2001
- Benim anladığım tasarruf / 20.05.2001