Belalar ve Musalar

Koronavirüsten korunmanın en etkili yolu nedir sizce?

Tabii ki tedbir almak. Yani temizlik ve sağlıklı beslenme gibi tedbirler, görünen en etkili yöntemler.

Yeri gelmişken Müslümanın temizlik ve beslenme konularına gösterdiği hassasiyetin dünyanın dikkatini çektiğini belirtelim. Çünkü abdest alan bir Müslüman; ellerini güzelce yıkar, ağzını suyla çalkalar ve burnuna su çekip temizliğini sağlar. Bir Müslüman bunu her zaman yapar. Zaten temizlik konusunda uzmanlar da bunları söylemiyor mu? Yani elinizi güzelce yıkayın, ağzınızı suyla çalkalayın, gargara yapın ve burnunuza su çekip temizleyin... 

Bu konunun ihmal edilmemesi gereken önemli bir konu olduğunu da böylece algılanmış oluz inşallah.

Temizliğin dışında sağlıklı beslenme de önemlidir. 

Müslümanın beslenme konusunda gösterdiği titizlik de yine ön plana çıkan bir konudur. Örneğin bir Müslüman önüne gelen her eti yemez. Etin sığır veya koyun cinsi olması gerekiyor. Etin kanlı olmaması, çiğ olmaması, daha önceden ölmüş bir hayvan olmaması son derece önemlidir. Bir Müslüman domuz eti, yarasa veya börtü böcek gibi ne idüğü belirsiz her önüne gelen şeyi yemez. 

Yani virüslerden koruyan en etkili yöntemlerin başında Müslüman gibi yaşamak geliyor.

* * * 

Yukarıda anlattığımız tedbirler görünen tedbirlerdi. Yani Müslüman gibi yaşamak bu tedbirlerden bir tanesi. 

Asıl tedbir ise Müslümanca yaşamaktır... 

Müslümanca yaşamanın asıl şartı, Allah'a sığınmaktır. Tüm kalbinle Allah'a yönelmektir. O'nun bütün emir ve yasaklarına canı gönülden uymaktır. 

Bu konuyu biraz daha açalım... 

Örneğin, Yüce Allah temizlik ile ilgili bütün insanları bilgilendiriyor. Allah'ın emrettiği şekilde temizlenmemiz sonucu virüslerden korunabiliyoruz. Peki, Allah'ın diğer emirlerine ve yasaklarına uymak için ne gerekiyor? Tabii ki, tam manasıyla Allah'a inanmak ve güvenmek gerekiyor. 

Adaletsizlik konusu, kul hakkı konusu, zulüm, hile, gasp, yalan, talan gibi Allah'ın kesinlikle yasakladığı şeylerin yapılıyor olması, hatta hiç bir ölçü tanımadan yarışırcasına bunların yaygınlaşması türlü türlü belaları üzerimize çekiyor. 

Son dönemlerde yaşadıklarımıza bir bakın! Daha bir belayı sindiremeden başka bir bela ile karşılaşıyoruz. Ekonomik krizler, depremler, salgın hastalıklar...

Kur'an-ı Kerim bunlarla ilgili ayetlerle dolu.

Örneğin büyüklük taslayan ve insanlara zulmeden Firavun'a, Yüce Allah (c.c.) Hz. Musa'yı gönderiyor. Musa'nın (a.s.) ikazlarını dikkate almayan Firavun için Kur'an'da şöyle buyruluyor: 

"Andolsun, Biz de Firavun ve çevresini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık." (Araf Suresi: 130)

Bugün yaşadığımız ekonomik sıkıntıları bu perspektiften niye değerlendirmiyoruz?

Ayetin devamına bakalım ve Firavun'un başına gelenlerden ibret alalım: 

"Ve dediler ki: 'Bizi büyülemek için mucize (ayet) olarak her ne getirirsen getir, yine de biz sana inanacak değiliz.' Biz de açık seçik mucizeler olmak üzere onların üzerine tufan, çekirge, haşarat, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim olmakta direndiler." (Araf Suresi: 132-133)

Daha sonra Firavun'un başına neler geldiğini hepiniz biliyorsunuz. Firavunun peşinden gidenlerin hepsi denizde boğuldu... 

Bir toplum yoldan çıktığı zaman yani; adalet duygusunu yitirdiği zaman, haksızlıklar ayyuka çıktığı zaman, mazlum hakkını arayamadığı zaman, kimse kimseyi düşünmediği zaman Allah'ın belaları sağanak sağanak yağacaktır elbet. İşte o vakit sabahtan akşama kadar ellerinizi sabunla yıkasanız ne fayda!

O yüzden son söz olarak diyoruz ki, her firavunun bir Musa'sı, her Musa'nın da denizleri yaran bir asası vardır. Bela ve musibetlerden korunmanın en etkili hatta tek yolu; Allah'ın Musa'sını dinlemek ve izinden gitmektir. Yani Müslüman gibi değil Müslümanca yaşamaktır.