Bu mısranın, Aşık Mahzuni Şerif'in meşhur şiirlerinden birine ait olduğunu söyleyerek söze başlayalım.
Bunda bir tereddüt yok, sözün sahibini söylemek borcundayız:
"Milletin sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi."
Doğru söyleyenin, doğruyu savunanın dokuz köyden kovulduğu bir iklimden geçiyoruz.
Özellikle bu referandum dolayısıyla partilerin yaptıkları mitingler ve kullanılan ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı dil, ülkenin asıl ve acil meselelerinin konuşulamadığı, yazılıp/çizilemediği talihsiz bir atmosfer oluşturmuştur.
Gerçekleri konuşmamak, yazmamak ve yokmuş gibi davranmak sonucu değiştirmiyor, üzerimize doğan her gün her bakımdan zararda ve ziyanda olduğumuzun işaretleri ile doğuyor.
Şairin çok güzel ifade ettiği gibi, yiğidin kuru soğana muhtaç olduğunu söylerken bile kırk defa düşünüyoruz, kılı kırk yarıyoruz ve sürekli; "bilmem söylesem mi söylemesem mi" tereddütleri yaşıyoruz.
Şimdilerde "uydum kalabalığa" modası oldukça yaygın ve en makbul şarkı sözü de ne yazık ki; "kapat gözlerini kimse görmesin."
Çok iyi kullanılan algı operasyonları ile kitleler öyle bir psikolojiye sokuluyor ki, gözlerini kapatanın kendisinin gerçekleri görmediği, göremediği hakikatini dahi düşünemez hale geliyorlar.
Hem harici hem de dâhili tefeciler, talandan mal kaçırma peşinde koşanlar, deveyi hamutuyla götürmekte tecrübeli olanlar bu dumanlı havadan, bu "evet-hayır" gerginliğinden oldukça memnunlar çünkü saman altından su yürütüyorlar ve el altından rahat rahat götürüyorlar.
İktidarıyla muhalefetiyle özellikle Meclisteki parti sözcüleri iki aydan beri adeta kayıkçı kavgası yapıyorlar, memleketin asıl ve acil meselelerini asla konuşmuyorlar, üstelik konuşulacak ortamı da söylemleri ile bombardıman ediyorlar.
Hal ve durum, umumi manzara bu iken, bütün umutlar milletin basiretine ve ferasetine kalıyor.
Basiretlerin tez zamanda açılması niyazı ile...
Bunda bir tereddüt yok, sözün sahibini söylemek borcundayız:
"Milletin sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi."
Doğru söyleyenin, doğruyu savunanın dokuz köyden kovulduğu bir iklimden geçiyoruz.
Özellikle bu referandum dolayısıyla partilerin yaptıkları mitingler ve kullanılan ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı dil, ülkenin asıl ve acil meselelerinin konuşulamadığı, yazılıp/çizilemediği talihsiz bir atmosfer oluşturmuştur.
Gerçekleri konuşmamak, yazmamak ve yokmuş gibi davranmak sonucu değiştirmiyor, üzerimize doğan her gün her bakımdan zararda ve ziyanda olduğumuzun işaretleri ile doğuyor.
Şairin çok güzel ifade ettiği gibi, yiğidin kuru soğana muhtaç olduğunu söylerken bile kırk defa düşünüyoruz, kılı kırk yarıyoruz ve sürekli; "bilmem söylesem mi söylemesem mi" tereddütleri yaşıyoruz.
Şimdilerde "uydum kalabalığa" modası oldukça yaygın ve en makbul şarkı sözü de ne yazık ki; "kapat gözlerini kimse görmesin."
Çok iyi kullanılan algı operasyonları ile kitleler öyle bir psikolojiye sokuluyor ki, gözlerini kapatanın kendisinin gerçekleri görmediği, göremediği hakikatini dahi düşünemez hale geliyorlar.
Hem harici hem de dâhili tefeciler, talandan mal kaçırma peşinde koşanlar, deveyi hamutuyla götürmekte tecrübeli olanlar bu dumanlı havadan, bu "evet-hayır" gerginliğinden oldukça memnunlar çünkü saman altından su yürütüyorlar ve el altından rahat rahat götürüyorlar.
İktidarıyla muhalefetiyle özellikle Meclisteki parti sözcüleri iki aydan beri adeta kayıkçı kavgası yapıyorlar, memleketin asıl ve acil meselelerini asla konuşmuyorlar, üstelik konuşulacak ortamı da söylemleri ile bombardıman ediyorlar.
Hal ve durum, umumi manzara bu iken, bütün umutlar milletin basiretine ve ferasetine kalıyor.
Basiretlerin tez zamanda açılması niyazı ile...
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Emekli ağlar yıkılır dağlar / 29.03.2024
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024