Her ne kadar sevgili devletlular kahramanlıklarına laf söyletmeseler de vakıa bu; bir adam bir devleti kaldırdı vurdu yere.
İçlerinden bazıları çıkıp; "suçun yüzde doksanı bizde, ya da yüzde doksan biz suçluyuz" dese de devleti yönetenlerin büyük çoğunluğu darbe teşebbüsünün püskürtülmesinde pay sahibi olduklarını söyleyip duruyorlar.
Bu hain ve alçakça darbe teşebbüsünün püskürtülmesinde pay sahibi olan hemen herkese elbette millet olarak şükran borçluyuz ama işin bu noktaya gelmesinde pay sahibi olanlara ne diyeceğiz?
15 Temmuz gecesi, gözü dönmüş, gözlerini kan bürümüş haliyle binlerce yıllık devleti, binlerce yıllık ordusunu ve bu milleti boğmaya azmetmiş olan bu canavarı kimler besledi, kimler büyüttü?
Gözlerini kan bürümüş olan bu canavarı bu güne kadar yemleyenler ve sulayanlar kimler, devletin tüm imkanlarını bu canavarın beslenip büyümesi uğruna seferber edenler kimler?
Neredeyse yarım asırdan beri "hizmet" dolmasını yutarak hem maddi kaynaklarını hem de ciğerparesi çocuklarını bu ihanet şebekesinin emrine sunan milletin hiç mi suçu yok?
Bu ihanet şebekesi Yüce İslam'ı tepe tepe kullanarak halkın inançlarını, saf duygularını istismar ederken, dinin içini boşaltıp İlahi mesajları saptırırken hep susan Diyanet teşkilatının, İlahiyat fakültelerinin hesabı kimden sorulacak?
"Bir adam bir devleti kaldırdı vurdu yere" vaziyetine katkı sunanlardan hesap sorulmayacak mı?
"Biz bakkal değil, devlet yönetiyoruz devlet devlet" nidaları ile meydanları inletenlerin o fotoğrafı daha dün gibi hafızalarda.
Devlet yönetme ciddiyetinin sonuçları bu ise, ört ki ölem.
Gazi Mustafa Kemal'in Gençliğe Hitabesinde resmettiği şu hazin fotoğraf nerdeyse gerçekleşene kadar kulağının üstüne yatan yöneticilere; "iyi uykular, sabah-ı şerifiniz hayır olsun!" demeyecek miyiz?
"Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir."
Bütün kaleler zapt edilirken, bütün tersanelere girilirken, ordunun ortasına düşmanca dalınırken ve 15 Temmuz gecesi de işgale teşebbüs edilirken bu ülkeyi yönetenler, en azından son on beş seneden beri tek başına yönetenler neredeydiler ve yaşanan bu rezaletten hicap duymadılar mı?
Mehmet Akif'in emrini yerine getirmek için bu millete bu alçaklığı reva görenlere, perdenin önündekilerine ve ardındakilerine elbette tükürüyoruz ama bu alçakları besleyip büyütenlere de elbette diyeceklerimiz var.
"Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne!
Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!"
İçlerinden bazıları çıkıp; "suçun yüzde doksanı bizde, ya da yüzde doksan biz suçluyuz" dese de devleti yönetenlerin büyük çoğunluğu darbe teşebbüsünün püskürtülmesinde pay sahibi olduklarını söyleyip duruyorlar.
Bu hain ve alçakça darbe teşebbüsünün püskürtülmesinde pay sahibi olan hemen herkese elbette millet olarak şükran borçluyuz ama işin bu noktaya gelmesinde pay sahibi olanlara ne diyeceğiz?
15 Temmuz gecesi, gözü dönmüş, gözlerini kan bürümüş haliyle binlerce yıllık devleti, binlerce yıllık ordusunu ve bu milleti boğmaya azmetmiş olan bu canavarı kimler besledi, kimler büyüttü?
Gözlerini kan bürümüş olan bu canavarı bu güne kadar yemleyenler ve sulayanlar kimler, devletin tüm imkanlarını bu canavarın beslenip büyümesi uğruna seferber edenler kimler?
Neredeyse yarım asırdan beri "hizmet" dolmasını yutarak hem maddi kaynaklarını hem de ciğerparesi çocuklarını bu ihanet şebekesinin emrine sunan milletin hiç mi suçu yok?
Bu ihanet şebekesi Yüce İslam'ı tepe tepe kullanarak halkın inançlarını, saf duygularını istismar ederken, dinin içini boşaltıp İlahi mesajları saptırırken hep susan Diyanet teşkilatının, İlahiyat fakültelerinin hesabı kimden sorulacak?
"Bir adam bir devleti kaldırdı vurdu yere" vaziyetine katkı sunanlardan hesap sorulmayacak mı?
"Biz bakkal değil, devlet yönetiyoruz devlet devlet" nidaları ile meydanları inletenlerin o fotoğrafı daha dün gibi hafızalarda.
Devlet yönetme ciddiyetinin sonuçları bu ise, ört ki ölem.
Gazi Mustafa Kemal'in Gençliğe Hitabesinde resmettiği şu hazin fotoğraf nerdeyse gerçekleşene kadar kulağının üstüne yatan yöneticilere; "iyi uykular, sabah-ı şerifiniz hayır olsun!" demeyecek miyiz?
"Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir."
Bütün kaleler zapt edilirken, bütün tersanelere girilirken, ordunun ortasına düşmanca dalınırken ve 15 Temmuz gecesi de işgale teşebbüs edilirken bu ülkeyi yönetenler, en azından son on beş seneden beri tek başına yönetenler neredeydiler ve yaşanan bu rezaletten hicap duymadılar mı?
Mehmet Akif'in emrini yerine getirmek için bu millete bu alçaklığı reva görenlere, perdenin önündekilerine ve ardındakilerine elbette tükürüyoruz ama bu alçakları besleyip büyütenlere de elbette diyeceklerimiz var.
"Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne!
Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!"
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024