Bir insan ömrünü neye vermeli
Harcanıp gidiyor ömür dediğin
Yolda kalan da bir, yürüyen de bir
Harcanıp gidiyor ömür dediğin
Yüreğim ürperir kapı çalınsa
Esleyen yelimden hile sezerler
Künyeler kazınır demir sandıkta
Savrulup gidiyor ömür dediğin
Dışı eli yakar içi de seni
Sona eklenmeli sözün incesi
Ayrılık gününü kör dereleri
Bölünüp gidiyor nehir dediğin
Bir insan ömrünü neye vermeli
Para mı, onur mu, taş dikenli yol
Ağacın köküne inmek mi yoksa
Çırpınıp duruyor yaprak dediğin.
Sevdiğim bir türkünün sözlerini aldım. Şairi Zülfü Livaneli, hayatı güzel dile getirmiş. İnsanın ömrünü neye verdiği çok önemli. Bir ömrü niçin yaşadığı, ömrünü nerede, kimlerle geçirdiği, hangi amaçlar için mücadele ettiği, dönüp arkasına baktığı zaman bin ömrüm olsaydı yine aynı yollardan geçerdim, aynı amaç uğruna mücadele ederdim mi diyoruz, yoksa cahillik yaptık keşke yapmasaydık mı diyoruz.
Bu muhasebe önemli.
Birlikte omuz omuza yürüdüğün, koştuğun, düştüğün, yaralandığın ama yılmadığın yine ayağa kalktığın dostlarınla beraber misin?
Düşen dostlarına el uzatabiliyor musun?
Yoksa harcanıp gidiyor ömür dediğin. Veya harcayıp gidiyor musun dost dediğini.
Ömrü güzel insanlarla, iyi insanlarla, iyilerle beraber olarak geçirmek gerekiyor. Arkamıza baktığımız zaman şunu diyebilmeliyiz; ne güzel insanlar tanıdım.
Güzel insanlar bu dünyada adeta cenneti sana yaşatırlar. İnsanlığı, adamlığı, fedakârlığı, adabı, edebi, cömertliği, infakı, Yaradan'a kul olmayı yaşayarak sana gösterirler.
İşte böyle dostlara ömür vermeli. Bu dostlar dünyalarını değiştirmiş olsalar bile gönüllerdeki yerlerini her zaman artarak koruyorlar, korumalılar. Hz. Mevlana'nın dediği gibi;
Öldükten sonra bizim mezarımızı yeryüzünde aramayınız, arif kişilerin gönlü bizim mezarımızdır. Doğru ama Hazretin Konya'daki türbesi dünyada en fazla ziyaret edilen yerlerden. Demek ki mezar deyip geçmemeli, gönlü olan, gönül veren büyüklerin kabri şeriflerini ziyaret etmeli. Farklı iklimler bazen bu ziyaretlerde yaşanıyor.
Bir insan ömrünü neye vermeli? Allah için çalışana, Allah için fedakârlık yapana, Allah için sevene vermeli. Onlar gibi olmaya çalışmalı. Sahip olmakla olduğunu sananlar, sahip olduklarını kaybedince dımdızlak ortada kalıyor. Ancak olmayı seçenler çamura da düşse değerinden hiçbir şey kaybetmiyor.
Şu soru önemli; sahip olmak mı, ya da olmak mı?
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025