Aile demek cemiyetin çekirdeği demek. Toplumun birer küçük parçası demek. Aile eskiden bünyesinde gerekli bütünlüğün sağlandığı anneler babalar, çocuklar, anneanneler, babaanneler, dedeler ve torunların bulunduğu sıcacık mutlu, huzurlu birer aile yapımız vardı. Bu hal bir lütf-u ilahi kabul edilirdi. Anne babaya hizmet etmek, karşılıklı dualaşmak dünya ve ahiret hayatımız bakımından temel unsurlardandı. Sevgi ve saygının, hizmet ve yardımın muhabbet ve hoş görünün insan hayatında bulunması zaruriydi. Ve böylelikle aile içerisinde gerekli bütünlük ve dengeler kolaylıkla sağlanır, sağlam uzun ömürlü cemiyetler bu parçaların bir araya gelmesi ve çekirdeğin yeşerip boy vermesiyle mümkün olurdu.
Bu tablo içerisinde ebeveynler menfaatten ziyade karşılıklı sevgi ve fedakârlık duygularıyla birbirlerine bağlanırlardı. Aile fertleri üzerine düşen vazifesini mesuliyetini bilerek inançları doğrultusunda güçlü bir iman sergilerler ve mükâfatı Allah'tan beklenirdi. Gaye Allah'ın rızasıydı. Ulvi bir düşünce içinde İslam ahlakına sahip insanlar yeteiştirilirdi.
Anneler ve babalar her türlü sıkıntı ve güçlüklere fıtri bir duygunun yanında, bir ibadet anlayışıyla göğüs gererler. Bu manada uyumazlar, yemezler, içmezler, hemen her şeylerini hatta kendi sağlıklarını çocuklarına verirlerdi. Buna karşılık çocuklar da Allah ve Resûlünden sonra anne babalarına karşı sevgi, saygı, hizmet hürmetle mükellef olurlardı. Anne babaya hürmet en büyük ibadet sayılırdı.
Cenab-ı Hakk'ın Kur'an-ı Kerim'de, "Rabbinizden başkasına kulluk etmeyin, anne ve babaya iyi muamele edin" ayetinin hükmü uygulanırdı.
"Eğer onlardan biri veya her ikisi ihtiyarlığa ulaşırsa, 'öf' deme, onları azarlama. Onlara hürmetle tatlı söz söyle" emri, huşu içerisinde yaşanır ve daha dikkatli olunur, nasihatlerle anlatılırdı.
Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifi hiç gündemden düşmezdi:
Resûlullah (s.a.a.), "Sürünsün, sürünsün de yine sürünsün!" diye buyurdu. "Kim ya Resûlallah?" diye soruldu. "Ebeveyninin yahut onlardan birinin ihtiyarlığına ulaşıp sonra; onlara olan itaatsizliği yüzünden cennete giremeyen!"
Bu ölçü yaşanır, aile yapısı gerek maddi, gerek manevi olarak yeşertilirdi.
Peki ya şimdi?
Yaşadığımız çağda milli ve manevi değerlerimiz zedelenerek kaybolmaya yüz tutmuştur. Bunların başında aile gelmektedir. Eşlerin birbirlerine olan muhabbeti zayıflamış, erkekler sevgiyi, muhabbeti başka mekânlarda aramaya kalkmış, kadınlar da kendilerine değer verecek başka arayışlara girişmiş vaziyetteler. Bu durum içinde fiili bir çatışmayla, duygusuz ve sorumsuz bir arada yaşama ortamı doğurmuştur. Toplumumuzun aile yapıları içler acısı, paramparça olmuş durumda. Batının kapitalist oyunu ve dinlerarası diyalogla aidiyet duygularımız sıfırla çarpılarak, bitmiş demektir. Bunun sebebi ise; Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt ölçülerinden yoksun bırakılmamızdır.
Modernleşmek adı altında süslenen batı kültürünün, hayat felsefemize nakış nakış işlenmesidir. Global güçlerin desteklemesiyle yerli medya kuruluşlarının bazıları, bu odaklara hizmet etmekte; yapılan yayınların etkisiyle kendi değerlerimizden uzaklaştırılan bireyler, millet olma şuurunu da kaybetmiş, kalpler, gönüller niyetler bozulmaktadır.
(devam edecek?)
Bu tablo içerisinde ebeveynler menfaatten ziyade karşılıklı sevgi ve fedakârlık duygularıyla birbirlerine bağlanırlardı. Aile fertleri üzerine düşen vazifesini mesuliyetini bilerek inançları doğrultusunda güçlü bir iman sergilerler ve mükâfatı Allah'tan beklenirdi. Gaye Allah'ın rızasıydı. Ulvi bir düşünce içinde İslam ahlakına sahip insanlar yeteiştirilirdi.
Anneler ve babalar her türlü sıkıntı ve güçlüklere fıtri bir duygunun yanında, bir ibadet anlayışıyla göğüs gererler. Bu manada uyumazlar, yemezler, içmezler, hemen her şeylerini hatta kendi sağlıklarını çocuklarına verirlerdi. Buna karşılık çocuklar da Allah ve Resûlünden sonra anne babalarına karşı sevgi, saygı, hizmet hürmetle mükellef olurlardı. Anne babaya hürmet en büyük ibadet sayılırdı.
Cenab-ı Hakk'ın Kur'an-ı Kerim'de, "Rabbinizden başkasına kulluk etmeyin, anne ve babaya iyi muamele edin" ayetinin hükmü uygulanırdı.
"Eğer onlardan biri veya her ikisi ihtiyarlığa ulaşırsa, 'öf' deme, onları azarlama. Onlara hürmetle tatlı söz söyle" emri, huşu içerisinde yaşanır ve daha dikkatli olunur, nasihatlerle anlatılırdı.
Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifi hiç gündemden düşmezdi:
Resûlullah (s.a.a.), "Sürünsün, sürünsün de yine sürünsün!" diye buyurdu. "Kim ya Resûlallah?" diye soruldu. "Ebeveyninin yahut onlardan birinin ihtiyarlığına ulaşıp sonra; onlara olan itaatsizliği yüzünden cennete giremeyen!"
Bu ölçü yaşanır, aile yapısı gerek maddi, gerek manevi olarak yeşertilirdi.
Peki ya şimdi?
Yaşadığımız çağda milli ve manevi değerlerimiz zedelenerek kaybolmaya yüz tutmuştur. Bunların başında aile gelmektedir. Eşlerin birbirlerine olan muhabbeti zayıflamış, erkekler sevgiyi, muhabbeti başka mekânlarda aramaya kalkmış, kadınlar da kendilerine değer verecek başka arayışlara girişmiş vaziyetteler. Bu durum içinde fiili bir çatışmayla, duygusuz ve sorumsuz bir arada yaşama ortamı doğurmuştur. Toplumumuzun aile yapıları içler acısı, paramparça olmuş durumda. Batının kapitalist oyunu ve dinlerarası diyalogla aidiyet duygularımız sıfırla çarpılarak, bitmiş demektir. Bunun sebebi ise; Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt ölçülerinden yoksun bırakılmamızdır.
Modernleşmek adı altında süslenen batı kültürünün, hayat felsefemize nakış nakış işlenmesidir. Global güçlerin desteklemesiyle yerli medya kuruluşlarının bazıları, bu odaklara hizmet etmekte; yapılan yayınların etkisiyle kendi değerlerimizden uzaklaştırılan bireyler, millet olma şuurunu da kaybetmiş, kalpler, gönüller niyetler bozulmaktadır.
(devam edecek?)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Tuğba Varlı / diğer yazıları
- Ölüm gerçek hayattır -2- / 25.09.2021
- Ölüm gerçek hayattır -1- / 24.09.2021
- Annem Fâtıma’nın çeyizi / 22.09.2021
- Annem Fâtıma'nın çeyizi-2 / 09.11.2017
- Annem Fâtıma'nın çeyizi-1 / 08.11.2017
- Pınardan beslenen gençler-2 / 04.06.2017
- Pınardan beslenen gençler-1 / 03.06.2017
- İnsanı insan yapacak eğitim şart / 15.12.2016
- İnsanın yüce gayesi olduğu sürece insandır / 05.09.2016
- Bir zamanlar aile yapımız-II / 06.04.2016
- Ölüm gerçek hayattır -1- / 24.09.2021
- Annem Fâtıma’nın çeyizi / 22.09.2021
- Annem Fâtıma'nın çeyizi-2 / 09.11.2017
- Annem Fâtıma'nın çeyizi-1 / 08.11.2017
- Pınardan beslenen gençler-2 / 04.06.2017
- Pınardan beslenen gençler-1 / 03.06.2017
- İnsanı insan yapacak eğitim şart / 15.12.2016
- İnsanın yüce gayesi olduğu sürece insandır / 05.09.2016
- Bir zamanlar aile yapımız-II / 06.04.2016