Bütün Avrupa'da milli maçlar hariç, milli marşlar söylenmez. Buna rağmen o ülkelerdeki futbolseverler rakibe daha saygılı davranıyor. Kendi takımları puan, hatta şampiyonluğu kaybettiğinde bizdeki gibi cinnet geçirmiyorlar, rakip futbolcuya sözlü ya da fiili saldırıda bulunmuyorlar, oturdukları koltukların söküp sahaya atmıyorlar.
Oysa bizde de yıllardır (gazozuna dahi olsa) her maçta bir ağızdan milli marş söylenir. Ama, güya bu kadar derin bir milli şuur taşıyanlar marşımız biter bitmez önüne gelene küfretmeye başlıyorlar. Rakip futbolcuyu, taraftarı ilk fırsatta ölümüne hırpalıyorlar. Ve ne yazık ki, 26 Haziran 2003 Perşembe akşamı Fransa ile oynadığımız kupa yarı final maçının başında daha iki saat önce ölen Kamerun'lu Foe için yapılan saygı duruşunda da yaptığımız gibi... Saygı duruşlarında bile biribirlerine küfredip, kin kusuyorlar.
Anlayacağınız, Avrupalı bizim kadar tüketmiyor milli ve manevi değerleri. Ama, ne hikmetse bizden daha duyarlılar, bizden daha fazla milli servetlerine, rakibe ve insana değer veriyorlar. Neden, çünkü biz olguları içini boşaltan bir gelenekle büyüyoruz, yeni nesiller büyütüyoruz. Belki de bu nedenle araştırmaktan, okumaktan ziyade kulaktan duymaya yakın duruyoruz. Dolayısıyla da özün, derinliğin peşine düşmek kaygısı ve gücü taşımıyoruz. Varsa yoksa şekil ve göstermelik şeylerdir bütün becerebildiğimiz.
İşte bu nedenle de artık şekilciliğin bize verdiği zararları görmek zorundayız. Yoksa, gelecek günler pek parlak gözükmüyor...
Oysa bizde de yıllardır (gazozuna dahi olsa) her maçta bir ağızdan milli marş söylenir. Ama, güya bu kadar derin bir milli şuur taşıyanlar marşımız biter bitmez önüne gelene küfretmeye başlıyorlar. Rakip futbolcuyu, taraftarı ilk fırsatta ölümüne hırpalıyorlar. Ve ne yazık ki, 26 Haziran 2003 Perşembe akşamı Fransa ile oynadığımız kupa yarı final maçının başında daha iki saat önce ölen Kamerun'lu Foe için yapılan saygı duruşunda da yaptığımız gibi... Saygı duruşlarında bile biribirlerine küfredip, kin kusuyorlar.
Anlayacağınız, Avrupalı bizim kadar tüketmiyor milli ve manevi değerleri. Ama, ne hikmetse bizden daha duyarlılar, bizden daha fazla milli servetlerine, rakibe ve insana değer veriyorlar. Neden, çünkü biz olguları içini boşaltan bir gelenekle büyüyoruz, yeni nesiller büyütüyoruz. Belki de bu nedenle araştırmaktan, okumaktan ziyade kulaktan duymaya yakın duruyoruz. Dolayısıyla da özün, derinliğin peşine düşmek kaygısı ve gücü taşımıyoruz. Varsa yoksa şekil ve göstermelik şeylerdir bütün becerebildiğimiz.
İşte bu nedenle de artık şekilciliğin bize verdiği zararları görmek zorundayız. Yoksa, gelecek günler pek parlak gözükmüyor...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Kandazoğlu / diğer yazıları
- Trabzonspor zor kazandı / 23.03.2004
- Trabzon finalde... / 19.03.2004
- Trabzon, bir engeli daha aştı... / 14.03.2004
- Gençler turu geçer... / 13.03.2004
- Köstek değil, destek zamanı... / 12.03.2004
- Geciken yasalar... / 10.03.2004
- Profesyonel futbol sendikalaşmalı... / 21.02.2004
- Trabzonspor'a sahip çıkalım / 19.02.2004
- Elimizdeki değerlere sahip çıkalım!.. / 07.02.2004
- İlk adım Cem Papila'dan..! / 01.02.2004
- Trabzon finalde... / 19.03.2004
- Trabzon, bir engeli daha aştı... / 14.03.2004
- Gençler turu geçer... / 13.03.2004
- Köstek değil, destek zamanı... / 12.03.2004
- Geciken yasalar... / 10.03.2004
- Profesyonel futbol sendikalaşmalı... / 21.02.2004
- Trabzonspor'a sahip çıkalım / 19.02.2004
- Elimizdeki değerlere sahip çıkalım!.. / 07.02.2004
- İlk adım Cem Papila'dan..! / 01.02.2004