Son yıllarda "olaylar" çok hızlı gelişiyor. Her şey adeta üst üste geliyor. Bu baş döndürücü hız, teknolojiden ziyade beyinlerden kaynaklanıyor. Teknoloji sadece işi kolaylaştırıyor. Bu elbette hızı da etkiliyor. Ancak asıl hız beyinlerde çünkü birilerinin acelesi var.
Bu birileri tarihte de aceleci idiler. Acelecilik bunlarda biraz haksızlıklarından, biraz körlüklerinden, biraz da açgözlülüklerinden kaynaklanıyor. Haksızlık, körlük ve açgözlülük bir kültürün, bir medeniyetin, bir ahlakın temeli olursa acelecilik de kaçınılmaz olur. Acelecilik, başta bazı kuralları olsa bile zamanla hiç bir kural, hiç bir değer ve hiç bir ölçü tanımaz.
Tarlaya tohum atan çiftçinin sabrını, titizliğini ve değer yargılarını ne tarlaya hücum eden kargalar ne de ambara dadanan farelerde bulamazsınız. Tıpkı düşmanı da olan hastasına hayat vermeye çalışan doktorun hassasiyetini, duyarlılığını bir katilde, bir canide bulunmayacağınız gibi.
Acelecinin en masumu kendi işinde aceleci olanlardır.
Bu ne derece masumdur? Bilinmez. Bir de trafikte aceleci insanlar vardır. Onlar için halkımı acele giden ecele gider, derler.
Şimdi bir de dünyaya hakim güçlerin acelesi var. Ayrıca bunların da içlerinde "aceleciler" diye bir de grup var. Bunlara da şahinler deniyor.
Esasen bu aceleciler bugün hangi bahanenin zırhına bürünürse bürünsünler kendilerini temize çıkaramazlar. Bunları düzeltmek, uyarmak da fayda vermez, çare tarlaya sahip çıkmak ve tarlayı bağı bostanı kollamak ve korumaktır. Bunlarla işbirliğinde ya aceleden elin ayağın birbirine dolanır, ya da acele işe şeytan karışır ki herhalde de işin perişan. Bir de bu aceleci olanların senin ve dünya üzerinde emelleri var ki kendi tarlanı korumaktan başka çaren yok.
Evet birilerinin acelesi var. Bunu Afganistan'da, Irak'ta, Filistin'de gördük, görüyoruz. Bunu Afrika'da, Balkanlarda, Kafkaslarda bir çok Asya ülkesinde görmüştük.
Şimdi çağdaş bir yaklaşım gündemde. Terörle mücadele ve demokrasi... Ancak bu iddia sahipleri dün olduğu gibi bugün de ortaya koydukları uygulamalarla kendilerini ele vermişlerdir.
Dolayısıyla "terörle mücadele ve demokrasi" gibi iddialarını bizzat kendileri çürütmektedirler. Bugün bu bahanede ısrarları ve acelecilikleri çuvala sığmayan Mızrağın üzerine perde çekme hareketidir. Bu sanal perde de mızraktaki kanları örtememektedir.
Son bir ayda ülkemizde cereyan eden gelişmeleri tek tek saymaya gerek yok. Yürütmenin, yasamanın ve yargının başına gelenler ortada. Her gün değil her an yeni bir şeyler oluyor. Çünkü birilerinin acelesi var ve bir de bütün bunları hayra yoranlar var.
Ama maalesef aceleyle bir yerler yağmalanıyor, bir yerler talan ediliyor, bir yerler yıkılıyor, bir yerler paylaşılıyor. Biraz demode ama tam, "kurtlar sofrası".
Birileri bu sofraya oturmak isteyebilir. Birileri de sofradan artanları bekleyebilir.
Ama birileri de "insanlık ölmedi, yaşasın insanlık, yaşasın bağımsızlık" diyebilmelidir.
Bu birileri tarihte de aceleci idiler. Acelecilik bunlarda biraz haksızlıklarından, biraz körlüklerinden, biraz da açgözlülüklerinden kaynaklanıyor. Haksızlık, körlük ve açgözlülük bir kültürün, bir medeniyetin, bir ahlakın temeli olursa acelecilik de kaçınılmaz olur. Acelecilik, başta bazı kuralları olsa bile zamanla hiç bir kural, hiç bir değer ve hiç bir ölçü tanımaz.
Tarlaya tohum atan çiftçinin sabrını, titizliğini ve değer yargılarını ne tarlaya hücum eden kargalar ne de ambara dadanan farelerde bulamazsınız. Tıpkı düşmanı da olan hastasına hayat vermeye çalışan doktorun hassasiyetini, duyarlılığını bir katilde, bir canide bulunmayacağınız gibi.
Acelecinin en masumu kendi işinde aceleci olanlardır.
Bu ne derece masumdur? Bilinmez. Bir de trafikte aceleci insanlar vardır. Onlar için halkımı acele giden ecele gider, derler.
Şimdi bir de dünyaya hakim güçlerin acelesi var. Ayrıca bunların da içlerinde "aceleciler" diye bir de grup var. Bunlara da şahinler deniyor.
Esasen bu aceleciler bugün hangi bahanenin zırhına bürünürse bürünsünler kendilerini temize çıkaramazlar. Bunları düzeltmek, uyarmak da fayda vermez, çare tarlaya sahip çıkmak ve tarlayı bağı bostanı kollamak ve korumaktır. Bunlarla işbirliğinde ya aceleden elin ayağın birbirine dolanır, ya da acele işe şeytan karışır ki herhalde de işin perişan. Bir de bu aceleci olanların senin ve dünya üzerinde emelleri var ki kendi tarlanı korumaktan başka çaren yok.
Evet birilerinin acelesi var. Bunu Afganistan'da, Irak'ta, Filistin'de gördük, görüyoruz. Bunu Afrika'da, Balkanlarda, Kafkaslarda bir çok Asya ülkesinde görmüştük.
Şimdi çağdaş bir yaklaşım gündemde. Terörle mücadele ve demokrasi... Ancak bu iddia sahipleri dün olduğu gibi bugün de ortaya koydukları uygulamalarla kendilerini ele vermişlerdir.
Dolayısıyla "terörle mücadele ve demokrasi" gibi iddialarını bizzat kendileri çürütmektedirler. Bugün bu bahanede ısrarları ve acelecilikleri çuvala sığmayan Mızrağın üzerine perde çekme hareketidir. Bu sanal perde de mızraktaki kanları örtememektedir.
Son bir ayda ülkemizde cereyan eden gelişmeleri tek tek saymaya gerek yok. Yürütmenin, yasamanın ve yargının başına gelenler ortada. Her gün değil her an yeni bir şeyler oluyor. Çünkü birilerinin acelesi var ve bir de bütün bunları hayra yoranlar var.
Ama maalesef aceleyle bir yerler yağmalanıyor, bir yerler talan ediliyor, bir yerler yıkılıyor, bir yerler paylaşılıyor. Biraz demode ama tam, "kurtlar sofrası".
Birileri bu sofraya oturmak isteyebilir. Birileri de sofradan artanları bekleyebilir.
Ama birileri de "insanlık ölmedi, yaşasın insanlık, yaşasın bağımsızlık" diyebilmelidir.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010