Birliğin adresi Haydar Baş
Seçil Mumcuoğlu'nun dikkat çeken konuşmasını siz Yeni Mesaj okurlarının dikkatine sunuyoruz:
"Biz dört mevsimin bir arada yaşandığı, verimli topraklara sahip, Asya ve Avrupa kıtasının birleştiği, farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, çok güzel bir coğrafyanın insanlarıyız.
Bu coğrafyada yaşamak büyük sorumlulukları da birlikte getiriyor. Çünkü bu topraklarda gözü olanlar hep oldu, hep olacak.
Son yaşadığımız yağmurlar ve bilim adamlarının su altında kalacak ve kalmayacak yerlerle ilgili tahminleri bile bu toprakları cazip kılıyor. Az evvel de ifade ettiğimiz gibi; hangi sebeple olursa olsun bu topraklarda gözü olanlar hep oldu, hep olacak.
Böl parçala ve yut. Bu, Batı taktiğini bilmeyen ya da duymayan yoktur. Fakat ne hikmetse herkesin bildiği bu tuzağa karşı tedbir alınmaz.
Maalesef, tedbir almak bir tarafa; AB ham hayali ile çıkarılan Selfdeterminasyon yasaları ve yanlış icraatlar, 36 etnik parçaya ayrılmanın kapılarını açtı. Milleti Türk-Kürt diye bölmeye çalıştılar.
Siyasilerimiz bunu engellemek yerine, yetkilileriyle bunun zeminini hazırladılar.
Tam bu noktada, Prof. Dr. Haydar Baş bizi, coğrafyamızın-tarihimizin en özel insanlarından biri ile "Hacı Bektaşi Veli" ile tanıştırdı. Onun anlayışı ile baktık ki "Türk", Hacı Bektaş eliyle yoğrulmuş, onlarca etnik farklılığın, kalbi ve bütün varlığı ile İslam olduktan sonraki adı imiş. Ve Türk olmak bu yüzden çok özel ve güzelmiş.
Prof. Dr. Haydar Baş bu büyük tehdidi Hacıbektaş anlayışı ile ortadan kaldırdı. Ve Türk kimliği altındaki halkları inkâr etmeden, yok edilmeye çalışılan millet kavramını, tekrar ve en güzel bir şekilde tanımladı. Milleti bir ve beraber kıldı. İşte bu yüzden birliğin beraberliğin adresi, Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Siyasetçilerimiz sınıfta kaldı
Bu topraklardaki huzur, mezhep ayrılıkları kullanılarak kundaklanmak istendi ve gerçekten Batı bu işe ciddi yatırım yaptı. Güney sınırımıza yerleştirdikleri katiller, Alevi'dir, Şii'dir diye insanların boyunlarını kesti. Din kullanılarak benim insanım bu işe taraf yapılmaya çalışıldı. Ve maalesef popüler siyasetçilerimiz, bu konuda da sınıfta kaldı.
Prof. Dr. Haydar Baş ise daha Suriye karıştırılmadan önce Ehl-i Beyt kongreleri başlattı. Bursa'da, İstanbul'da, Nevşehir'de, Almanya'da, Antalya Elmalı'da yaptığı kongreler, sayısız TV programları ve yazdığı Ehl-i Beyt külliyatı ile "Tevhid'in Merkezi Ehl-i Beyt'tir" gerçeğini hepimize öğretti.
Alevi, Sünni, Şii, Caferi, Müslüman'ım diyen herkesi Ehl-i Beyt paydasında bir araya getirdi. Ve bize birbirimizi tanıma ve anlama fırsatı verdi.
Yine iş Baş'a düştü
Toplumu kökünden, devletinden ve birbirinden ayırmanın bir başka yolu da Atatürk'ünden, Cumhuriyetin kurucusundan ayırmaktı.
Ve toplum öyle bir hale gelmişti ki; ne Atatürkçüyüm diyenler, ne Atatürk'e dinsiz gözüyle bakanlar, ne sevmek istediği halde kalbine düşürülmüş şüphelerden dolayı sevmekten korkanlar tanıyordu Atatürk'ü.
Toplum bu milletin kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Ata'sını tanımıyordu. Hatta Atatürk sevgisi üzerinden bölünmüş ve kimliğinden, kökünden sökülmüştü.
Yine İş Baş'a düştü. Atatürk kimdir? Kimlerdendir? Annesi kimdir? Bütün bu gerçekleri ortaya çıkardı ekibi ile Prof. Dr. Haydar Baş.
Ve anlattı milletine Atatürk gerçeğini, onun ne kadar temiz bir soydan geldiğini ve Molla Zübeyde'nin oğlu olduğunu.
Haydar Hoca sayesinde Atayı sevenler artık kimi sevdiğini biliyor, niye sevdiğini de..
Sevmeyenlerin niye sevmediğini de biz biliyoruz.
Fakirlik hayatın bir parçası haline getirildi
Bu ülkede bütün bu oyunların tutmasının en önemli sebebi halkın en tabii ihtiyaçlarının bile karşılanamadığı; fakirliği, hayatın bir parçası haline getiren ekonomik çözümsüzlük oldu elbet.
Kapitalizm ihtiyaçları sınırsız, kaynakları sınırlı olarak tanımlamıştı. Bu anlayışla dünyaya hükmeden güçlerden, elbette herkesin karnının doyacağı adaletli bir gelir dağılımı beklenemez.
Ve onlardan başka gidecek kapısı olmadığını düşünen siyasilerin de yapabileceği daha iyi bir şey olamaz. Söz buraya gelmişken yediğimiz onca kazığa rağmen hala "AB ilişkilerinin geliştirilmesinden yanayız" diyen Mevlüt Çavuşoğlu anlayışının ya da Adalet yürüyüşünün sonlarına doğru "AB senden Adalet istiyoruz biz AB ile ilişkilerimizin daha da sıkı olması gerektiğine inanıyoruz" diyen Kılıçdaroğlu'nun da halkı için takdir edebileceği, ancak kapitalizmin lütfettiğinden başkası olmadı.
Millet adaletsizlik ve parasızlık yüzünden bütün değerlerini kaybetme noktasına gelmişken Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli (MEM) dünyaya yön veriyor.
MEM, Kasım 2005'ten-Mart 2015'e kadar 9 uluslararası kongre ile bilimin ışığında pek çok akademisyen ve bizzat Haydar Baş tarafından millete anlatıldı.
27 Şubat 2013 Duma çıkartmasıyla ise MEM, kapitalizmin süper güçlerine ihtar çekiyor, bambaşka bir birlikteliğe ilham kaynağı oluyordu.
O günden bugüne, 4 milyar insan, MEM'den istifade eder oldu.
Hâlbuki Prof. Dr. Haydar Baş, MEM'i bu millet için yazmıştı.
Ve milletin bütün sorunlarına çözüm olan MEM'i, milletine defalarca anlattı. MEM'i parti programına aldı. Sosyal devleti savundu.
BTP; Parti programındaki asgari ücret, ev hanımı maaşı, vatandaşlık maaşı, çocuk maaşı, belli bir gelirin altındaki vatandaşlardan vergi alınmaması gibi elle tutulur projeleri, PKK sorununu vatandaşlık maaşı ile sona erdirme taahhüdü ve eşsiz lideri ile çözümün tek adresidir.
Bu milletin birlik beraberliğinin devamı, huzur ve bolluk içinde geleceğini şekillendirmesinin tek yolu Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Türk Milleti Ondan çok şey öğrendi ve hala öğrenecek çok şeyi var.
Haydar Hoca bu milletin hocasıdır. Bu topraklarda hep birlikte huzur içerisinde yaşamak ve coğrafyadaki kanı, gözyaşını dindirmek istiyorsak adres bellidir ve milletin hocasına sahip çıkma vakti gelmiştir.
Güzel bir gelecek için gece gündüz çalışıp milletimizi BTP kadrolarına davet edelim.
Bu şerefli vazife de elbette, Ata'sının izindeki gerçek Kuvvayi Milliye neferleri olan biz BTP kadrolarına layıktır. Teşekkür ederim"
SELİM AYANOĞLU / AFYONKARAHİSAR