Birinci Dünya Paylaşım Savaşı sonrasında maruz kaldığımız işgal ve istila ortamında ümidini kaybeden, Allah'a, kendine ve milletine inancı zayıflamış, itimadı, özgüveni yok olmuş ya da doğrudan doğruya hain diyebileceğimiz bir takım kimseler, kurtuluş çaresini Amerikan mandacılığına sığınmakta buldular.Amerika başkanı Woodrow Wilson, Ocak 1918'de Amerikan Kongresi'nde güya dünya barışını sağlayacak, ama aslında İslam dünyasını ve diğer bazı zayıf ülkeleri kendi aralarında paylaşma projesi olan 14 maddelik bir plan ortaya koydu. Buna Wilson Prensipleri denir. Bu planın 12. maddesi Osmanlı Devleti'yle ilgilidir ve şöyledir:"Osmanlı İmparatorluğunda Türklere emin bir egemenlik hakkı tanımak gereklidir. Bununla beraber, Türklerin hâkimiyeti altında bulunan diğer milliyet mensuplarına da serbest bir gelişme imkânı verilmelidir. Çanakkale Boğazı milletler arası güvence altında bütün milletlerin gemilerine ve ticaret ulaşımına açık bulundurulmalıdır."Bunu iyi bir şey zanneden Halide Edip, Celalettin Muhtar, Ali Kemal, Hüseyin Hulusi ve Refik Halit'in yönetici, Ahmet Emin, Celal Nuri, Necmeddin Sadak ve Yunus Nadi'nin de üye olduğu Wilson Prensipleri Cemiyeti, 14 Ocak 1919'da kuruldu. Derneğin fikir anası Halide Edip'tir. Dernek kurulmadan 40 gün önce Wilson'a bir mektup gönderirler. Amerika'dan istedikleri manda yönetimi şöyle olacaktır:- Padişah makamında duracak.- Hükûmetin anayasal şekli kalacak.- Seçimlerde nisbî temsil uygulanacak.- Azınlıkların hakları güvence altına alınacak.- Maliye, Tarım, Sanayi ve Ticaret, Bayındırlık, Millî Eğitim bakanlıklarının her birine bir uzman yardımcılar kadrosuyla beraber Amerikalı bir başdanışman atanacaktır. Bu danışmanlar Amerikalı bir komisyon oluşturacaklar.- Adalet işleri, Amerikalı bir baş danışman ve uygun görülen ülkelerden seçilen hukuk uzmanları tarafından görülecek ve reformlar yapılacak.- Jandarma ve polisin denetimi Amerikalı bir müfettişe verilecek.- Amerikalı bir başdanışman yerel yönetim reformu yapacak.- Amerikalıların kılavuzluk ve eğitme süreleri en az 15, en fazla 25 yıl olacaktır.- İmparatorluğun sınırları barış konferansında belirlenecektir.Halide Edib'in Amerikan mandasını istemesinin sebepleri şunlardı:- Ordumuz dağıtıldı, düşman kuvvetli biz zayıftık.- İngiltere, Fransa ve İtalya'ya karşı duramayız ve onları memleketten çıkaramayız. Bu kuvvetleri ancak Amerika'nın yardımıyla memleketten kovabiliriz.- Amerika'nın himayesine girmeyi kabul edersek Amerika bize iktisadî yardım yapacaktı. Amerika'nın himayesinde bağımsız olacaktık ve kalkınacaktık.Halide Edip, bu esaslara dayalı bir Amerikan Mandası yönetim biçimini ve siyasetini Atatürk'e ısrarla dayatır ama Atatürk bu fikre ve her türlü mandacılığa yani esaret ve kölelik yönetim tarzlarına şiddetle karşı çıkar. İstiklalci Türk Atatürk, mandacı Halide Edib'i çevresinden uzaklaştırır.Millî Mücadele kazanılıp tam bağımsız millî bir Türk devleti kurulduktan ve aradan zaman geçtikten, 1954'ten sonra Halide Edip, Amerikan mandacılığı fikrinde yanıldığını, haklı ve ileri görüşlü olanın Atatürk olduğunu anlamıştır. Nitekim Muzaffer Uyguner anlatır: "Yine bir gün Halide Hanım'ı Vedat arkadaşımla ziyarete gittik. Çok sinirli, öfkeliydi. Milletvekilliğinden yeni ayrılmıştı. Şimdi iyi hatırlayamayacağım belki Vedat hatırlar, Demokrat parti kodamanlarından biri Halide Hanım için: "Bırakın şu Amerikan mandacısını! Demiş. Bu söz de kendisinin kulağına gelmiş. Aynen şöyle konuştu Halide Hanım: "Köpeğlu köpekler, 1919 yıllarının o meş'um günlerini biliyorlar mı? Hepimiz bir çıkar yol arıyorduk. Herkes mandacıydı. Amerika uzaktır, belki bir gün kurtuluruz, diye düşünüyorduk. Mustafa Kemal sordu, böyle cevap verdik. Sonra dedi ki Mustafa Kemal Paşa: "Hayır dövüşeceğiz, kalkın Ankara'ya gelin!. Kalktık koşa koşa Ankara'ya gittik. İstanbul'dan kaçtık, dövüştük. Ben Mustafa Kemal miydim ki bu kadar uzağı göreyim? Öylesine Mustafa Kemal'den yanaydık ki bizi de İstanbul Hükûmeti onunla birlik idama mahkum etti. (Demokrat Partilileri kastederek) Biz bunlar kadar Amerikan mandacısı değildik!" (Muzaffer Uyguner, Halide Edip Adıvar, s.35)Halide Edip o zaman yanıldığını itiraf etti ama bugünün Amerikan mandacıları ısrarla teslimiyetçi, mandacı, köle ve esaret yönetimine sımsıkı sarılmaya devam ediyorlar. Çünkü bugünün Amerikan mandacıları ya kişisel menfaatlerini Amerikan hâkimiyetine borçlular, ya da Türk düşmanlığına dayalı etnik ırkçılıklarını Amerika'nın himayesinde bir neticeye ulaştırmayı hedefliyorlar.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015