Enbiyâ evliyâ çıkar köşküne
Mest olurlar amber ile miskine
İmâm-ı Hüseyin'in dem-i aşkına
Bizi ol dost Muhammed'den ayırma
Sinan Ümmî söyler sözü gümansız
N'ideler cesedi içinde cânsız
Hûri gılman gerekmez bana onsuz
Bizi ol dost Muhammed'den ayırma
Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)'nın muhterem amcası Abbas Cenab-ı Resul'e şöyle anlatır: "Sen beşik içinde yatardın. Gece olduğu zaman Ay ile söyleşirdin ve parmağınla aya işaret eylerdin. Her ne tarafa işaret eylersen Ay o tarafa giderdi.
Cenab-ı Resul de Hz. Abbas'a buyurdu ki; evet doğru ben onunla o benimle söyleşirdi, konuşurduk. O beni ağlarken susturur, avuturdu. Ben de onun arş altında secdeye vardığı zaman haykırışını işitirdim."
Siyer kitaplarında Hz. Peygamber henüz iki üç yaşlarında, sütannesinin yanında iken vuku bulan göğsünün yarılması olayını hepimiz biliriz. Sütanne Halime, iki yaşını dolduran çocuk yaştaki Muhammed'i, annesi Âmine'ye getirdi, fakat ondan ayrılmak istemediği için çocuğun bir süre daha çölde kalmasının, sağlığı ve gelişimi açısından iyi olacağını söyleyip tekrar kendi yurduna götürdü. Minik Muhammed, köye ikinci kez götürülmesinden birkaç ay sonra, evlerinin arka tarafında koyunları otlatan sütkardeşiyle birlikte idi. Sütkardeşinin, iki kişinin gelip Muhammed'in göğsünü yardıklarını, içine bir şey doldurduklarını görür ve alelacele eve vararak olayı anlatır. Gelirler, minik Muhammed'in rengini değişmiş buldular.
"Ne oldu sana yavrucuğum?" diye sordular. Minik Muhammed şunları anlatır: "Yanıma beyaz elbiseli iki kişi geldi. Birinin elinde içi karla dolu bir tas vardı. Beni tuttular, göğsümü yardılar. Kalbimi de çıkarıp yardılar. Ondan siyah bir kan pıhtısı çıkarıp bir yana attılar. Göğsümü ve kalbimi o karla temizledikten sonra ayrılıp gittiler."
Çocuğun başına bir şey gelmesinden korkan Halime, onu götürüp annesine teslim etti. Âmine, Halime'ye çocuğu geri getirişinin sebebini sordu. Halime endişesini söyleyince Âmine dedi ki:
– Sen şeytanın ona bir zarar vereceğinden mi korkuyorsun? Hayır, vallahi şeytan ona zarar veremez. Benim oğlum büyük bir adam olacak. Ona hamile kaldığım zaman gördüm ki: Benden bir ışık çıktı, Şam toprağından Busrâ'nın sarayları bana göründü. Onu doğurduğum zaman ellerini yere koymuş, başını göğe dikmiş vaziyette idi.
Aradan yıllar geçecek, kendilerine peygamberlik vazifesi verilecekti. Bir gün sahabîlerden bazıları,"Yâ Resulallah, bize kendinizden bahseder misiniz?" diyecekler; Resûlullah da, "Ben babam İbrahim'in duasıyım. Kardeşim İsa'nın müjdesiyim. Annemin ise rüyasıyım. O, bana hâmile iken Şam saraylarını aydınlatan bir nurun kendisinden çıktığını görmüştü" dedikten sonra, bahsi geçen hâdiseyi de şöyle anlatacaktır:
"Ben, Sa'd bin Bekroğulları yanında emzirilip büyütüldüm. Bir gün sütkardeşimle birlikte evlerimizin arkasında kuzuları otlatıyorduk. O sırada yanıma beyaz elbiseli iki kişi geldi. Birinin elinde içi karla dolu bir altın tas vardı. Beni tuttular, göğsümü yardılar. Kalbimi de çıkarıp yardılar. Ondan siyah bir kan parçası çıkarıp bir yana attılar. Göğsümü ve kalbimi o karla temizlediler."
- Büreyde b. Husayb el-Eslemi / 18.07.2025
- Hz. Fatıma’nın gerdanlığı / 13.07.2025
- Adil İmam / 25.06.2025
- ‘Ali’nin saçının bir teline değişmem’ / 23.06.2025
- Zilhicce ayındayız / 29.05.2025
- Yüceler yücesidir Fatıma anamız / 19.05.2025
- Na't-ı İmam Hüseyin / 17.05.2025
- Ceylanların sığınağı İmam Rıza / 10.05.2025
- Öz anneden daha aziz annemiz / 09.05.2025