




Abdulkadir Geylani hazretleri buyurdu ki:
Resûlullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Bu anda onlara uyanlar başkanlarına, başkanlar da kendilerine uyanlara lânet eder. Bunların hepsi de, şeytandan olan arkadaşlara lânet eder. Şeytanları da onlara lânet eder. Sonra hepsi şeytanlardan olan arkadaşlarına, 'Keşke bizimle sizin aranız, doğu ile batı kadar uzak olsaydı. Siz bugün bize, ne çirkin ve kötü arkadaş oldunuz. Siz dünyada bizim için ne kötü yardımcı oldunuz' derler. Bu halde birbirlerine bakıp bir kısmı diğerine, 'Geliniz Cehennem zebanilerine yalvaralım. Belki Rableri katında bize şefaat ederler. Bir gün kadar olsun azabımız hafifletilir' derler.
Bunlar bu sıkıntılı halde iken, Cehennem meleklerine başvurmaları yetmiş sene sürer. Sonra meleğe başvururlar. Cehennem melekleri onlara, 'Size dünyada açık beyanlar ile peygamberlerimiz gelmedi mi, sizlere, hakkı ve bu halleri haber vermediler mi?' derler. Cehennemliklerin hepsi birden, 'Evet' deyip, kendilerine dünyada açık beyanlarla peygamber gelip, hakkı ve duçar oldukları korkunç halleri haber verdiklerini söylerler. Cehennem melekleri onlara, 'Siz dua edin. Kâfirlerin duası kabul olunmaz, dalâletten başka bir şey değildir' derler. Bu zaman Cehennemlikler, Cehennem melekleri tarafından kendilerine iyi cevap verilmediğini gördüklerinde, Cehennem meleklerinin başı olan Mâlik'e, 'Ey Mâlik, Rabbine bizim için dua eyle. Hakkımızda ölümle hükmetsin' derler. Bunun üzerine dünya ömrü miktarınca durup onlara cevap vermez. Bir söz söylemez. Tekrar Mâlik'e başvururlar. Mâlik onlara, 'Size ölümle hükmolunmayıp sonsuz olarak Cehennemde kalırsınız' cevabını verir. Malik'ten de hayırlı cevap alamadıklarını gördüklerinde Rablerine yalvarıp, 'Ya Rabbi! Bizi Cehennemden çıkar. Bir daha günah işlemeye dönersek zalimlerdeniz' derler. Mâlik-î Cebbar tarafından onlara yetmiş sene cevap verilmez. Sonra onları köpek seviyesine indirerek, 'Sonsuz olarak Cehennemde kalacaksınız. Susunuz. Bana bir daha bir şey söylemeyiniz. Sizin için oradan çıkmak ve azabın kaldırılması yoktur' buyurur.
Cehennemdekiler Allah-ü Teâlâ'nın kendilerine rahmet etmeyeceğini, haklarında hayır ile cevap vermeyeceğini anladıklarında birbirlerine, 'Bize şefaat edici, dost, arkadaş ve şefkat edici yoktur. Ne olurdu bir kere daha dünyaya dönseydik ve mü'minlerden olsaydık' derler.
Bundan sonra zebani melekleri, onları yerlerine döndürür. Hüccetleri bozulur. Diyecek sözleri kalmadığından Hakkın rahmetinden ümitsiz olurlar. Kendilerine büyük elem ve üzüntü gelip, dünyada yaptıkları günah, kusur ve eksiklikleri için büyük zarar ve pişmanlıkla çağrışıp bağrışırlar. Kendilerinin ve kendilerine uyanların azalarından hiçbir şey eksilmeden günah ve kusurlarını yüklenirler. İşleri çabuk, sözleri ağır, cesetleri büyük, yüzleri şimşek, gözleri ateş, renkleri alev gibi, dişleri sığır boynuzu gibi ağır ve uzun olur. Ellerinde gürzler bulunan zebaniler yanlarına gelir. Eğer o gürzler ile dağlara vursalar, dağlar ufalanıp toprak olurdu. O gürzler ile Allah-ü Teâlâ'ya âsi olanlara vururlar. Onların gözlerinden kanlı yaş akıtırlar. Zira Cehennemlikler onlara, ne kadar yalvarsa, kabul etmezler. Ağlasalar onlara rahmet etmezler. Su isteseler, içecek su vermezler. Ancak onlara erimiş bakır gibi su verilir. Ağızlarına götürürken, yüzlerini kebap gibi kızartır."
(Günyetü't-Tâlibîn'den…)
Resûlullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Bu anda onlara uyanlar başkanlarına, başkanlar da kendilerine uyanlara lânet eder. Bunların hepsi de, şeytandan olan arkadaşlara lânet eder. Şeytanları da onlara lânet eder. Sonra hepsi şeytanlardan olan arkadaşlarına, 'Keşke bizimle sizin aranız, doğu ile batı kadar uzak olsaydı. Siz bugün bize, ne çirkin ve kötü arkadaş oldunuz. Siz dünyada bizim için ne kötü yardımcı oldunuz' derler. Bu halde birbirlerine bakıp bir kısmı diğerine, 'Geliniz Cehennem zebanilerine yalvaralım. Belki Rableri katında bize şefaat ederler. Bir gün kadar olsun azabımız hafifletilir' derler.
Bunlar bu sıkıntılı halde iken, Cehennem meleklerine başvurmaları yetmiş sene sürer. Sonra meleğe başvururlar. Cehennem melekleri onlara, 'Size dünyada açık beyanlar ile peygamberlerimiz gelmedi mi, sizlere, hakkı ve bu halleri haber vermediler mi?' derler. Cehennemliklerin hepsi birden, 'Evet' deyip, kendilerine dünyada açık beyanlarla peygamber gelip, hakkı ve duçar oldukları korkunç halleri haber verdiklerini söylerler. Cehennem melekleri onlara, 'Siz dua edin. Kâfirlerin duası kabul olunmaz, dalâletten başka bir şey değildir' derler. Bu zaman Cehennemlikler, Cehennem melekleri tarafından kendilerine iyi cevap verilmediğini gördüklerinde, Cehennem meleklerinin başı olan Mâlik'e, 'Ey Mâlik, Rabbine bizim için dua eyle. Hakkımızda ölümle hükmetsin' derler. Bunun üzerine dünya ömrü miktarınca durup onlara cevap vermez. Bir söz söylemez. Tekrar Mâlik'e başvururlar. Mâlik onlara, 'Size ölümle hükmolunmayıp sonsuz olarak Cehennemde kalırsınız' cevabını verir. Malik'ten de hayırlı cevap alamadıklarını gördüklerinde Rablerine yalvarıp, 'Ya Rabbi! Bizi Cehennemden çıkar. Bir daha günah işlemeye dönersek zalimlerdeniz' derler. Mâlik-î Cebbar tarafından onlara yetmiş sene cevap verilmez. Sonra onları köpek seviyesine indirerek, 'Sonsuz olarak Cehennemde kalacaksınız. Susunuz. Bana bir daha bir şey söylemeyiniz. Sizin için oradan çıkmak ve azabın kaldırılması yoktur' buyurur.
Cehennemdekiler Allah-ü Teâlâ'nın kendilerine rahmet etmeyeceğini, haklarında hayır ile cevap vermeyeceğini anladıklarında birbirlerine, 'Bize şefaat edici, dost, arkadaş ve şefkat edici yoktur. Ne olurdu bir kere daha dünyaya dönseydik ve mü'minlerden olsaydık' derler.
Bundan sonra zebani melekleri, onları yerlerine döndürür. Hüccetleri bozulur. Diyecek sözleri kalmadığından Hakkın rahmetinden ümitsiz olurlar. Kendilerine büyük elem ve üzüntü gelip, dünyada yaptıkları günah, kusur ve eksiklikleri için büyük zarar ve pişmanlıkla çağrışıp bağrışırlar. Kendilerinin ve kendilerine uyanların azalarından hiçbir şey eksilmeden günah ve kusurlarını yüklenirler. İşleri çabuk, sözleri ağır, cesetleri büyük, yüzleri şimşek, gözleri ateş, renkleri alev gibi, dişleri sığır boynuzu gibi ağır ve uzun olur. Ellerinde gürzler bulunan zebaniler yanlarına gelir. Eğer o gürzler ile dağlara vursalar, dağlar ufalanıp toprak olurdu. O gürzler ile Allah-ü Teâlâ'ya âsi olanlara vururlar. Onların gözlerinden kanlı yaş akıtırlar. Zira Cehennemlikler onlara, ne kadar yalvarsa, kabul etmezler. Ağlasalar onlara rahmet etmezler. Su isteseler, içecek su vermezler. Ancak onlara erimiş bakır gibi su verilir. Ağızlarına götürürken, yüzlerini kebap gibi kızartır."
(Günyetü't-Tâlibîn'den…)
HAKAN AKKUŞ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.