Sonunda bu da oldu, komşularımız filan derken dünyayı da karşımıza aldık. Dünyanın en büyük uluslararası örgütü Birleşmiş Milletler'in (BM) karar organı Güvenlik Konseyi, oybirliğiyle Türkiye'ye dur, dedi. Hem de Davutoğlu'nun Suriye'ye top atışlarının devam edeceğini söylemesini izleyen saatlerde aldığı kararla? BM Türkiye daimi temsilcisinin bunun "karar" değil, "görüş" olduğunu açıklaması neyi değiştirecektir ki; adına karar da deseniz görüş de deseniz BM, Türkiye'den Suriye'ye yönelik top atışlarını durdurmasını istemiştir. Bu ne anlama geliyor? "Eyyy Türkiye" atışa devam edersen yaptırım kapıdadır. Ne tür yaptırım uygulanabilir dersek BM Anayasasına, yani kurucu sözleşmesine bakmamız gerekecektir.
BM Antlaşmasının Giriş bölümünde ve ilk iki maddesinde: "iyi komşuluk anlayışı içinde, birbiriyle barışık olarak yaşamak", "barış ve güvenliği korumak için güçleri birleştirmek" ve "ortak yarar dışında silahlı kuvvet kullanılmasına başvurmamak" gibi ilkelere yer verilmiştir. BM'in amacı uluslararası barış ve güveni sağlamaktır. Bu örgütün yürütme ve karar organı Güvenlik Konseyi'dir. ABD, İngiltere, Fransa, Rusya Federasyonu ve Çin bu Konseyin daimi üyesi olup, her biri veto hakkına sahiptir. Konseyin alacağı kararı bir üye veto etse dahi karar geçersizdir, tüm kararların oybirliğiyle alınması gerekir.
Genelde işine gelmeyen taraf veto hakkını kullanır. Bugüne kadar gördüğümüz bu ise de, AKP hükümetini kutlamak gerekir, uzlaşmaz olan beş ülkeyi vetosuz, oybirliğiyle Türkiye aleyhine karar verme noktasında birleştirmeyi becerebilmiştir, ne beceri(!) ama!?
Türkiye BM Güvenlik Konseyi kararına uymaz ve Suriye'ye atışa devam ederse;
1) Konsey, BM üyesi ülkelerden Türkiye ile olan ekonomik ilişkilerini ve iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle ya da kısmen durdurulmasını isteyebilir (BM Şartı, madde: 41),
2) Konsey, Türkiye'nin anlaşmazlığa düştüğü ülke ile olan hukuki durumunu BM'in yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı'na (UAD) taşıyabilir. İşte orada Türkiye, "angajman kuralları" ve "meşru müdafaa" konusunu savunabilir. UAD sunulan deliller ve BM çatısı altında kurulan inceleme ve araştırma komisyonlarının raporlarını da inceleyerek bir karar verir ( madde: 41),
3) Konsey, olayın şahsi sorumluları ( Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili Bakanlar ve diğer yetkililer) aleyhine dava açılması için Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcılığına talimat verebilir.
UCM'nin yargı yetkisi Mahkemeyi kuran Roma Statüsü taraflarını kapsar. Türkiye bu antlaşmayı imzalamadığı için UCM'de yargılanamaz ise de, eğer BM Güvenlik Konseyi karar verirse Roma Statüsü'ne imza atmayan ülke sorumluları da yargılanabilir (17 Temmuz 1998 tarihli Roma Antlaşmasının 2.maddesine göre antlaşmanın taraf temsilcilerinden oluşan kurul ile BM arasında yapılan 23 Kasım 2006 tarihli Sözleşme)
Ayrıca, 2004 yılında anayasamızda yapılan bir değişiklikle 38.maddenin son fıkrası şöyle düzenlenmiştir: "Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere, vatandaş suç sebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez."
Sözleşmeye taraf olmadığımız halde UCD, dolaylı olarak kabul edilmiştir yorumu tartışmaya açıktır.
Siyasal iktidar inatçı, akla ziyan ve iflas etmiş politikalarını bırakmazsa ülkeyi onarılması zor devasa sorunlar ve zararlar beklemektedir; bunların eşiğinde olduğumuz da kuşkusuzdur.
BM Antlaşmasının Giriş bölümünde ve ilk iki maddesinde: "iyi komşuluk anlayışı içinde, birbiriyle barışık olarak yaşamak", "barış ve güvenliği korumak için güçleri birleştirmek" ve "ortak yarar dışında silahlı kuvvet kullanılmasına başvurmamak" gibi ilkelere yer verilmiştir. BM'in amacı uluslararası barış ve güveni sağlamaktır. Bu örgütün yürütme ve karar organı Güvenlik Konseyi'dir. ABD, İngiltere, Fransa, Rusya Federasyonu ve Çin bu Konseyin daimi üyesi olup, her biri veto hakkına sahiptir. Konseyin alacağı kararı bir üye veto etse dahi karar geçersizdir, tüm kararların oybirliğiyle alınması gerekir.
Genelde işine gelmeyen taraf veto hakkını kullanır. Bugüne kadar gördüğümüz bu ise de, AKP hükümetini kutlamak gerekir, uzlaşmaz olan beş ülkeyi vetosuz, oybirliğiyle Türkiye aleyhine karar verme noktasında birleştirmeyi becerebilmiştir, ne beceri(!) ama!?
Türkiye BM Güvenlik Konseyi kararına uymaz ve Suriye'ye atışa devam ederse;
1) Konsey, BM üyesi ülkelerden Türkiye ile olan ekonomik ilişkilerini ve iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle ya da kısmen durdurulmasını isteyebilir (BM Şartı, madde: 41),
2) Konsey, Türkiye'nin anlaşmazlığa düştüğü ülke ile olan hukuki durumunu BM'in yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı'na (UAD) taşıyabilir. İşte orada Türkiye, "angajman kuralları" ve "meşru müdafaa" konusunu savunabilir. UAD sunulan deliller ve BM çatısı altında kurulan inceleme ve araştırma komisyonlarının raporlarını da inceleyerek bir karar verir ( madde: 41),
3) Konsey, olayın şahsi sorumluları ( Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili Bakanlar ve diğer yetkililer) aleyhine dava açılması için Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcılığına talimat verebilir.
UCM'nin yargı yetkisi Mahkemeyi kuran Roma Statüsü taraflarını kapsar. Türkiye bu antlaşmayı imzalamadığı için UCM'de yargılanamaz ise de, eğer BM Güvenlik Konseyi karar verirse Roma Statüsü'ne imza atmayan ülke sorumluları da yargılanabilir (17 Temmuz 1998 tarihli Roma Antlaşmasının 2.maddesine göre antlaşmanın taraf temsilcilerinden oluşan kurul ile BM arasında yapılan 23 Kasım 2006 tarihli Sözleşme)
Ayrıca, 2004 yılında anayasamızda yapılan bir değişiklikle 38.maddenin son fıkrası şöyle düzenlenmiştir: "Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere, vatandaş suç sebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez."
Sözleşmeye taraf olmadığımız halde UCD, dolaylı olarak kabul edilmiştir yorumu tartışmaya açıktır.
Siyasal iktidar inatçı, akla ziyan ve iflas etmiş politikalarını bırakmazsa ülkeyi onarılması zor devasa sorunlar ve zararlar beklemektedir; bunların eşiğinde olduğumuz da kuşkusuzdur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023