BM’nin kuruluş maksadında, bir barış gücü olduğunu belirterek savaşların yıkımlarını ortadan kaldıracak, barışı ve huzuru kalıcı kılacak bir yapılanma olarak tanımlanmakta.
Bugüne kadar nerelere “barış” getirdiğine baktım.
Sudan, Etiyopya, Burundi, Fildişi Sahili, Liberya, Kongo Cumhuriyeti, Batı Sahra, Haiti, Doğu Timor, Pakistan, Hindistan, Kıbrıs, Gürcistan, Kosova ve Golan Tepeleri’ne müdahale etmiş.
Farkındaysanız, operasyonlar bir bahane ile işgal edilen yerler ve işgal sonrası göz boyamak için olay yerinde yer alan bir BM…
Dünkü haberlerde de iki BM müdahalesi yer aldı.
Geçtiğimiz ay, Mali’deki Müslümanları katletmeye başlayan Fransız askerlerine de müdahale etmesi istendi BM’nin…
Mali’de Fransız askerleri ile beraber operasyon düzenleyen Mali ordusu hakkında işkence iddiaları gündem edildi.
Bu işkence iddialarını araştırmak üzere BM göreve çağrıldı.
BM, Kuzey Kore’nin nükleer denemeleri hakkında açıkladığı kınama kararının ardından Kuzey Kore, yaptığı nükleer denemelerde tek hedefinin ABD olduğunu açıkladı.
BM’nin fonksiyonu artık iyice netlik kazanıyor.
Sömürüye ve işgale zemin hazırlandığında, masum halkları sindirmek için sahneye BM çıkıyor.
Gözlemciler ile yapılanları seyrediyor.
Bir yerde gözlemcilerinin bulunması adeta yapılanları meşrulaştırıyor.
Şu bir gerçek ki, maalesef Kapitalizmin temeli sömürüye dayanıyor.
Bir avuç azınlık, dünyanın kaynaklarını ve imkânlarını sayılı insana ulaştırıyor.
Bu çerçeveden bakıldığında, dünyada yaşanan gözyaşının, akan kanın ve işgalin temeli de kapitalizmin “bir avuç insana hizmet” mantığında gizli…
Yoklukla gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşı da kapitalizmin bu ezici zihniyetine en güzel karşı duruş olmuştur.
Türk milleti elinde avucunda ne varsa, varlık mücadelesine kullanmış ve bağımsızlığını, geleceğini işgalcilerden, sömürmek için gelenlerden geri almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğu sırada, verdiği bu insanüstü mücadeleyle, ezilen halklara model ülke olmuştur.
Bugün de bizden beklenen misyon aslında dünden farklı değil.
Aynı zihniyet bugün BM veya NATO veya Arap Baharı gibi süslü ve demokratik adlar adı altında devam ettiğine göre, Türk milleti de tarihte yüklendiği misyonu devam ettirmelidir.