İnsanların içlerini dışa vurdukları anlar, en rahat oldukları zamanlardır. O demler en içten davranışların sergilendiği anlardır. Diplomatik atraksiyonlarla örülü seromoniler veya resmi merasimler o içtenliklere müdahale edemez.
İşte tam bu demlerde tenekeler içindekilerini sızdırırlar, politikacılar samimi kanaatlerini dışa vururlar.
Psikologların ortak görüşü böyle. Psikolonin bu bilimsel projektörüyle şu filimsel estantaneyi seyrediverin... Bakalım AB sürecinde Kıbrıs ve Ege meseleleri gibi Yunanistan'la olan problemlerimizi nasıl göreceksiniz:
Yorgo ve Ada Papanndreu, Atina'da Abdullah ve Hayrünnisa Gül onuruna "Egli Restoran"da bir davet verdi. Verir, bunda ne var, deyip hiddetlenmeyin. Arkasını bekleyin.
Salondaki piyanist "Niksar'ın fidanları" adlı parçayı Yunanca söyleyince, iki bakan eşleriyle piyano başına gitti. Piyanist, nakaratı "Sen Türk ben Rum/ Sen halk ben halk/ Sen İsa ben Allah/ Ama acının karşısında vah da vah" olan Boğaz'ın Dar Sularında adlı şarkıyı seslendirdi.
Papandreu, şarkının sözlerini Gül'e tercüme etti. Barış şarkısı ayakta alkışlandı. Herkesin keyfi yerindeyken Papandreu, 2 yıl önce Kuşadası'ndaki gibi Zeybetiko oynamadı, ama iki bakan eşleriyle birlikte piyano başına geçtiler ve piyanistin çaldığı şarkılara katıldılar.
Bu estantanede Kıbrıs, Batı Trakya ve Ege meselelerini gözlemleyebildiniz mi?
Biraz alacakaranlıktı galiba; tam göremediniz herhalde... Madem öyle devam edelim.
Papandreu'nun "Egli Restoran"a davet ettiği konuklardan bazıları "son derece anlamlı"ydı. Bunlardan biri, Türkiye'nin KıbrısG'taki Barış Harekâtı'na karşı yıllardan beri şiddetli bir kampanya yürüten, hatta bir plağının bütün gelirini "Kıbrıs Rum savunmasına hibe eden" meşhur şarkıcı Yorgo Dalaras... Gül'ün, Kıbrıs Rumları tarafından fahri vatandaş ilan edilen Dalaras'la olan diyalogu ve alakası, sanki KKTC'nin geleceğini ele veriyordu.
Gecede Batı Trakya'da Türkiye'nin yıllardır kabul etmediği devletin atadığı müftüler de vardı. Batı Trakya Müftüsü Mehmet Emin aga olmayacaktı tabii ki...
Boğaz'ın dar sularında şarkısının satır aralarından, şimdi görebildiniz mi AB sürecinde KKTC'nin, Ege'nin ve Batı Trakya'nın akıbetinin ne olacağını?!
Yunan-Rum komşularımızla bu estantaneleri yaşarken bazılarının uğraştığı şu işlere bakın Allah aşkına...
Türkiye gibi komşu ülkelerden asker gönderilmesine Irak Geçici Hükümet Konseyi'nin ittifakla karşı çıktığını açıklayan Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (IKYB) lideri Celal Talabani, Mısır'dan asker istedi.
ABD'nin Irak'taki Sömürge Valisi Paul Bremer de, "Irak'a Türk askeri gönderilmesi planından vazgeçilmesini önerdi. Bush yönetimi ve Ankara'nın, Irak'a Türk askeri göndermek için harcadığı yoğun çaba tutmadı.
Ankara'nın asker göndermedeki iştahı, bölgedeki grupların Amerika nezdindeki güçlü-vazgeçilmez kredilerninin ortaya çıkmasından başka bir işe yaramadı
Ancak Ankara'ya 8.5 milyar dolarlık kredi konusunda Hazine Bakan Yardımcısı Taylor, başta olmak üzere Amerikan kurmayları tarafından güçlü teminatlar sunuldu.
ABD, imzalanan mutabakat çerçevesinde "Bendensin" demeyi sürdürüyor. Yetiyor mu?
Yetmiyor; çünkü Türkiye'nin Hazine rakamları, Maliye evrakları bile uçuk. Borçlar bir yana, gelir-gider hanesindeki rakamlar köy bakkallarının "veresiye defteri" kadar bile sağlam değil... Şaka yapmıyorum. Sayıştay böyle diyor.
Sayıştay'ın raporunda, 2002 yılı bütçe açığının 34 değil, 64 katrilyon lira olduğunun tespit edilmesine ilave olarak, Hazine'deki verilerin güvenli olup olmadığı da tartışılır hale geldi.
Sayıştay raporunda, 2002 bütçe açığının 34.3 katrilyon lira olarak açıklandığı ancak kayıtdışı işlemlerin dikkate alınması durumunda bu rakamın 64.8 katrilyon lira olarak gerçekleştiğinin tespit edildiği bildirildi. Raporda, TBMM tarafından hiçbir şekilde izlenemeyen kayıtdışı bütçe işlemleri sonucunda bütçe açığının olduğundan az gösterildiği ve bütçe borçlanma işlemlerinin bir kısmının hiç gösterilmediği belirtildi... Bu kadar.
Şimdi siz cevap verin Kıbrıs, Ege, Batı Trakya ve hatta Türkiye kime emanet?!
İşte tam bu demlerde tenekeler içindekilerini sızdırırlar, politikacılar samimi kanaatlerini dışa vururlar.
Psikologların ortak görüşü böyle. Psikolonin bu bilimsel projektörüyle şu filimsel estantaneyi seyrediverin... Bakalım AB sürecinde Kıbrıs ve Ege meseleleri gibi Yunanistan'la olan problemlerimizi nasıl göreceksiniz:
Yorgo ve Ada Papanndreu, Atina'da Abdullah ve Hayrünnisa Gül onuruna "Egli Restoran"da bir davet verdi. Verir, bunda ne var, deyip hiddetlenmeyin. Arkasını bekleyin.
Salondaki piyanist "Niksar'ın fidanları" adlı parçayı Yunanca söyleyince, iki bakan eşleriyle piyano başına gitti. Piyanist, nakaratı "Sen Türk ben Rum/ Sen halk ben halk/ Sen İsa ben Allah/ Ama acının karşısında vah da vah" olan Boğaz'ın Dar Sularında adlı şarkıyı seslendirdi.
Papandreu, şarkının sözlerini Gül'e tercüme etti. Barış şarkısı ayakta alkışlandı. Herkesin keyfi yerindeyken Papandreu, 2 yıl önce Kuşadası'ndaki gibi Zeybetiko oynamadı, ama iki bakan eşleriyle birlikte piyano başına geçtiler ve piyanistin çaldığı şarkılara katıldılar.
Bu estantanede Kıbrıs, Batı Trakya ve Ege meselelerini gözlemleyebildiniz mi?
Biraz alacakaranlıktı galiba; tam göremediniz herhalde... Madem öyle devam edelim.
Papandreu'nun "Egli Restoran"a davet ettiği konuklardan bazıları "son derece anlamlı"ydı. Bunlardan biri, Türkiye'nin KıbrısG'taki Barış Harekâtı'na karşı yıllardan beri şiddetli bir kampanya yürüten, hatta bir plağının bütün gelirini "Kıbrıs Rum savunmasına hibe eden" meşhur şarkıcı Yorgo Dalaras... Gül'ün, Kıbrıs Rumları tarafından fahri vatandaş ilan edilen Dalaras'la olan diyalogu ve alakası, sanki KKTC'nin geleceğini ele veriyordu.
Gecede Batı Trakya'da Türkiye'nin yıllardır kabul etmediği devletin atadığı müftüler de vardı. Batı Trakya Müftüsü Mehmet Emin aga olmayacaktı tabii ki...
Boğaz'ın dar sularında şarkısının satır aralarından, şimdi görebildiniz mi AB sürecinde KKTC'nin, Ege'nin ve Batı Trakya'nın akıbetinin ne olacağını?!
Yunan-Rum komşularımızla bu estantaneleri yaşarken bazılarının uğraştığı şu işlere bakın Allah aşkına...
Türkiye gibi komşu ülkelerden asker gönderilmesine Irak Geçici Hükümet Konseyi'nin ittifakla karşı çıktığını açıklayan Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (IKYB) lideri Celal Talabani, Mısır'dan asker istedi.
ABD'nin Irak'taki Sömürge Valisi Paul Bremer de, "Irak'a Türk askeri gönderilmesi planından vazgeçilmesini önerdi. Bush yönetimi ve Ankara'nın, Irak'a Türk askeri göndermek için harcadığı yoğun çaba tutmadı.
Ankara'nın asker göndermedeki iştahı, bölgedeki grupların Amerika nezdindeki güçlü-vazgeçilmez kredilerninin ortaya çıkmasından başka bir işe yaramadı
Ancak Ankara'ya 8.5 milyar dolarlık kredi konusunda Hazine Bakan Yardımcısı Taylor, başta olmak üzere Amerikan kurmayları tarafından güçlü teminatlar sunuldu.
ABD, imzalanan mutabakat çerçevesinde "Bendensin" demeyi sürdürüyor. Yetiyor mu?
Yetmiyor; çünkü Türkiye'nin Hazine rakamları, Maliye evrakları bile uçuk. Borçlar bir yana, gelir-gider hanesindeki rakamlar köy bakkallarının "veresiye defteri" kadar bile sağlam değil... Şaka yapmıyorum. Sayıştay böyle diyor.
Sayıştay'ın raporunda, 2002 yılı bütçe açığının 34 değil, 64 katrilyon lira olduğunun tespit edilmesine ilave olarak, Hazine'deki verilerin güvenli olup olmadığı da tartışılır hale geldi.
Sayıştay raporunda, 2002 bütçe açığının 34.3 katrilyon lira olarak açıklandığı ancak kayıtdışı işlemlerin dikkate alınması durumunda bu rakamın 64.8 katrilyon lira olarak gerçekleştiğinin tespit edildiği bildirildi. Raporda, TBMM tarafından hiçbir şekilde izlenemeyen kayıtdışı bütçe işlemleri sonucunda bütçe açığının olduğundan az gösterildiği ve bütçe borçlanma işlemlerinin bir kısmının hiç gösterilmediği belirtildi... Bu kadar.
Şimdi siz cevap verin Kıbrıs, Ege, Batı Trakya ve hatta Türkiye kime emanet?!
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019