Fransa ve Hollanda'daki AB Anayasası referandum sonuçları üzerine AB'nin dağılmaya yüz tutan bir birlik olduğunun konuşulmaya başlanması, Euro'dan kaçışın gerektiğinin gündeme gelmesi üzerine,bu tespitleri on yıllar öncesinden yapmış bulunan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, öngördüklerinin bugün ortaya çıkması bağlamında gelişmeleri değerlendirdi. Selim Kotil ve Harun Kayacı'nın sorularını cevaplandıran Prof. Dr. Haydar Baş, mevcut mantıkla AB'nin devam etmesinin mümkün olmadığını belirterek, devamı bile mümkün olmayan bir birliğe katılmak için uğraşan Türkiye'yi tekrar uyardı. n Muhterem Hocam, siz, yıllardan beri AB'nin dağılacağını ifade ediyorsunuz. Hatta, AB'nin Euro'ya geçiş sürecinde, Almanya'nın ekonomisinin durağanlaşacağını, Almanya'da işsizlik olacağını, borç almak zorunda kalacağını, bu mantıkla gidilirse de 15 yıla kalmaz AB'nin dağılacağını söylemiştiniz. Geçen bu birkaç yıl içerisinde tam da ifade buyurduğunuz bu süreci biz, birebir yaşadık. Almanya'da son 73 yılın en büyük işsizlik rakamları gözüktü. Nihayet Fransa ve Hollanda'da yapılan referandumun ardından İtalyan milleti yeniden Liret'i kullanmaya başladı. Almanya yeniden Mark'a dönmeyi konuşuyor. AB'nin dağılacağını artık herkes ifade ediyor. Prof. Dr. Haydar Baş- Yalnız burada şunu söyleyelim; bu sistemle devam eden AB'nin dağılacağını söylüyoruz. AB, devam etme sürecinin hukukunu bulursa devam eder. Ama şu andaki kurallarla AB devam etmez. Türkiye AB'ye üye olamayacakn Bu çerçevede sorumuzun birincisi, herkesin Euro'yu model olarak gösterdiği bir dönemde siz, AB'nin bu mantıkla bu noktaya geleceğini sadece Türkiye'de değil, dünyada ifade eden tek isimsiniz. Nereden yola çıkarak bu tespiti yaptınız? İkincisi, iktidara geldiğinden bu yana AB'yi kendine tek hedef seçen iktidar en son referandumlardan sonra AB'nin, tam da sizin söylediğiniz rakamın aynısını söyleyerek 15 yıl içerisinde dağılacağını ifade ediyor. İktidarın bu açıklamasını nasıl buluyorsunuz?Prof. Dr. Haydar Baş- AB neden uzun ömürlü olmaz? Veya AB'ye neden Türk milletini, Türk devletini almazlar? Siz, bir toplumun içerisinde var olabilmeniz için o toplumun bireylerinin yaşadığı değerleri, medeniyeti, siyaseti, kültürü yüzde nispetiyle ifade edilmek istenirse en az % 50 paylaşmanız lazım. Avrupa'nın siyasetini, kültürünü, medeniyetini ve insan denen varlığa bakış mantalitesini en az % 50 birebir yaşamanız lazım. Ki siz bu topluluktan bir birey, sizin oluşturduğunuz devlet de bu topluluktan bir devlet olabilsin. Bu açıdan baktığımız zaman Türk milletini vücuda getiren değerlerle Batı toplumunu vücuda getiren değerler arasında mukayese edilmesi mümkün olmayacak farklar vardır. Önce inancından yola çıkarsak Batı, hayatını, Teslis'e göre düzenlemiştir. Onlardaki inanç Teslis'e göre düzenlenmiştir. Ve bu Teslis dediğimiz akaid, aile hayatına, cemiyet-millet-devlet hayatına, siyasetine, kültürüne, örfüne, adetine, geleneğine, her şeyine sinmiştir. Öyle de olması lazım. Aksi takdirde o devletin, o milletin, o bireyin o medeniyetten veya o dinden olması çok muhal bir hadise olabilir. "Ben, bu medeniyetin insanıyım" diyebilmeniz için o medeniyetin görüntülerinin sizde aksetmesi lazım. Biz, Avrupa'ya gidelim, Avrupalıya beraberce bir bakalım. Yemesinden içmesine, oturmasından kalkmasına, olaylar karşısındaki tepkisine, hatta çocuklarına karşı davranışına, çocukların anne-babaya karşı ilgisine kadar bütün ayrıntılarda o inanç akseder, mevcuttur. Ehli olan, toplumu, sosyal hayatı tanıyan insan bir baktı mı bunu görür. Bu açıdan biz olaya baktığımız zaman dedik ki, Türk toplumunun inanç, akaid karakteri ile Batı toplumunun karakteri, Doğu ile Batı gibi hiç, birbirine uymazlar, birbirinin tersidir. Onun için siz şimdi Avrupa ile Şark dünyasını biraraya getireceksiniz. Bu mümkün değildir. Mesela bize Batılı derler. Kültürden, medeniyetten, sanattan, siyasetten, örften, adetten, gelenekten haberi olmayan adamlardın sözüdür bu. Şark, ne manaya gelir? Şark dendiği zaman hatıra İslam kültürü gelir. İslam medeniyeti, İslam dini gelir. Hayatının hemen hemen tamamını ona vakfetmiş bir millet, o değeri baştacı yapmış, ülkelerde temsil etmiş, onun can-mal emniyetini, onun siyasetini-medeniyetini hayatına geçirmiş bir kurumun mümessili olacaksın, zıdd-ı kâmili olan bir dünya ile bu milleti biraraya getireceksin; bu, tiyatro olur. Sahnede bu işi ne kadar organize edersen o kadar tutarlı olur. Biz, bunu gördük. Bu açıdan bu işin olması hiç mümkün değil.Türk milletini çok iyi tanımak lazımEğer gerek Batı toplumunun gerekse bizim toplumumuzun karakterinde temelden itibaren böyle bir algılama tarzı olsaydı, yani ayrı ayrı medeniyetleri buluşturan bir ortak öge olmuş olsaydı, bu öge de bir iki sene değil, asırlar boyu paylaşılmış olsaydı, bu birliktelik olurdu. Hıristiyan da olsa Müslüman da olsa bu birlikteliği siz hayata geçirebilirdiniz. Asırlar boyu bakıyorsunuz, İslam toplumlarının Batı toplumları üzerinde olduğu dönemlerde bu dediğiniz hadise cereyan etmiştir, olmuştur. Niye? Bir de Batı toplumunun değerlerinin gerekse Şark toplumunun değerlerinin insanları kuşatan yönleri vardır. Yani insan açısından müşterek değerler vardır. Şimdi bu müşterek değerleri, hangi medeniyet insani bakımdan tarafına almışsa o değerlere karşı olan insanları, kendi toplumu da olsa, insanlar, dışlar, farklı olan toplum medeniyetinin adına o değerleri paylaşır. Mesela can, mal, namus, din ve vicdan emniyeti gibi değerler aynı zamanda insanlığın müşterek değerleridir. Ki, buna bugün "insan hakları" deniliyor. İslam toplumlarının hakim olduğu günlerde -ki benim tezim de budur. Dünyada bunun ilk teşhisi, tespiti bendenize aittir- aslında bunu İslam toplumu yaşamıştır. Buna "kul hakkı" denir. Taa Fahr-i Âlem Efendimizden zamanımıza kadar bu vardır. Kalkmış, Batılı bunun adını değiştirmiş, kul hakkı yerine insan hakları demiş. Ha o, ha bu, fark etmez. Demek istediğim şey odur ki bu değerler bizim toplumumuzda vardı. Ne zaman vardı? Bizim medeniyetimizin insanlık medeniyeti olarak dünyada cihanşümul olduğu dönemde vardı. Biz, o değerlerde insanları buluşturduğumuz için, tabiatlarının zıdd-ı kâmili olan bir şeyle karşılaşmıyordu insan. Karşılaşmadığı için de rahatlıkla bizi kabul ediyordu. Türk milleti çok enteresan bir millettir. Türklüğü iyi tanımak lazım. Türk milletini çok iyi tanımak lazım. Ben şövenist değilim. Ama yiğidin hakkını da yiğide vereceksin. Niye? Türk milleti, tarih boyu, insanî değerleri bütün coğrafyalara yaşatmıştır. Yani insanların ihtiyacı olan değerleri insanlara yaşatmıştır. Yoksa sen, bir topluma gideceksin de vur kır ile kendini kabul ettireceksin, mümkün değil. Amerika, bir topluma gidiyor, "beni seveceksin" diyor. Tamam. Seveyim, ama sen, bana ait değerleri yok ediyorsun. Camime giriyorsun, orada beni öldürmeye çalışıyorsun. Sokakta öldürüyorsun. Alış veriş yaparken yok ediyorsun. Irza tecavüz ediyorsun. Bunlar benim değerim. İnsan olarak değerim, Müslüman olarak değil. İşte Türk milleti, her dönemde bu insanî değerleri korumasını, kollamasını, yüceltmesini bilmiştir. O dönemde Batı gerçekten Türk milletine hayrandı, âşıktı. Batının içerisinde, Türklerin olduğu yerlere gidin, bizimle hayatlarını meczetmiş insanlara, "sen nesin, kimsin?" diye sorun, "Türk'üm" der.AB konusunda boşa kürek çekiliyorn Bosna'da olduğu gibi değil mi?Prof. Dr. Haydar Baş- Bosna Hersek'te, Kosova'da, her yerde... Bir Kosova'lıya, bir Makedonyalıya sorun, "Ben Türk'üm" der. Bugün de aynı şeyi söyler. Bunu biz yaşadık. Ama bugün Batı bunu böyle yapmıyor. Batının, insan hakları adı altında aslında gaspettiği en kutsal değerler insan haklarının kendisidir. Benim değerimin katledildiği, yok edildiği yerde, ben millet olarak olacağım; onu zaten hazmedemez. Katletmekle, yok etmekle kendini mükellef kabul eden fert, toplum, cemiyet, devlet bana "gel, sen benimle beraber ol. Seninle hayatı paylaşalım" diyecek; mümkün değildir. O yönden işte biz bunu gördük ve "bu olmaz" dedik. "Yanlış yapıyorsunuz. Boşa kürek çekiyorsunuz" dedik. Bunu ben bugün söylemedim. Taa 1984-85 yıllarında, AB değil, AT'nin gündem edildiği günlerde bunu söyledim.n Milli Basın Kurultaylarında söylemiştiniz.Prof. Dr. Haydar Baş- Ondan da önce söyledim. Kurultay 1987'de oldu. Benim söylediğim 1984'ler olması lazım. Biz, o tarihten bu tarafa bunu seslendiriyoruz. Bu, benim söylediğim bir ilmî gerçektir. Yani bu bir ilimdir. Kanundur. Bunu sen yok edemezsin. Bir tanesi çıktı. Adam ruh hastası. Amerika'da tedavi görür. Medeniyetleri buluşturacak. Şu kafaya bakın! Şimdi İblis'le Hz. Adem'i buluşturacaksın. Nitekim Cennette biraraya geldi, yılan olarak Hz. Havva'yı kandırdı. Bu, muhaldir. Eşyanın tabiatına zıttır. Bu nereye benzer? Gece ile gündüzü, elma ile armutu toplamaya benzer. Gece kendi nev'inde toplanır, gündüz kendi nev'inde toplanır. Elma ile armut kendi nev'inde toplanır. Bunları görmek lazım. Avrupa bitti, tükendiİkincisi, realist olarak Avrupa'ya baktığınız zaman Avrupa'da yeraltı kaynakları bitmiştir. Müşterek ve münferit yaptığımız gezilerde bunu görüyoruz. Ben senelerce Avrupalı işadamları ile iş yaptım. Onların güçlerini gördüm. Mesela Avrupa çok güçlü gözükür. Yalan. Bu, çok kuru bir iddiadır. Avrupa çok güçlü değil. İspatını da yaparım. Allah, inşaallah bunun ispatını yapacak iradeyi de bu millete nasip edecek. Avrupa saman alevi gibidir. Bunu hiç unutmayın. Hele şu anda yüzde bin çöküşe mahkumdur. Yüzde bir değil yüzde bin mahkumdur. Niye? Çünkü Avrupa bütün yer altı değerlerini tüketti. Avrupa yer altı değerlerini tüketti ama Afrika'dan alır. Bunlar sömürgeci ülkeler, gider oradan alır. Orayı da tüketti. Öyle bir vampir ki emdi emdi, hiç bir tarafta hiç bir şey bırakmadı. Bir dünya kaldı. Diyeceksiniz ki "niçin bu değerler için bizi kabul etmesin ki." Orada da ciddi bir incelik var. Avrupa yer altı kaynaklarını bitirdi. Yer altı kaynaklarını bitiren Avrupa'nın artık gözü, kaynağı olan dünya üzerindedir. Avrupa o bakımdan da çöküşe mahkumdur. Bu birlik eğer damarlarda dolaşan kan mesabesinde gücünü kaybederse, ekonomi gücünü kaybederse ayakta duramaz. Şimdi bakıyorsunuz Almanya'da bir şey kalmadı. Yeraltı kaynağı kalmadı. İngiltere'de hiçbir şey kalmadı. Fransa'da hiçbir şey kalmadı. Hemen hemen tükenme noktasına geldiler. Ne ile bunu ayakta tutacaklar? Aç susuz bey gibi yaşanmaz. Devamı yarın
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.