Anayasa Mahkemesi, "Recep Tayyip Erdoğan'ın, partide kurucu üye olamayacağına ve kurucu üyelikten çıkarılması için partiye ihtar verilmesine" karar verdi.
Bunun üzerine, ileride milletvekili, dolayısıyla başbakan olup olamayacağı gündeme geldi.
Anayasa Hukukçusu ve Kahramanmaraş Milletvekili Mustafa Kamalak diyor ki:
-Bu karar, Tayyip beyin milletvekili olamayacağını gösteriyor. Siyasi Partiler Kanunu'nun 8. maddesine göre, kurucu üye olabilmek için milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmak gerekiyor. Başsavcı, "Üye olabilir ama kurucu üye olamaz. Çünkü milletvekili olamaz" demişti. Anayasa Mahkemesi bu iddiayı kabul etti.
Şu noktaya dikkat:
Milletvekili olabilecek olsaydı, zaten kurucu üye olabiliyordu. "Kurucu üye olamaz" kararına, milletvekili olamayacağı için varılmış oluyor.
Dolayısıyla bu karar, milletvekili olamayacağı kararını pekiştiriyor.
Öyleyse Tayyip bey milletvekili olamayacak mı?
Olacaak... Göreceksiniz, hem de bal gibi olacak...
Amerikalılar, Türkiye'deki bir siyasetçiye o şansı tanıyacak da, o şahıs milletvekili olamayacak ha!
Türkiye'de var mı bunu engelleyecek bir babayiğit?
Peki Amerikalılar Erdoğan'a böyle bir şans tanıyorlar mı?
Elbette...
Cengiz Çandar, 9 Ocak tarihli yazısında, New York Times'da, Douglas Frantz imzasıyla çıkan bir yazıyı yorumluyor.
Yorumlanan yazıda, Amerikalı yazarın enteresan cümleleri var.
Meselâ diyor ki:
"Hükümetin sorunları, eski belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a 2004 seçimlerinde bugüne kadar hiçbir İslamcı siyasetçinin elde etmediği bir başarı şansı veriyor."
Değerli okuyucular,
Amerikalı yazarın bu cümlesini, "Amerika, Tayyip Erdoğan'ı en geç 2004'e hazırlamak kararındadır" şeklinde anlarsak, acaba yanlış mı anlamış oluruz?
Türkiye, "Recep Tayyip Erdoğan milletvekili olabilir mi, olamaz mı?" tartışmasını yapadursun, elin Amerikalısı binlerce kilometre öteden yorumunu yapmış, kararını vermiş bile.
Zihninde kabul ettiğini, yazıda şöyle ifade ediyor:
"Erdoğan'ın popülaritesi, onun gelecekte başbakan olabileceğini ortaya koyuyor."
Ondan sonra, bu ihtimalin Amerikalıları korkuttuğunu falan yazıyor ama, onlar hava civa...
Nitekim, yazının devamında çevir kazı yanmasın yapıyor ve şöyle diyor:
"Ama Erdoğan imajını değiştirmeye çalışıyor. Dini retoriği (konuşmayı) terk etmiş, NATO ve Avrupa Birliği'ne eski muhalefetini bir tarafa bırakmış durumda."
Bu cümleleri okuduktan sonra, Erdoğan'ın milletvekilliği, hatta başbakanlık için önünün açılmayacağını söyleyebilir misiniz?
Herşey ortada...
Amerikalıların zihnindeki son vade 2004...
Tabiî ki, sayın Erdoğan'a da biraz gayret düşüyor.
Erdoğan ne yapmalı?
Meselâ, Karadeniz gezisinde kullandığı ve henüz o zaman genel başkan olmadığı için pek dikkat çekmeyen şu ve benzeri cümleleri dikkat çekecek kadar tekrarlamalı:
"Fakirlik bu milletin kaderi değildir."
Değerli okuyucular,
Allah, herşeyi bir kaderle yaratmıştır. Yani, Ehl-i Sünnet inancına göre, hiçbir şey kaderin dışında kalamaz.
Biz kullar ise kaderimizin nasıl olduğunu bilmediğimiz için, çalışırız.
Dolayısıyla, kader insanları tembelliğe sevk etmez, aksine tevekküle yönlendirir.
Bunu, Ak Parti içindeki ilahiyatçılar da en az benim kadar bilirler.
Ne yapsınlar ki, yukarıdaki cümleyi söyleyen, genel başkanlarıdır...
Bunun üzerine, ileride milletvekili, dolayısıyla başbakan olup olamayacağı gündeme geldi.
Anayasa Hukukçusu ve Kahramanmaraş Milletvekili Mustafa Kamalak diyor ki:
-Bu karar, Tayyip beyin milletvekili olamayacağını gösteriyor. Siyasi Partiler Kanunu'nun 8. maddesine göre, kurucu üye olabilmek için milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmak gerekiyor. Başsavcı, "Üye olabilir ama kurucu üye olamaz. Çünkü milletvekili olamaz" demişti. Anayasa Mahkemesi bu iddiayı kabul etti.
Şu noktaya dikkat:
Milletvekili olabilecek olsaydı, zaten kurucu üye olabiliyordu. "Kurucu üye olamaz" kararına, milletvekili olamayacağı için varılmış oluyor.
Dolayısıyla bu karar, milletvekili olamayacağı kararını pekiştiriyor.
Öyleyse Tayyip bey milletvekili olamayacak mı?
Olacaak... Göreceksiniz, hem de bal gibi olacak...
Amerikalılar, Türkiye'deki bir siyasetçiye o şansı tanıyacak da, o şahıs milletvekili olamayacak ha!
Türkiye'de var mı bunu engelleyecek bir babayiğit?
Peki Amerikalılar Erdoğan'a böyle bir şans tanıyorlar mı?
Elbette...
Cengiz Çandar, 9 Ocak tarihli yazısında, New York Times'da, Douglas Frantz imzasıyla çıkan bir yazıyı yorumluyor.
Yorumlanan yazıda, Amerikalı yazarın enteresan cümleleri var.
Meselâ diyor ki:
"Hükümetin sorunları, eski belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a 2004 seçimlerinde bugüne kadar hiçbir İslamcı siyasetçinin elde etmediği bir başarı şansı veriyor."
Değerli okuyucular,
Amerikalı yazarın bu cümlesini, "Amerika, Tayyip Erdoğan'ı en geç 2004'e hazırlamak kararındadır" şeklinde anlarsak, acaba yanlış mı anlamış oluruz?
Türkiye, "Recep Tayyip Erdoğan milletvekili olabilir mi, olamaz mı?" tartışmasını yapadursun, elin Amerikalısı binlerce kilometre öteden yorumunu yapmış, kararını vermiş bile.
Zihninde kabul ettiğini, yazıda şöyle ifade ediyor:
"Erdoğan'ın popülaritesi, onun gelecekte başbakan olabileceğini ortaya koyuyor."
Ondan sonra, bu ihtimalin Amerikalıları korkuttuğunu falan yazıyor ama, onlar hava civa...
Nitekim, yazının devamında çevir kazı yanmasın yapıyor ve şöyle diyor:
"Ama Erdoğan imajını değiştirmeye çalışıyor. Dini retoriği (konuşmayı) terk etmiş, NATO ve Avrupa Birliği'ne eski muhalefetini bir tarafa bırakmış durumda."
Bu cümleleri okuduktan sonra, Erdoğan'ın milletvekilliği, hatta başbakanlık için önünün açılmayacağını söyleyebilir misiniz?
Herşey ortada...
Amerikalıların zihnindeki son vade 2004...
Tabiî ki, sayın Erdoğan'a da biraz gayret düşüyor.
Erdoğan ne yapmalı?
Meselâ, Karadeniz gezisinde kullandığı ve henüz o zaman genel başkan olmadığı için pek dikkat çekmeyen şu ve benzeri cümleleri dikkat çekecek kadar tekrarlamalı:
"Fakirlik bu milletin kaderi değildir."
Değerli okuyucular,
Allah, herşeyi bir kaderle yaratmıştır. Yani, Ehl-i Sünnet inancına göre, hiçbir şey kaderin dışında kalamaz.
Biz kullar ise kaderimizin nasıl olduğunu bilmediğimiz için, çalışırız.
Dolayısıyla, kader insanları tembelliğe sevk etmez, aksine tevekküle yönlendirir.
Bunu, Ak Parti içindeki ilahiyatçılar da en az benim kadar bilirler.
Ne yapsınlar ki, yukarıdaki cümleyi söyleyen, genel başkanlarıdır...
Ali Eren / diğer yazıları
- Alın size Avrupa'dan taze cevap / 16.03.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002