Bugün, Irak istilasının 18. Günü.
18 gündür Müslüman Irak halkının üzerine bomba yağıyor. Çocuklar öldürülüyor, insanlar katlediliyor, camiler, saraylar, evler, televizyon binaları, radyo vericileri, elektrik direkleri bile yerle bir ediliyor. Pazar yerleri kana bulanıyor. Kâinatın, emrine musahhar kılındığı insan unsurunun o şaheser vücudu param parça ediliyor. Bitkiler, hayvanlar dahil her şey halı bombardımanı ile yakılıyor, yıkılıyor. Kısaca Müslüman Irak halkı, sivil, asker ayrımı yapılmadan tarihi kökleriyle topyekûn imha ediliyor.
Akıllı bombalarla soykırım
Irak'ta adeta bir soykırım icra ediliyor. Belki de tarihin bu en büyük katliamı satırlara şöyle yansıyor:
p Tarih; 26 Mart 2003 Çarşamba... Yer Bağdat... Pazardan meyve sebze alan Iraklıların başına bomba yağdı. Ortalık parçalanmış ceset, yanmış araçlarla doldu. 15 sivil öldü, onlarcası yaralandı.
p Tarih; 28 Mart 2003 Cuma... Sivil bir otobüse ateş açıldı. Kalbura çevrilen otobüs 20 kişiye mezar oldu.
p Tarih; yine 28 Mart Cuma... Füzeler, Irak halkını bu kez, yine Bağdat'ta, Şule semtinde buldu. Ateş topu gibi düşen füzeler Şule çarşısını kan gölüne çevirdi. Binalar yerle bir oldu. Ortalık yine ceset parçalarıyla doldu. Çoğu kadın ve çocuk 55 kişi katledildi. 60 kişi yaralandı.
p Tarih; 30 Mart 2003. Basra'da, içinde 70 bin ton gıda bulunan yiyecek deposu füzelerle yok edildi.
p Tarih, 2 Nisan 2003. Jetler Babil'i vurdu. Yine sivil katliamı yaşandı. Evler yerle bir oldu. 23 kişi öldü. Çoğu kadın ve çocuk 45 kişi yaralandı.
p Tarih, 2 Nisan 2003. Akıllılığı ile övünülen füzelerin hedefi bu kez Bağdat'ta bir doğum hastanesi oldu.
Sivil binalar bombalandı. Bir bomba da ticaret fuarına düştü. Bombardımanda isabet alan 5 otomobilin sürücüleri yanarak öldü.
p Tarih, 1 Nisan 2003 Salı. Sivil katliamının adresi kontrol noktaları oldu. Necef'te, bir araç top ateşine tutuldu. Araçta, Iraklı Kerim Muhammed'in 6 çocuğu, karısı, iki kardeşi ve babası vardı. Emzikleri ağzında kundaktaki bebekler dahil Kerim Muhammed haricinde herkes öldü. Bu olay, Iraklıları özgürleştirmek için geldiklerini söyleyen ABD televizyonlarında yer almadı. Sansüre uğradı. Dünya dehşet verici manzaradan Washington Post muhabiri William Branighin sayesinde haberdar olabildi.
p Tarih; 3 Nisan 2003. ABD, özgürleştirmek için geldiği Irak halkının üzerine yine bomba ve füze yağdırdı. Bağdat yakınlarındaki Nahravan da kan gölüne dönmekten nasibini aldı. Bir pazaryeri füzeyle vuruldu. 8 sivil öldü, 5'i yaralandı. Irak Enformasyon Bakanı El Sahaf, Amerikan ve İngiliz güçlerinin, Bağdat'ın Duri semtine misket bombaları attığını, 14 kişinin öldüğünü, 66 kişinin de yaralandığı açıkladı.
Dayanılmaz vahşet
Yetmedi...
Kitle imha silahlarına sahip olduğunu iddia ederek Irak'a saldırı başlatan ABD, saldırıyı başlattığı andan bu yana "özgürlük götüreceğim" dediği Irak halkının başına nükleer silah yapımında kullanılan uranyumlu bombalar atıyor. ABD tanklarından ateşlenen her topta uranyum bulunuyor. Katı uranyum parçacıkları solunduğu ya da yutulduğu zaman kansere yol açıyor. Özellikle hasta, bağışıklık sistemi zayıflamış çocuk ve yaşlılarda kısa sürede etkisini gösteriyor. Sakat doğumlara yol açıyor. Bununla da yetinmeyen ABD, savaş kuralları gereğince sadece açık arazideki askeri hedeflere karşı kullanılabilen misket bombalarını da askeri değil sivil yerleşim bölgelerine yağdırıyor. Bunu, bubi tuzaklı tükenmez ve dolmakalem şeklindeki bombalar takip ediyor. Bu kalem bombalarla çocuklar avlanıyor.
Ölenler bir bakıma kurtuluyor. Yaralananlar için ise serum yok, ilaç yok, sargı bezi yok, kan yok. Açlık kol geziyor. Aç olmayanların sadece köpekler olduğuna dair haberler geliyor. Gece karanlığında yükselen çığlıklar "bombaların anası" bombaların gürültüleri arasında kaybolup gidiyor. İnsan eti, kanı ve gözyaşı petrole karışıyor.
Dayanılmaz bir vahşet kol geziyor. Irak'taki bu vahşeti birebir yaşayan canlı kalkan Osman Akkuş, "Vahşete dayanacak gücüm kalmadı" diyor. Sokakların yanmış çocuk cesetleri ile dolu olduğunu belirten Akkuş, otobüslerin tarandığını, uçakların sivil hedefleri vurduğunu, her yerin ceset kaynadığını söylüyor.
Türkiye'ye yakışmayan tavır
Peki, bütün bunlara kim sebep oluyor? Irak'ın her bir metrekaresine kim 2 ton bomba yağdırıyor? Kadınlara, çocuklara, yaşlılara, yediden yetmişe her bir Iraklıya bu "şok" ve "dehşet"i kim yaşatıyor? Camileri, evleri, sarayları, kültürü, tarihi dahil her şeyiyle bir milleti kim yok ediyor? 745 yıl sonra, Irak topraklarında yeni bir Moğol istilasını kim gerçekleştiriyor?
Bütün bunları kim mi yapıyor?
"Koalisyon güçleri" yapıyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, George Bush'un, sabahleyin ilk okuduğu gazete Wall Street Journal'e yazdığı yazıda en az kayıpla ülkelerine dönmeleri için dua ettiğini söylediği "cesur erkek ve kadınlar" yapıyor.
Öyle biliyor, "koalisyon güçleri"nin Amerikan ve İngilizlerden oluştuğunu sanıyorduk.
Meğer işin içinde Türkiye de varmış!
Komşusu Irak'a bomba yağdıran... Müslüman Irak halkını katleden... "Koalisyon"un içinde, meğer, tarihinde zulümden yana tavır koyduğu, zulmü alkışladığı görülmeyen bir milletin ülkesi Türkiye de varmış!
"Koalisyonda biz de varız"ın altında ise "Dışişleri Bakanı Abdullah Gül" imzası bulunuyor.
Sen, bir ülkeyi on yıl kuşat. Ambargo altında tut. İlaçtan, gıdadan, serumdan, ekmekten, sudan yoksun kıl. Silahtan arındır. Kolunu kanadını kır. Ayakta duramayacak hale getir. Buna rağmen yine arkadan vur. Resesyon yaşayan ekonomine kan sağlamak için bütün savaş stoklarını tepelerine boşalt. Türkiye de yanında yer alsın. Ortağın olsun. Üç İngiliz, bir de Amerikan askerinin bile "ahlaksız" nitelemesiyle reddettiği bu eylemi yürüten "koalisyon"un içinde yer alsın. Hem de sıradan bir muz cumhuriyeti değil, tarihi geçmişi hep mazlumların yanında yer almanın, zulme hayat hakkı tanımamanın tarihten silinemez örnekleriyle tarih yazan bir milletin ülkesi Türkiye... Sadece dünün değil bugünün mazlumlarının da, geleceğin mazlumlarının da ümit ışığı olmaya devam eden Türkiye...
İnanılır gibi değil.
18 gündür Müslüman Irak halkının üzerine bomba yağıyor. Çocuklar öldürülüyor, insanlar katlediliyor, camiler, saraylar, evler, televizyon binaları, radyo vericileri, elektrik direkleri bile yerle bir ediliyor. Pazar yerleri kana bulanıyor. Kâinatın, emrine musahhar kılındığı insan unsurunun o şaheser vücudu param parça ediliyor. Bitkiler, hayvanlar dahil her şey halı bombardımanı ile yakılıyor, yıkılıyor. Kısaca Müslüman Irak halkı, sivil, asker ayrımı yapılmadan tarihi kökleriyle topyekûn imha ediliyor.
Akıllı bombalarla soykırım
Irak'ta adeta bir soykırım icra ediliyor. Belki de tarihin bu en büyük katliamı satırlara şöyle yansıyor:
p Tarih; 26 Mart 2003 Çarşamba... Yer Bağdat... Pazardan meyve sebze alan Iraklıların başına bomba yağdı. Ortalık parçalanmış ceset, yanmış araçlarla doldu. 15 sivil öldü, onlarcası yaralandı.
p Tarih; 28 Mart 2003 Cuma... Sivil bir otobüse ateş açıldı. Kalbura çevrilen otobüs 20 kişiye mezar oldu.
p Tarih; yine 28 Mart Cuma... Füzeler, Irak halkını bu kez, yine Bağdat'ta, Şule semtinde buldu. Ateş topu gibi düşen füzeler Şule çarşısını kan gölüne çevirdi. Binalar yerle bir oldu. Ortalık yine ceset parçalarıyla doldu. Çoğu kadın ve çocuk 55 kişi katledildi. 60 kişi yaralandı.
p Tarih; 30 Mart 2003. Basra'da, içinde 70 bin ton gıda bulunan yiyecek deposu füzelerle yok edildi.
p Tarih, 2 Nisan 2003. Jetler Babil'i vurdu. Yine sivil katliamı yaşandı. Evler yerle bir oldu. 23 kişi öldü. Çoğu kadın ve çocuk 45 kişi yaralandı.
p Tarih, 2 Nisan 2003. Akıllılığı ile övünülen füzelerin hedefi bu kez Bağdat'ta bir doğum hastanesi oldu.
Sivil binalar bombalandı. Bir bomba da ticaret fuarına düştü. Bombardımanda isabet alan 5 otomobilin sürücüleri yanarak öldü.
p Tarih, 1 Nisan 2003 Salı. Sivil katliamının adresi kontrol noktaları oldu. Necef'te, bir araç top ateşine tutuldu. Araçta, Iraklı Kerim Muhammed'in 6 çocuğu, karısı, iki kardeşi ve babası vardı. Emzikleri ağzında kundaktaki bebekler dahil Kerim Muhammed haricinde herkes öldü. Bu olay, Iraklıları özgürleştirmek için geldiklerini söyleyen ABD televizyonlarında yer almadı. Sansüre uğradı. Dünya dehşet verici manzaradan Washington Post muhabiri William Branighin sayesinde haberdar olabildi.
p Tarih; 3 Nisan 2003. ABD, özgürleştirmek için geldiği Irak halkının üzerine yine bomba ve füze yağdırdı. Bağdat yakınlarındaki Nahravan da kan gölüne dönmekten nasibini aldı. Bir pazaryeri füzeyle vuruldu. 8 sivil öldü, 5'i yaralandı. Irak Enformasyon Bakanı El Sahaf, Amerikan ve İngiliz güçlerinin, Bağdat'ın Duri semtine misket bombaları attığını, 14 kişinin öldüğünü, 66 kişinin de yaralandığı açıkladı.
Dayanılmaz vahşet
Yetmedi...
Kitle imha silahlarına sahip olduğunu iddia ederek Irak'a saldırı başlatan ABD, saldırıyı başlattığı andan bu yana "özgürlük götüreceğim" dediği Irak halkının başına nükleer silah yapımında kullanılan uranyumlu bombalar atıyor. ABD tanklarından ateşlenen her topta uranyum bulunuyor. Katı uranyum parçacıkları solunduğu ya da yutulduğu zaman kansere yol açıyor. Özellikle hasta, bağışıklık sistemi zayıflamış çocuk ve yaşlılarda kısa sürede etkisini gösteriyor. Sakat doğumlara yol açıyor. Bununla da yetinmeyen ABD, savaş kuralları gereğince sadece açık arazideki askeri hedeflere karşı kullanılabilen misket bombalarını da askeri değil sivil yerleşim bölgelerine yağdırıyor. Bunu, bubi tuzaklı tükenmez ve dolmakalem şeklindeki bombalar takip ediyor. Bu kalem bombalarla çocuklar avlanıyor.
Ölenler bir bakıma kurtuluyor. Yaralananlar için ise serum yok, ilaç yok, sargı bezi yok, kan yok. Açlık kol geziyor. Aç olmayanların sadece köpekler olduğuna dair haberler geliyor. Gece karanlığında yükselen çığlıklar "bombaların anası" bombaların gürültüleri arasında kaybolup gidiyor. İnsan eti, kanı ve gözyaşı petrole karışıyor.
Dayanılmaz bir vahşet kol geziyor. Irak'taki bu vahşeti birebir yaşayan canlı kalkan Osman Akkuş, "Vahşete dayanacak gücüm kalmadı" diyor. Sokakların yanmış çocuk cesetleri ile dolu olduğunu belirten Akkuş, otobüslerin tarandığını, uçakların sivil hedefleri vurduğunu, her yerin ceset kaynadığını söylüyor.
Türkiye'ye yakışmayan tavır
Peki, bütün bunlara kim sebep oluyor? Irak'ın her bir metrekaresine kim 2 ton bomba yağdırıyor? Kadınlara, çocuklara, yaşlılara, yediden yetmişe her bir Iraklıya bu "şok" ve "dehşet"i kim yaşatıyor? Camileri, evleri, sarayları, kültürü, tarihi dahil her şeyiyle bir milleti kim yok ediyor? 745 yıl sonra, Irak topraklarında yeni bir Moğol istilasını kim gerçekleştiriyor?
Bütün bunları kim mi yapıyor?
"Koalisyon güçleri" yapıyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, George Bush'un, sabahleyin ilk okuduğu gazete Wall Street Journal'e yazdığı yazıda en az kayıpla ülkelerine dönmeleri için dua ettiğini söylediği "cesur erkek ve kadınlar" yapıyor.
Öyle biliyor, "koalisyon güçleri"nin Amerikan ve İngilizlerden oluştuğunu sanıyorduk.
Meğer işin içinde Türkiye de varmış!
Komşusu Irak'a bomba yağdıran... Müslüman Irak halkını katleden... "Koalisyon"un içinde, meğer, tarihinde zulümden yana tavır koyduğu, zulmü alkışladığı görülmeyen bir milletin ülkesi Türkiye de varmış!
"Koalisyonda biz de varız"ın altında ise "Dışişleri Bakanı Abdullah Gül" imzası bulunuyor.
Sen, bir ülkeyi on yıl kuşat. Ambargo altında tut. İlaçtan, gıdadan, serumdan, ekmekten, sudan yoksun kıl. Silahtan arındır. Kolunu kanadını kır. Ayakta duramayacak hale getir. Buna rağmen yine arkadan vur. Resesyon yaşayan ekonomine kan sağlamak için bütün savaş stoklarını tepelerine boşalt. Türkiye de yanında yer alsın. Ortağın olsun. Üç İngiliz, bir de Amerikan askerinin bile "ahlaksız" nitelemesiyle reddettiği bu eylemi yürüten "koalisyon"un içinde yer alsın. Hem de sıradan bir muz cumhuriyeti değil, tarihi geçmişi hep mazlumların yanında yer almanın, zulme hayat hakkı tanımamanın tarihten silinemez örnekleriyle tarih yazan bir milletin ülkesi Türkiye... Sadece dünün değil bugünün mazlumlarının da, geleceğin mazlumlarının da ümit ışığı olmaya devam eden Türkiye...
İnanılır gibi değil.