Ne evet, ne hayır; birlikte vardır hayır...
2000'li yılların başında kurulduğu günden bu yana iktidarda olan parti, 90'lı yıllardan bu yana mirasçısı olduğu partiden ismen ayrılsa da, iktidara giden yoldaki merdivenleri tırmanırken de, iç siyasi çekişmelerin rüzgârı ile iktidara geldikten sonra da, partisinden aldığı halka hitap dilini aynen muhafaza ediyor.
İktidarda kaldığı onca yıl sonra bile yürüttüğü ve kendince başarılı gördüğü ekonomik projeleri, tarım ve hayvancılık konusundaki gelişme ve iyileşmeleri, işsizliğe karşı gerçekleştirdiği çözümleri veya kalkınmaya ilişkin inşa ettiği fabrika veya diğer sanayi yatırımlarını ilan etmek yerine, geçmişte Atatürk arkasına saklanarak her türlü herzeyi yiyen yobaz Atatürkçüler(!) gibi, kendini ifade edeceği dilin kurgusunu ısrarla dini objeler üzerine bina ediyor.
Kimi yıllar önce X partisinin eski genel başkanının hayatını anlattığı kitabında, onun için "Mehdilik" iddiasında bulunuyor, kimi ona dokunmayı "ibadet" sayıyor, kimi de onu "kendileri için ikinci peygamber" ilan ediyor, dini objelerle siyaset yapmak adına elfaz-ı küfür dairesine girdiğini bilmeden, İslam dinine göre kendini dinden çıkaracak sözlere imza atıyor.
Yine bir önceki seçim döneminde hoca kisvesine girmiş bir şarlatan, siyasetçinin kürsüsünden haddini aşıyor, seçim çalışmaları için alanda toplanan binlerce kişiye -haşa- "Mekke'de Resûlullah Efendimizi rüyada gördüm, o zaman daha başbakan değildi, onu Peygamber Efendimiz başbakan seçti" diye o şahsa Resûlullah efendimizi güya kefil ediyor, Peygamber Efendimizin açıkça ihtarına rağmen cehennemlik olduğunun farkına bile varmıyor.
Kimi günahlarının affı için elini açıp Allah'a yalvarmak yerine Kâbe'de evet pankartı açıp mübarek topraklardan siyasi mesaj gönderiyor; kimi güya şeytanı tarif ederken, "Şeytan da hayır dedi" diyerek referandumdaki oyunu açık ediyor, kimileri de referandumda hayır diyecek vatandaşı küfürle itham ederek, oyunu tekfir fetvası(!) ile açık ediyor...
FETÖ'ye düzdüğü övgüler X partisinin sözcüsü gibi davranan bir gazetede manşet olmuş, 80'li yılların mücahit hocası diye anılan sakallı bir müfteri de hadis uydurarak bu furyaya katılıyor... 80'den sonra kaçtığı Almanya'da yıllarca kaldığı için unutulduğu siyaset meydanında adından yeni yeni söz ettirdiği TV kanallarından birinde hızını alamayıp, "referandumda evet çıkacak diye hadis de var" deyip, Resûlullah Efendimiz adına hadis uyduran bir cehaletle kendini cehennemlikler sınıfına dahil ediyor.
Camide dünyevi işler yapmak Allah'ın (c.c.) emriyle Kur'an-ı Kerim'de kesin olarak yasaklandığı halde, geçmişte başbakanlık da yapan birisi seçim propagandası günlerinde güya namaz için girdiği camide eline mikrofon alıp, halka mihraptan siyasi konuşma yapıyor, kimi yöneticiler de camiden canlı yayın yapmak için bayan sunucuyu da karşısına alarak camiyi stüdyo ve hatta ofisi olarak kullanıyor, bütün bunları gören hacı amcalar da camide halı üstüne yatarak evet yazmaya çalışıyor.
İşin daha da garip olanı şu ki; mevcut onlarca parti içinden sadece bu parti mensupları dini objeler üzerinden siyaset yapma konusunda bu kadar fütursuzca davranıyor.
Bu ifade, zinhar diğer partililer de fütursuzca camide siyaset yapsınlar anlamında değildir.
Kâbe ve cami Allah'ın evidir. Her görüşten, her meslekten, her partiden, her seviyeden Allah'ın kullarını bir araya getiren, "toplayan ve birleştiren" yegâne mekândır.
Öyle de kalmalıdır...
Memleketimizde, bazıları tekrarlanan üst üste sıkıntılı seçimler, darbe teşebbüsünü de barındıran tehlikeli bir dönem, doğuda batıda binlerce asker-polis ve sivilin teröre kurban verildiği uzun ve sıkıntılı yıllar yaşanmıştır. Halkın normale dönmesine fırsat verilmeden bütün bu gerginlik ortamı akabinde OHAL şartlarında yapılan referandum ortamında kutuplaşma artmış, tam da devlet ve millet düşmanları teröristlerin istediği bir ortam oluşmuştur.
İktidarın gücüne sığınarak fütursuzca yapılan bu tip kutsalı rencide edecek, dini mekan ve objelere yönelik aşırı hareketlerin sadece YSK gibi adli ve yasal merciler tarafından takibi ile yetinilmemesi, Diyanet Teşkilatı, hocalar, âlimler, hafız ve vaizlerle, hacı efendiler, bay?bayan imam hatip mezunları ve cami cemaati tarafından da dikkatle izlenmesi, gerekli uyarının aşırıya kaçmadan, "usulünce" yapılması gereklidir.
Toplumu partiler eliyle taraftarlara bölerek yöneten siyaset kurumunun toplumu bir arada tutan dini değerlere ve camilere müdahil olması, kutsala saygısızlık gibi bir cinayet fiili yanında, dini bütünlüğümüzü ve milli bütünlüğümüzü de tehlikeye atacaktır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi: "Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür."
Devlet ve millet düşmanlarının kavga ve çatışma çıkarmak istediği bu gibi sıkıntılı günlerde teenni ile davranarak aşırılıklara meydan vermemek, hem dini bir hassasiyet ve hem de milli bir vazifedir.
2000'li yılların başında kurulduğu günden bu yana iktidarda olan parti, 90'lı yıllardan bu yana mirasçısı olduğu partiden ismen ayrılsa da, iktidara giden yoldaki merdivenleri tırmanırken de, iç siyasi çekişmelerin rüzgârı ile iktidara geldikten sonra da, partisinden aldığı halka hitap dilini aynen muhafaza ediyor.
İktidarda kaldığı onca yıl sonra bile yürüttüğü ve kendince başarılı gördüğü ekonomik projeleri, tarım ve hayvancılık konusundaki gelişme ve iyileşmeleri, işsizliğe karşı gerçekleştirdiği çözümleri veya kalkınmaya ilişkin inşa ettiği fabrika veya diğer sanayi yatırımlarını ilan etmek yerine, geçmişte Atatürk arkasına saklanarak her türlü herzeyi yiyen yobaz Atatürkçüler(!) gibi, kendini ifade edeceği dilin kurgusunu ısrarla dini objeler üzerine bina ediyor.
Kimi yıllar önce X partisinin eski genel başkanının hayatını anlattığı kitabında, onun için "Mehdilik" iddiasında bulunuyor, kimi ona dokunmayı "ibadet" sayıyor, kimi de onu "kendileri için ikinci peygamber" ilan ediyor, dini objelerle siyaset yapmak adına elfaz-ı küfür dairesine girdiğini bilmeden, İslam dinine göre kendini dinden çıkaracak sözlere imza atıyor.
Yine bir önceki seçim döneminde hoca kisvesine girmiş bir şarlatan, siyasetçinin kürsüsünden haddini aşıyor, seçim çalışmaları için alanda toplanan binlerce kişiye -haşa- "Mekke'de Resûlullah Efendimizi rüyada gördüm, o zaman daha başbakan değildi, onu Peygamber Efendimiz başbakan seçti" diye o şahsa Resûlullah efendimizi güya kefil ediyor, Peygamber Efendimizin açıkça ihtarına rağmen cehennemlik olduğunun farkına bile varmıyor.
Kimi günahlarının affı için elini açıp Allah'a yalvarmak yerine Kâbe'de evet pankartı açıp mübarek topraklardan siyasi mesaj gönderiyor; kimi güya şeytanı tarif ederken, "Şeytan da hayır dedi" diyerek referandumdaki oyunu açık ediyor, kimileri de referandumda hayır diyecek vatandaşı küfürle itham ederek, oyunu tekfir fetvası(!) ile açık ediyor...
FETÖ'ye düzdüğü övgüler X partisinin sözcüsü gibi davranan bir gazetede manşet olmuş, 80'li yılların mücahit hocası diye anılan sakallı bir müfteri de hadis uydurarak bu furyaya katılıyor... 80'den sonra kaçtığı Almanya'da yıllarca kaldığı için unutulduğu siyaset meydanında adından yeni yeni söz ettirdiği TV kanallarından birinde hızını alamayıp, "referandumda evet çıkacak diye hadis de var" deyip, Resûlullah Efendimiz adına hadis uyduran bir cehaletle kendini cehennemlikler sınıfına dahil ediyor.
Camide dünyevi işler yapmak Allah'ın (c.c.) emriyle Kur'an-ı Kerim'de kesin olarak yasaklandığı halde, geçmişte başbakanlık da yapan birisi seçim propagandası günlerinde güya namaz için girdiği camide eline mikrofon alıp, halka mihraptan siyasi konuşma yapıyor, kimi yöneticiler de camiden canlı yayın yapmak için bayan sunucuyu da karşısına alarak camiyi stüdyo ve hatta ofisi olarak kullanıyor, bütün bunları gören hacı amcalar da camide halı üstüne yatarak evet yazmaya çalışıyor.
İşin daha da garip olanı şu ki; mevcut onlarca parti içinden sadece bu parti mensupları dini objeler üzerinden siyaset yapma konusunda bu kadar fütursuzca davranıyor.
Bu ifade, zinhar diğer partililer de fütursuzca camide siyaset yapsınlar anlamında değildir.
Kâbe ve cami Allah'ın evidir. Her görüşten, her meslekten, her partiden, her seviyeden Allah'ın kullarını bir araya getiren, "toplayan ve birleştiren" yegâne mekândır.
Öyle de kalmalıdır...
Memleketimizde, bazıları tekrarlanan üst üste sıkıntılı seçimler, darbe teşebbüsünü de barındıran tehlikeli bir dönem, doğuda batıda binlerce asker-polis ve sivilin teröre kurban verildiği uzun ve sıkıntılı yıllar yaşanmıştır. Halkın normale dönmesine fırsat verilmeden bütün bu gerginlik ortamı akabinde OHAL şartlarında yapılan referandum ortamında kutuplaşma artmış, tam da devlet ve millet düşmanları teröristlerin istediği bir ortam oluşmuştur.
İktidarın gücüne sığınarak fütursuzca yapılan bu tip kutsalı rencide edecek, dini mekan ve objelere yönelik aşırı hareketlerin sadece YSK gibi adli ve yasal merciler tarafından takibi ile yetinilmemesi, Diyanet Teşkilatı, hocalar, âlimler, hafız ve vaizlerle, hacı efendiler, bay?bayan imam hatip mezunları ve cami cemaati tarafından da dikkatle izlenmesi, gerekli uyarının aşırıya kaçmadan, "usulünce" yapılması gereklidir.
Toplumu partiler eliyle taraftarlara bölerek yöneten siyaset kurumunun toplumu bir arada tutan dini değerlere ve camilere müdahil olması, kutsala saygısızlık gibi bir cinayet fiili yanında, dini bütünlüğümüzü ve milli bütünlüğümüzü de tehlikeye atacaktır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi: "Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür."
Devlet ve millet düşmanlarının kavga ve çatışma çıkarmak istediği bu gibi sıkıntılı günlerde teenni ile davranarak aşırılıklara meydan vermemek, hem dini bir hassasiyet ve hem de milli bir vazifedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yaşar Teber / diğer yazıları
- Atatürk düşmanlığı ve tarihi gerçekler / 06.08.2017
- Heba olan zenginliklerimiz / 02.08.2017
- Asgari ücretin ne kadarı işçiye kalıyor? / 24.07.2017
- Cehalet yayma bilimi: Agnatoloji - 2 / 21.07.2017
- Cehalet yayma bilimi: Agnatoloji-1 / 20.07.2017
- Fasulye dayağı mı adaletin iflası mı? / 20.06.2017
- Çözüm nerede? / 17.06.2017
- Gün Milli Ekonomi Modeli'nin günü / 16.06.2017
- Artık gerçeği görmenin günüdür / 23.04.2017
- Medrese-tekke ikileminde cehalete övgü düzenler-2 / 16.04.2017
- Heba olan zenginliklerimiz / 02.08.2017
- Asgari ücretin ne kadarı işçiye kalıyor? / 24.07.2017
- Cehalet yayma bilimi: Agnatoloji - 2 / 21.07.2017
- Cehalet yayma bilimi: Agnatoloji-1 / 20.07.2017
- Fasulye dayağı mı adaletin iflası mı? / 20.06.2017
- Çözüm nerede? / 17.06.2017
- Gün Milli Ekonomi Modeli'nin günü / 16.06.2017
- Artık gerçeği görmenin günüdür / 23.04.2017
- Medrese-tekke ikileminde cehalete övgü düzenler-2 / 16.04.2017