İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 3. Maddesi aynen şu şekilde geçer:"Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır."Devlet toplumun can emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini sağlamakla mükelleftir. Bu devletin ertelenemez ve ihmale uğranamaz görevlerindendir. Eğer bir devlette can emniyeti, namus emniyeti, din ve vicdan emniyeti yoksa o devlette;1- Yaşam hakkı ihlale uğrar her gün cinayet haberleri kamuoyuna yansır.2- Taciz ve tecavüz olayları artar.3- Sosyal ve kültürel problemlerle toplum karşı karşıya gelir ve anarşi patlak verir.Toplumda bu ve buna benzer birçok olay, devletin topluma uygulamış olduğu müeyyidelerle (yaptırımlarla) artar ya da azalır.Toplum içinde sürekli cinayet, taciz, tecavüz ve anarşi sorunlarıyla karşılaşılıyorsa, o ülkenin müeyyidelerini sorgular ve bu müeyyidelerin toplum üzerindeki etkisine bakarız. Suç her toplumda işlenen bir olgudur bu kaçınılmaz gerçek, fakat devletin suçlar üzerinde uygulamış olduğu müeyyideler bu suçların ne kadar sıklıkla işlendiğini belirleyen ana etkenlerden birisidir.Gelelim Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne?Sıklıkla işlenen cinayet haberleri, yine sıkılıkla işlenen taciz ve tecavüz haberleri hemen hemen her gün anarşist olaylar? Ben buradan sesleniyorum ve soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde can emniyeti, namus emniyeti, din ve vicdan emniyeti varsa bu olaylar neden sıklıkla yaşanıyor? Toplumun yaşam hakkı, namus hakkı, din ve vicdan hakkı ihlale uğrarken ve bunların yapılma olasılığı her geçen gün artarken devletin bu suçlara uyguladığı müeyyideler ne kadar etkili?Vatandaşın güvenli bir şekilde yaşam hakkının, namus hakkının, din ve vicdan hakkının ihlale uğramaması için devlet caydırıcı müeyyideler yapmak zorundadır. Özellikle kişinin yaşam ve namus hakkına kast edilen suçlarda topluma ibretlik müeyyideler uygulanmadığı sürece toplum bu suçları benimseyecek, insanın doğuştan kazandığı bu haklar her geçen gün ihlale uğrayacaktır. Devlet bu hakların ihlale uğramaması için sadece var olan suça karşı bir müeyyide uygulayarak azaltamaz, devlet hem etkili müeyyideler uygulamalı, hem de suçların doğabilme ihtimallerini göz önünde tutacak bir strateji belirlemelidir.Devlet bir yandan topluma caydırıcı müeyyideler yaptırarak vatandaşın ibret almasını sağlarken, diğer yandan da toplumu suça iten ekonomik, sosyal, kültürel vb birçok unsuru da etkisiz hale getirmelidir.Devlet babadır, ben bu babadan toplumun evladı olarak yapmak zorunda olduğu yaşam hakkımın, namus hakkımın, din ve vicdan hakkımın emniyetlerini artık sağlam müeyyideler üzerine oturtmasını istiyorum?Ve devletin unutmaması gereken bir kural vardır bu kural:"İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!"
Rabia Alioğlu / diğer yazıları
- Sessiz işgal / 11.07.2017
- 'Ben bir insan olmaya geldim' / 21.05.2017
- Bir fidan bir insan / 31.03.2017
- Bir devrin dönüm noktası / 20.03.2017
- İnsan ezgisi / 17.03.2017
- İnsana aç insanlık / 07.06.2016
- Sirke küpünden bal taştığını gördünüz mü? / 04.12.2015
- Bir gecede alim olmak / 30.10.2015
- Lal Anadolu / 12.09.2015
- Çorak gönüller / 24.08.2015
- 'Ben bir insan olmaya geldim' / 21.05.2017
- Bir fidan bir insan / 31.03.2017
- Bir devrin dönüm noktası / 20.03.2017
- İnsan ezgisi / 17.03.2017
- İnsana aç insanlık / 07.06.2016
- Sirke küpünden bal taştığını gördünüz mü? / 04.12.2015
- Bir gecede alim olmak / 30.10.2015
- Lal Anadolu / 12.09.2015
- Çorak gönüller / 24.08.2015