Dillerde dolaşan nidalar, dudaklardan düşmeyen cümleler. Bu insanlar ne kadar kalabalık. Her yer tıklım tıklım. Yol verin hadi bir kenara geçelim. Mesafe bırakın ne kadar içten ve samimi olduğunuzu görelim.
Uzun zamandan beri insanlar hep birbirine benziyor. Benzer davranışlar sergileyip birbirine benzer sözler duyuyoruz. Ülkemizde var olan olaylar farklı kişilikleri, farklı sohbetleri bir araya getirtip bir şablon oluşturdu. Hepimiz o şablonun içine öyle bir yerleştik ki; dışarı çıkmak neredeyse imkânsız diyerek, o şablonun içinde hepimiz birbirimize benzedik. Ahlarımız, odak noktamız, ağlayışımız ve gülüşümüz ne kadar da birbirine yakın. Hani nerde bu farklar?
Öyleyse milyonlarca insanı birbirine benzer kılan nedir?
Bende çok düşündüm bu sorunun cevabını. Kalabalıktan çıkıp bir kenara geçmek istiyoruz ya, aslında tüm sır burada. O kenarda insanların kendilerini koruyucu, onarıcı olarak algılatılması için kalabalıklar öyle bir çoğaltılmış ki; içlerinde gerçek toplumdan eser yok. Hadi kalabalık oluşturun Vatan Millet Sakarya türküleri söyleyelim daha çoğalsınlar ki kimse hiçbir şey fark etmesin. Ağızdan çıkan sözlere odaklanalım, bizim için önemli değil ki kimin ne söylediği. Zaten her yer kalabalık kimin ne söylediğini görmeye ne gerek var. Sırada takınacağımız hangi davranış hangi cümleler var kim bilir.
Herkes aynı kahraman rolünde, daha doğrusu herkese aynı rol verilmiş. Söylenen sözcükler de aynı: Vatan sağ olsun!!..
Kenara çekildim ve düşünüyorum. Ben olmadıktan sonra vatan sağ olmuş ne çıkar. Bir vatanı oluşturan o vatanın içinde barınan toplum halk değil midir ki? Ben ölüyorum, söyler misiniz vatan nasıl sağ olsun?
Din ile şahadet ile vatan diye bu milleti öldürün, sonra bu ölü halka "Vatan sağ olsun, vatan için can verilir" diye beyinleri o kalabalıklarda uyuşturun. Neden düşünemiyoruz can verilerek alınan bu toprakların ölülere değil dirilere ihtiyaç duyacağını. Vatan sevgisinin aslında bu vatan için canını vermekten ziyade bu vatanı canını verdirecek duruma düşürmemekle alakalı olduğunu. Herkes ölür önemli olan vatanı, insanı yaşatmaktır.
Bizim ecdadımız Kurtuluş Savaşında bizlere sağ bir vatan bıraktı. Canıyla, kanıyla emanet ettiği bir vatan. Ben emanetimi korumak için o kanın üzerine daha ne kadar kan akıtıp kurtarmaya çalışabilirim? Bana emanet edilen vatanın sağ olması için her gün gelen şehit haberlerinde her an patlak veren kargaşalarda, sokaklara inip vatan sağ olsun nidalarını beyinlere kazımaya değil, vatan evlatlarının her geçen gün şehit olduğu bu toprakları yöneten yöneticilerinin basiretlerinin, politikalarının, kabiliyetlerinin sağ mıi ölümü olduğunu zihnimize yerleştirmeliyiz.
Yanlış politikaların, yanlış yöneticilerin başta kaldığı bir ülkede ne devlet sağ kalır, ne asker, ne de toplum. Ne yazık ki biz her vatan sağ olsun dedikçe bir vatan evladını daha toprağa veriyoruz. Bu vatan için can veririz dedikçe bir bomba daha düşüp bir şehri yerle bir ediyoruz.
Biz bu vatanı sözlerimizle yaşatırken, eylemlerimizle öldürmeyelim.
Uzun zamandan beri insanlar hep birbirine benziyor. Benzer davranışlar sergileyip birbirine benzer sözler duyuyoruz. Ülkemizde var olan olaylar farklı kişilikleri, farklı sohbetleri bir araya getirtip bir şablon oluşturdu. Hepimiz o şablonun içine öyle bir yerleştik ki; dışarı çıkmak neredeyse imkânsız diyerek, o şablonun içinde hepimiz birbirimize benzedik. Ahlarımız, odak noktamız, ağlayışımız ve gülüşümüz ne kadar da birbirine yakın. Hani nerde bu farklar?
Öyleyse milyonlarca insanı birbirine benzer kılan nedir?
Bende çok düşündüm bu sorunun cevabını. Kalabalıktan çıkıp bir kenara geçmek istiyoruz ya, aslında tüm sır burada. O kenarda insanların kendilerini koruyucu, onarıcı olarak algılatılması için kalabalıklar öyle bir çoğaltılmış ki; içlerinde gerçek toplumdan eser yok. Hadi kalabalık oluşturun Vatan Millet Sakarya türküleri söyleyelim daha çoğalsınlar ki kimse hiçbir şey fark etmesin. Ağızdan çıkan sözlere odaklanalım, bizim için önemli değil ki kimin ne söylediği. Zaten her yer kalabalık kimin ne söylediğini görmeye ne gerek var. Sırada takınacağımız hangi davranış hangi cümleler var kim bilir.
Herkes aynı kahraman rolünde, daha doğrusu herkese aynı rol verilmiş. Söylenen sözcükler de aynı: Vatan sağ olsun!!..
Kenara çekildim ve düşünüyorum. Ben olmadıktan sonra vatan sağ olmuş ne çıkar. Bir vatanı oluşturan o vatanın içinde barınan toplum halk değil midir ki? Ben ölüyorum, söyler misiniz vatan nasıl sağ olsun?
Din ile şahadet ile vatan diye bu milleti öldürün, sonra bu ölü halka "Vatan sağ olsun, vatan için can verilir" diye beyinleri o kalabalıklarda uyuşturun. Neden düşünemiyoruz can verilerek alınan bu toprakların ölülere değil dirilere ihtiyaç duyacağını. Vatan sevgisinin aslında bu vatan için canını vermekten ziyade bu vatanı canını verdirecek duruma düşürmemekle alakalı olduğunu. Herkes ölür önemli olan vatanı, insanı yaşatmaktır.
Bizim ecdadımız Kurtuluş Savaşında bizlere sağ bir vatan bıraktı. Canıyla, kanıyla emanet ettiği bir vatan. Ben emanetimi korumak için o kanın üzerine daha ne kadar kan akıtıp kurtarmaya çalışabilirim? Bana emanet edilen vatanın sağ olması için her gün gelen şehit haberlerinde her an patlak veren kargaşalarda, sokaklara inip vatan sağ olsun nidalarını beyinlere kazımaya değil, vatan evlatlarının her geçen gün şehit olduğu bu toprakları yöneten yöneticilerinin basiretlerinin, politikalarının, kabiliyetlerinin sağ mıi ölümü olduğunu zihnimize yerleştirmeliyiz.
Yanlış politikaların, yanlış yöneticilerin başta kaldığı bir ülkede ne devlet sağ kalır, ne asker, ne de toplum. Ne yazık ki biz her vatan sağ olsun dedikçe bir vatan evladını daha toprağa veriyoruz. Bu vatan için can veririz dedikçe bir bomba daha düşüp bir şehri yerle bir ediyoruz.
Biz bu vatanı sözlerimizle yaşatırken, eylemlerimizle öldürmeyelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Rabia Alioğlu / diğer yazıları
- Sessiz işgal / 11.07.2017
- 'Ben bir insan olmaya geldim' / 21.05.2017
- Bir fidan bir insan / 31.03.2017
- Bir devrin dönüm noktası / 20.03.2017
- İnsan ezgisi / 17.03.2017
- İnsana aç insanlık / 07.06.2016
- Sirke küpünden bal taştığını gördünüz mü? / 04.12.2015
- Bir gecede alim olmak / 30.10.2015
- Lal Anadolu / 12.09.2015
- Çorak gönüller / 24.08.2015
- 'Ben bir insan olmaya geldim' / 21.05.2017
- Bir fidan bir insan / 31.03.2017
- Bir devrin dönüm noktası / 20.03.2017
- İnsan ezgisi / 17.03.2017
- İnsana aç insanlık / 07.06.2016
- Sirke küpünden bal taştığını gördünüz mü? / 04.12.2015
- Bir gecede alim olmak / 30.10.2015
- Lal Anadolu / 12.09.2015
- Çorak gönüller / 24.08.2015