1878 Berlin Konferansından sonra Almanya dışındaki bütün Avrupa Büyük Devletlerinin siyasi düşüncesi; Osmanlı topraklarının paylaşılmasına dayanan bir siyasaya dayanır. Sanayi devrimini tamamlamış Avrupa Büyük Devletlerini bir araya getiren her siyasi toplantı veya konferansta bu konu gündeme getirilir. Her devlet kendi bölgesini belirleyerek, o bölgedeki doğal kaynakları, ülkesi çıkarlarına göre işletmeye açar.Fransa da kendisine yatırım bölgesi olarak Mersin'den Mardin'e kadar uzanan Anadolu toprakları ile Suriye, Filistin topraklarını seçer. Bu topraklar üzerindeki kaynakları ülkesi yararına kullanmak için yatırımlara başlar. Emperyalist siyasayı uygulamak için ne kadar ilke varsa hepsini bu ülkelerde uygulamaya koyar. Maddi yardımlar yaparak aşırı borçlandırarak toplumun önder kişilerini sağladığı rahat hayatla kendisine bağlar. Arap Halkının yükselmesi ve refaha kavuşması için ekonomi propagandalarını, Arap dili ve edebiyatının, tarihinin gelişmesi için milliyetçilik propagandaları ile halk üzerinde sevgi uyandırmaya çalışırlar. Onları Osmanlıya karşı bir tutum almaları için muhtariyet yönetimini önerirler.Fransızlar, Kuzey Afrika sömürgesi olan Fas'tan, Fas Sultanı Mevlay-ı Hafız'ı getirirler ve ona propaganda yaptırırlar. O, Suriyeli Arap önderlere 1913, Arap Birliği ve İslam Birliğinin hayal olduğunu, küçük ve zayıf milletlerin kendi kendilerini idare edemeyeceklerini, yaşayabilmek için bir büyük devlete bağlanmalarının gerektiğini, bunun içinde, Fransa'nın en uygun devlet olduğunu söyler. Böylece Arap dünyasında yapılan bu propagandaların etkisi ile Arap önderlerle İngiliz ve Fransızlar arasında ekonomik, siyasi ve kültürel işbirliği sağlanarak halk kitleleri Osmanlıya karşı hazırlanır.Ne yazık ki bağımsızlık savaşı döneminde 1919 ve 19120 yıllarında İngilizler ve Fransızlarla işbirliği içerisine giren bazı isimler, kurdurulan Türklüğe zararlı derneklerle, tam bağımsızlık düşüncesine dayanan Kuvay-ı Milliyecilere karşı emperyalistlerle işbirliğine varan hareketlerde bulunmuşlardır.Suriye'de, Fransızlarla işbirliği çerisinde olan Arap önderleri şunlardır: Osmanlı Meclis-i Mebusan üyesi olanlar; Rüştü Es- Sema- Şefik El Müeyyet- Eski Cezayir Emiri Abd-ül Kadir'in oğullarından Ali Paşa ve Ömer Bey'dir. Osmanlı Ayan Meclisi üyelerinden olan da AbdülHamit Ez- Zehravi ve Dürzü-Şeh-ül- Meşayihi Yahya-ül- Atraş ile Mülkiye müfettişlerinden Abd-ül- Vahhab-ül- Şükrü-ül- Aseli dir. Osmanlı yönetiminde önemli görevlerde bulunan bu kişilerin hepsi de Fransız Konsolosu ile işbirliği içerisindedirler.Genel Savaş başlayınca konsolos kaçar. Fakat Arap önderlerle ilgili evrakları imha edecek zamanı bulamadığından onlar Cemal Paşanın eline geçer. Cemal Paşa, 1915 yazına kadar bu belgelerle ilgili hiçbir işlem yapmaz. O bunun sebebini şöyle açıklamaktadır: "Fakat bu hainler aleyhine derakap(hemen) tatbikat-ı kanuniye (Kanuni takip) icrasına teminine çalıştığımız tevhid-i harekât-ı İslamiye gayesini (İslami birlik amacını) tehlikeye ika (düşürme) edebilirdi. Düşmanlarımız bu tahkikat-ı kanuniye etrafında o kadar şedit (sert-sıkı) bir propaganda icrasına tevessül( sebep olma) ederlerdi ki bizimle temaslarını kaybetmiş olan Mısır gibi, Hindistan gibi, Cezayir ve Fas gibi İslam memleketleri Türklerin bir his-i intikam veyahut Turan anasırının temin-i tahakkümü maksadı ile ekâbir-i Arabı imhaya kıyam ettikleri nazariyesine kani olabilirlerdi. Hâlbuki münhasıran Âlem-i İslami esaret-i ecnebiyeden tahlis maksadı ile tevessül ettiğimiz bu mücadele-i azime esnasında bütün İslam memleketlerinin tevhid-i mesaisi elzem idi. Binaenaleyh bu vesaiki şimdilik gizli tutmak icap ettiğine karar verdik?"Cemal Paşa, Arap önderlerini çağırarak onlara şu açıklamayı da yapar: "Girişilen savaşın esir İslam ulus ve ülkelerini kurtarmak savaşı olduğunu, bu amaca ulaşmak için bütün Arap liderlerinin birleşmesi gerektiğini açıklar?. "Efendiler İttihat ve Terakki olarak, Araplar hakkında tatbike koymak istediğimiz program o kadar vasidir ki bunu siz tasavvur dahi edemezsiniz. Mesela ben Arap ve Türk iki kavmin ayni halifeye tabi müstakil millet halinde temin-i vahdetini (birliğin kurulmasını) de muzır (aykırı) görenlerden değilim.Ben Türk ve Arap gençliğine hitaben şunu söylüyorum ki, bu iki millet birbirinden ayrıldıkları andan itibaren her ikisi de mahkûm-u zevaldir(Yok olmaya mahkûmdur) İslam'ın bu iki Rükn-ü azimi(temel direği) arasında tekevvün-ü ihtilaf İnkıraz-ı kuvvet-i İslami tevlit eder. (var olan anlaşmazlık İslam kuvvetini yok eder)."Arap önderler Cemal Paşa'yı haklı bulurlar. Osmanlı hükümeti ile işbirliği yapmaya söz verirler.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011