Devletin hesap işlerinden sorumlu bakanı, makam araçlarına ayrılan paranın çerez kabilinden olduğunu açıkladı. Bu araçlar için devlet bütçesinden ayrılan para ise, 3.3 milyar lira. İmar kaçağı Sarayın debdebesi yanında bu rakam, leblebi çekirdek parası. Onu anladık da, anlamadığımız şey, "çerez" lafını eden Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in, Türkiye'nin yoksulluk şampiyonu olduğunu, bilip bilmediğidir. 17 milyon insanımızın evine ekmek götürmede zorlandığı, pek çok vatandaşımızın açlık sınırında ve altında kaldığı ülkemizin Maliye Bakanı, araçlar için ayrılan paraya çerez diyorsa, ya hesabı zayıf ya da insafı yok.Türkiye dünyanın en zengin ülkesi olsa bile, harcamalarında tasarrufu gözetmek durumundadır ve bu işin başında da Maliye Bakanlığı gelir. Üstüne üstlük, OECD(Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) tespitlerine göre, gelir dağılımı adaletsizliğinde 3. sırada olan Türkiye, yoksulluk sırlamasında lider durumundadır. Bu şartlarda savurganlığı hafife alan Maliye Bakanının acilen değiştirilmesi gerekir. Bu çare olur mu? Çare, AKP Hükümetinin gönderilmesindedir.Makam arabaları diyorlar, bu araçlar kamu hizmeti içindir. Gel gör ki, çarşı pazar alışverişi, eş dost ziyareti dahil özel işlerinde de emirlerine amade? Nasıl olsa para milletin cebinden çıkıyor. Dahası da varmış; bir televizyon kanalında CHP'li vekil, devletin tepesindeki zatın, özel misafirleri için, bulundukları tatil beldesine devletin uçağı ile pasta gönderdiğini, açıklıyordu. Programı sunan güvenilir gazeteci ve Vefa Lisesi'nden arkadaşım Uğur Dündar'dı. Bu tayfa, gemi azıya almış vaziyette seçim propagandalarında devletin araçlarını kullandıkları gibi, devletin valilerini de, bürokratlarını da özel hizmetlileri gibi görmektedir. Kendilerine kul köle olan bir kısım belediye başkanları da işin cabası."Seçim propagandasının başlangıç tarihinden oy verme gününü takip eden güne kadar olan süre içinde Başbakan ve bakanlarla milletvekilleri, yurt içinde yapacakları seçim propagandası ile ilgili gezileri makam otomobilleri ve resmi hizmete tahsis edilen vasıtalarla yapamazlar. Bu maksatla yapacakları gezilerde, protokol icabı olan karşılama ve uğurlamalarla törenler yapılamaz ve resmi ziyafet verilemez." (Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun/madde:65).Bugün Başbakan görünümündeki şahsın ve ekibinin devletin tüm imkânlarını kullanarak seçim propagandalarını yürütmesi kanuna muhalefettir; kamu hizmeti için kendilerine verilen araçları seçim gezilerine seferber etmeleri Türk Ceza Kanunu açısından da görevi kötüye kullanma ve emniyeti suiistimaldir.Yukarıda değindiğimiz seçimlerle ilgili yasanın 66. maddesine göre de, Başbakan, bakanlar, milletvekilleri ve adayların seçim propagandası ile ilgili olarak yapacakları gezilere hiç bir memur katılamaz. Oysa, bahsi geçen zevatın önlerinde, arkalarında ve de yanlarında, başta valiler olmak üzere tüm memurin arzı endam eylemektedir.Ya bu hukuksuzluklar, delinen seçim yasakları karşısında Yüksek Seçim Kurulu(YSK) neylemektedir?Balık baştan kokar;Makamından seçim sahalarına inen zatı şahanenin, açılış bahanesini bir başka yazımıza bırakalım!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023